Bazen gerçeği, çözümü, doğruyu çok uzaklarda arıyoruz. Halbuki o kadar yakınız ki her şeye. Sorusunu sorabildiğimiz bütün cevaplara…
Biz ihtiyacımız olan her şeye o kadar yakın, o kadar her şeyin içinde…
Ve bir o kadar her şey bizim içimizde…
Tanrı’yı aramak için baktığımız her yanlış köşe başına, sorunlarımızın çözümleri için de bakıyoruz. İnanmadık biz bir türlü *Ya basit’ e …
Bir gün bitecek olan bu hayatın, hep en başında diz çöküp kafa patlatırız kadere.
Ama…
Avuçlarımızın içine bakmak hiç aklımıza gelmez.
Bulutlara bırakmayı bilemeyiz dertlerimizi.
Çözümüyle gelen sorunlarımızın sorularını sorma kabiliyetimiz bile yoktur genelde…
Çocuk büyütmenin(artık sadece büyütmenin de* ekonomik olarak) …
En başta kendine olmak üzere topluma;
yararlı, saygılı, sağlıklı bir birey yetiştirmenin çok zor olduğunu düşündüğüm bugünlerde özellikle anne babalara ithafen,
kendinize soracağınız birkaç soruya önayak olmak isterim.
İnsan temelde ve genelde yaptığı her şeyi mutlu olmak için mi yapar?
Madden ve manen yaptığımız veya içinde bulunduğumuz her şeyi mutluluk uğruna yapmaz mıyız aslında?
Yaşam amacımızın tatmin ediciliği , yaşam standardımızın uygunluğu, mutluluğumuza bağlı değil midir?
Gerçek şu ki…
Mutluluğun ve huzurun en küçük hali, şartlar ne olursa olsun mutsuzluğun ve huzursuzluğun bütün hallerinden daha verimlidir.
İnanmadığımız şeyleri yapmaya devam etmek yıpratır bizi …
Aslında kendimizi tutsak ettiğimiz durumlara , tutsak etmiş oluruz sevdiklerimizi de.
Çünkü sevdiklerimizi ve bizi gerçekten sevenleri mutlu eden şey, bizim olabildiğince mutlu olmamızdır çoğu zaman…
Bu sevdiklerimize de güçlü hissettirir.
Mesela bazen bazı tutsaklıklarımızı sevdiklerimiz için yaptığımız bahanesinin arkasına saklanır, aslında kendimizle beraber onlara da zarar veririz.
Yani tek taşla iki can yaralarız bilmeden.*
Kendi mutsuzluğumuzun altında ezdiğimizi bilmeyiz en kıymet verdiklerimizi …
Bazen de cesaretsizliğimiz ve kendimize olan güvensizliğimiz en sevdiklerimizin arkasına saklanır .
Sesli söylemekten emin olduğum bir şey var :
Bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük hediye,
Ona yapabileceğin en büyük iyilik,
Ona bırakabileceği en büyük miras:
İyi, sağlıklı, mutlu, mümkünse huzurlu kendine güvenen bir anne ya da baba olmak.
Kimseye, ona bile muhtaç olmayan, güvende bir birey olduğunu hissettirmek.
Çocuğunuz, mutluluğu ve mutlu olmanın gerekliliğini de sizden öğrenecektir . Ve buna ancak siz inanırsanız, inanacaktır.
Ve ve ve
Bir çocuğun anne ve babaya destek olma yükünün altında ezilmemesi…
Kendi hayatına gerektiği yerde, güvenle ve inançla, arkasına bakmadan başlayabilmesi…
Bir insan yaşamının en büyük nimetidir.
En sevdiklerimizi bu nimetlerden mahrum bırakmamak ümidiyle …
İyi, farkında, mümkün olduğunca mutlu bir hafta dilerim.