Marmara Depremi’nin yıldönümü nedeniyle deprem ve kentleşmeyi konuşmak üzereyken, dün büyük kentlere yeniden zor anlar yaşatan şiddetli yağmura kafa yoruyoruz.
Elbette ki…
Doğanın davranışıyla;

‘Afet’ tanımına giren ve yaşanan olaylar, gelişmiş ülkelerde ülkeleri de etkiliyor, can ve mal kayıplarına neden oluyor.
Velakin…

Türkiye’de ‘afet’ değil, ama afet gibi etki yaratan yer sarsıntıları ve yağışlar da, günlük hayatı güç durumlara düşürüyor, tehdit oluyor.

Aslında;
Meselenin temelinde, ‘bilim dışı’ kentleşme gerçeği ve böyle bir gerçekle aynı toplumun karşı karşıya olduğu tehlike de var.
Dün geceye ait;

Yağış haberlerine baktığımızda da, yönetimsel ve toplumsal bir trajik durumun tekerrürünü düşünebiliriz.

Siyasete ve ticarete de tahville yeni, ek imar kararları, ayrıcalıklı imar kararları ve çıkarılan imar afları, deprem riskini ve altyapı kapasitesinin üzerinde kent dokusu yaratıyor.

Çarpık yapılaşma…

Bir veya birkaç katlı konutlardan dönüşen veya hormonlu kararlarla da en baştan yapılan yüksek yapıların cenderesi…

Kaldırıma pencereli, bodruma yapılan zeminaltı evler ve yine kaldırımları ayrıca himayesine alan işyerleri…
İmarlı veya imarsız;
Meyilli ve küçük vadiler durumundaki yerlerin yapılaşması ve yüksek yoğunluklu toplum yerleşimi…

Tüm bu koşullarla;
Belirli bir alan dahilindeki düzenli ve yaşanabilir ortama yönelik, yollar, otopark, gezi ve çocuk parkları ve okul ihtiyacı sorunları konuşuluyor.
Bu koşulları da bir kenara bırakalım, deprem gerçeğini de, doğanın olaylarını da gözardı etmiş, unutmuş oluyoruz.
Haliyle;

Tüm altyapı kurumlarının, bilimsel ve planlı altyapı düzenini sağlayabilmeleri, yürütebilmeleri ve iyileştirebilmeleri zorlaşıyor.
Doğa olayları nedeniyle;
Bursa’da;
İstanbul ve diğer başka büyük kentlerdeki gibi, ciddi, büyük, kronik bir sorunun olduğunu söyleyemeyiz.
Zira…

Altyapı kapasitesinin üzerinde yapılaşmanın oluştuğu İstanbul’da ve Bursa’nın Mudanya ilçesindeki bazı lokal sıkıntılar, ne demek isteğimizi anlatıyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin, 1990’yılların ortaları itibariyle yağmur sularını ayrıca taşıma ve tahliye şebekesini de kurmaya başlaması, ‘bilimsel’ kent adımı olmuştu.
Deprem gerçeği;
Bilimsel, istatiksel açıdan, epey uzun bir zaman olasılığıyla konuşulurken, şiddetli yağış, her zaman olabilecek bir doğa davranışıdır.

Anlattığımız bu meselede;

Tek başına;
Resmi kurumlar tartışılıyor, ama tabiat olaylarının olumsuz etkilerinin boyutunda, toplumsal; insan odaklı nedeni göz ardı etmemek gerekiyor.

Atatürk’ün bilim nasihatleri çok ortaya atılıyor ve Osmanlı’da bilimsel marifetleri ve kazanımları da konuşuluyor, ama Türkiye’nin kent dokusu ve gerçekleri, trajik fotoğraflar veriyor.
Geneli itibariyle;

Toplum nezdinde böyle bir gözlem ve düşüncelerimizi ortaya koyarken, merkezi yönetimin görev, yetki ve sorumluluğunu kenarda tutmuyoruz.
Zira…
Özellikle;

İmar ve planlama ile otopark yönetmeliklerini sık değiştirmek ve teşvik etkisine neden olan dolaylı imar afları, tekerrür etmemesi gereken gerçekler.