Bir ya da birden fazla sorunu ortadan kaldırmaya ve mevcut durumu geliştirmeye yönelik cesaretli çalışmalara girişimcilik denir. Gir, giriş, girişim, girişimci, girişimcilik… Kelimenin fiil kökünden isimleşme sürecine kadar yansıttığı manasından da anlaşılacağı üzere “İlk adım” ile başlayan hayallerle süslü bir yolculuktan bahsediyoruz aslında. Zihnin terinin siline siline zihin eskitilen bu sürece dair bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Ülkemizde 1992 yılında kurulan ODTÜ TEKMER ile başlayan hızlandırıcı merkez yapıları her geçen gün artmaya devam ediyor. Gerek teknoloji ofisi, inovasyon merkezi, teknoloji transfer merkezi, teknopark gerekse teknoloji geliştirme bölgesi adıyla farklı etki güçlerine sahip bu organizasyonlar gençlerin hedefi konumunda yer alıyor. Sanayi Bakanlığının güncel verilerine göre ülkemizde 1254 ArGe Merkezi, 338 Tasarım Merkezi, 92 Teknoloji Geliştirme Bölgesi bulunuyor. Peki bu güçlü büyüme beraberinde etkin koordinasyon ve nitelikli planlamayı da getiriyor mu? Buraya bir parantez açalım. Konunun müsebbibi gençlere değinelim.

Üniversite öğrenimini sürdüren ya da mezun olan milyonlarca genç arasından kollarını sıvayarak farklı olana farklı bir şekilde girişen binlerce genç var. Bu gençler, ülkemizin iktisadi yapısı içerisinde mevcut teknoloji kullanımı başta olmak üzere her alanda yeni proje fikirleri üretiyor. Ben bu gençlere “Dertli, düşünen ve farkında gençler” diyorum. Bizim odak noktamızda bu gençler olmalı. Hızlandırıcı merkezler çeşitli alanlarda girişimcilik programları yayınlıyor. Yayınlıyor yayınlamasına ama birbiriyle entegre olmayan bölgesel sınırların dışına çıkamayan bir kuluçka ekosisteminde izlenmekten öteye geçemiyor. Buraya önerimi iliştirmek istiyorum!

“Kamu ya da özel kurum/kuruluşlar tarafından kurulan hızlandırıcı merkezlerin çatı bir üst kuruluşu/kurumu olmalıdır. Şimdi yazımı okuyanlar -Ee zaten var. diyecekler. “Sözde” bir organizasyon şemasından bahsetmiyorum. Gerekirse kamu öncülüğünde kurulanları ayrı özel şirketler odaklı kurulanları ayrı koordine edecek bir üst organizasyon olmalı.”

Yukarıya iliştirdiğim önerim sayesinde ortak fonlarla bir bölgede itibar ya da gerekli desteği görmeyen fikir, diğer bir bölgenin girişimcilik ekosistemine ışık tutabilir. Maddi destek açısından da bu çatı kuruluşlara bağlı alt organizasyonların düzenli ödediği ödemeler marifetiyle ya da ortak programlar aracılığıyla fikir başına güçlü fonlar oluşturulabilir.

İlk açtığımız parantezde nitelikli planlama sorununa değinmiştik. Nitelikli planlama çatısı altında gençlere sağlanan mentorluk desteğini de irdeleyelim. Kuluçka ekosistemi içerisinde destek arayışında olan projeleri sınıflandırdığımızda mükerrer çok fazla proje olduğunu görüyoruz. Bu durum bizi ihtiyaçların doğru tespit edilmesinin gerekliliğine götürürken aynı zamanda da girişimcilik çöplüğünün oluşmaması için önem almaya da itmelidir. Gençleri ihtiyaç tespit etme arayışında yalnız bırakmamak onlara öncelikleri daraltılmış ve hedefe odak alanlar göstermek zorundayız. Bunu yaparken de öneride bulunduğumuz üst kurum/kuruluşu muhakkak oluşturmalıyız. Yükte hafif pahada ağır teknolojilere yönelik yatırımlara yerel ve ulusal faktörlerin koordineli fonlar oluşturarak gençleri merkeze alması gerekmektedir. Girişimin ön kuluçka yapısından çıkarak şirketleşme boyutuna kadar devam eden girişimcilik sürecinde “Güven mekanizması” da irdelenmelidir. Bizler gençlere güvenirken gençlerin de bizlere güvenmesini sağlamalıyız. Çünkü ortak ideallerin sürdürülebilirliğinde de şeffaf bir yol haritası belirlenmelidir.

Yerli ve milli bir “Girişimcilik Ekosistemi Stratejik Eylem Planı” oluşturularak bu sürecin mevzuat alt yapısının da güçlendirilmesi gerekmektedir. “Ulusal idealler doğrultusunda uluslararası projeler” mottosu ile küresel pazarda genç girişimcilerin daha fazla yer almasını sağlamak adına sürecin niteliğinin artırılması gerekmektedir.

Anadolu’nun her bölgesinde verilen mikro mücadeleler tek merkezden ve ortak hareketle yönetildiğinde bunun adı “Milli Mücadele” oluyor. Gençler, kolları sıvayın daha yapacak çok işimiz var!