Bugün iyi günündesin. Çünkü bu araştırma yazısını senin için derleyen birinin kaleminin misafirisin. Haydi gel! Yeni yıl kutlamaları odaklı biraz sohbet edelim.
Noel; katolik ve protestan inancına sahip tüm Hristiyanlar tarafından Müslümanların da peygamberi olan Hz. İsâ’nın doğum yıldönümünün kiliselerde âyin ve çeşitli ritüellerle kutlandığı törenlerdir.
Bir diğer detay ise Saint Nikola (Aziz Nikola, Santa Claus)‘nın kızlarını evlendiremeyen soylu bir aileye maddi destek sağladığı, fakirlere ve zor durumda olanlara yardım ettiği için Noel Baba olarak anılmasıdır.
Günümüzde Antalya/Demre’de Noel Baba Müzesi ve bahsi geçen kilise yer almaktadır.
Ülkemizde soykırım gerçekleştirmek amacıyla yüzbinlerce insanımızı vahşice şehit eden Yunanlıları denize döken ve yüzme öğreten Gazi Atatürk’ün Yunanlılarla verdiği nüfus/mübadele sürecinde bu bölgeden sürülen Rumların başını çektiği Noel’i en çokta bu ülkenin evlatlarının savunması derin üzüntü vermektedir. Oysa ki Noel Baba’nın girmeye çalıştığı bacayı ilk tıkaması beklenen millet, Türkiye’nin evlatları olmalıdır.
Süreci daha da anlamlı hale getirmek adına tarihsel detaylara biraz daha değinmek istiyorum.
Almanya’da Çizer Thomas Nast, Saint Nikolayı canlandırmak için 1863 yılında siyah beyaz “Beyaz
Sakallı Noel Baba” karikatürü yayınlamıştır.
Akabinde 1924 yılında Coca-Cola firması için reklamlar tasarlayan İsveçli başka bir Çizer Haddon Sundlom tarafından kırmızı-beyaz elbiseleri ile reklam yüzü haline getirilmiştir. Takip eden süreçte Noel Babanın dijital pazarlamadaki gücünün artmasında Coca-Cola’nın içeriğinde kokain tespit edilmesi olmuştur.
Peki nasıl mı? Reklamlarında çocuk kullanılması yasaklanan kola markası bu nedenle çocuklara seslenebilmek ve kışın da kola içilebileceğini vurgulamak için Noel Baba tasarımına Coca-Cola’nın renkleri olan kırmızı-beyaz konsepti giydirerek “Noel” kutlamalarının reklam ve pazarlama alanında ana yüklenicisi olmuştur.
Televizyon ve gelişen reklam/pazarlama stratejileri ile birlikte küresel popülizmin ortaya çıkardığı
“Sosyete” kavramı bu kutlamaların toplum tarafından referans alınmasına güçlü katkı sunmuştur.
Tarih kayıtlarında yerini alan şu ifadelerde popülizmin etkisini gözler önüne seriyor:
“Son yıllarda sosyetede moda haline gelen Saint Antoine Kilisesi'nde Noel kutlama âdeti bu yılda devam etti.”
İşte kiliselerden sosyeteye, sosyeteden de reklam tanıtım ağına dahil olan Noel Kutlamaları ülkemizin tüm sinir uçlarına sadece bacadan değil anahtarsız bir şekilde kapıdan girmeye devam etti.
Eskiler; “Yenilik limanlardan girer.” demiş. Yılbaşı kutlamaları İzmir, İstanbul ve Selanik bölgeleriyle ön plana çıkmış olup ilkleriyle birlikte Anadolu’ya yayılmıştır.
Malum fast food metin okurluğu yüzünden köşe yazıları da kısa tutulmak zorunda kalıyor. Sözü
Nihad Sâmi Banarlı’nın “Bunun dışında, madem ki hem doğumu, hem gerçek bir hayatı, hem de yeryüzünde bir mezarı bulunan Muhammed Peygamber'in doğum günü yılbaşı sayılmıyor, bana bıraksalar, ikinci Muhammed'in, yani Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u zaptettiği günü yılbaşı yapardım. Esasen olgun bir tarih çağının başlangıcı olan o gün, tabiatta baharın bile olgunluk çağıdır." (Hürriyet, 1 Ocak 1955, s.2). Sözleri ile sonlandırırken toplumumuzun bacadan girecek bir mite inanarak bacada sıkışıp kalması ile birer kültür yaralısı olduğu gerçeği de yadsınamaz. Gelin hep birlikte Anadolu topraklarının medeniyetler beşiği birikimindeki kültürel kodlarını ve İslam ile zenginleşen, hür hâle gelen uluslar üstü ilkelerini tüm dünyaya model olarak “Biz” gösterelim. Kültürel kodlarımıza aykırı devşirme kutlama ritüelleri, bizi ait olduğumuz coğrafyanın mayasından uzaklaştırmaktadır.
Gelişmiş ve tüm Dünya’ya model olmuş medeniyetler inşa eden toplumların ortak özelliği kendi kültürel kodlarına olan bağlılıklarıdır.
Benzeşeceksek kadını orta çağ karanlığından çıkarıp hür kılan anlayışta birleşelim. Birleşeceksek insanları birbirinden üstün görmemeyi şart koşan anlayışta birleşelim. Birleşeceksek zaten bizi her zaman bir kabul eden birlikte birleşelim. Birlik ve beraberlik temennilerimle.
Esen kalın...