Yıllar yılı Titanic’teki kemancıyı pek sevmemişimdir ve itiraf etmeliyim ki o zamanlarda bunun sebebi onu anlamıyışımdır.

O yüzden bilmediğim şeyleri sevme ya da sevmeme gafletine kapılmamaya çalışırım . İnsanlar hakkında diğer İnsanlardan duyduklarıma 1 gram inanmam. Görmek duymak hatta koklamak ve hissetmek isterim .
Bu yüzden görünmez zırhımı giyer öyle dalarım yüzme bilmediğim okyanuslara. Ölmem…

Titanic ‘teki 2000 kişiden 500’ü ilk önce ölürken 1500’ünün 800’ü can çekişerek öldü.
Sırf iyi görünmez diye yarısının eksik koyulduğu, kurtarıcı filikalar alanında, geminin mühendisi ile görüşerek gülüşerek bu konuyu konuşan Soylular kurtulan azınlığın *ta kendileriydiler.

Elinde şarabıyla geminin salonunda oturarak omuzlarını bile düşürmeden can veren ve bir beyfendi gibi ölmek istediğini söyleyip can yeleğini bile giymeyen beyefendi ise bize bir çok şey anlattı.

Onca Oscar’a şaşırmamalı!

Bugün bir oyuncu ve bir yöneten olarak söyleyebileceğim tek eleştiri senaryodaki diyaloglardaki boşluklar, gerçek dışılıklar, samimiyetsizlikler naçizane … Bunlara da dönemsel deyip geçebiliyorum filmi bitirdikten sonra.

Hep bir çatışma! Aksiyon haline getirilen bir drama.

Ve hassas noktam hikaye …
Hikayesi olan her şey kıymetlidir diye çıktığım kendi yolumda, bu filmdeki sayısız hikaye …
Herkesin her çeşit hikayesi …
Yazar ve yönetmeninin aynı kişi olduğu james Cameron insanı kendine hayran bırakıyor.
Aksi imkansız gibi …

Mesleki olarak, harcanan sadece figürasyon maliyeti ile iyi bütçeli en az 10 tane daha film çekilirdi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum .

Gençliğin damarlardan alev alev nasıl aktığını bize hatırlatan, bunun gücünü ve çoğu zaman mantıksızlığını gözler önüne seren anlar yaşatmıyor mu bu film?

Güzel ve ender bir iş. Film okuması yapılır mı ? Çok güzel yapılır ama çok uzun ve detaylı bir süreç olur…

Yaşamınızdaki hatta gün içindeki bütün olaylar birbirinin devamıdır değil mi? Çünkü bugün bir hikayedir bu hafta bir hikayedir bu yıl bir hikayedir ve ömrünüz bir hikayedir.

Biz mi çekeriz olayları kendimize yoksa bizi kendine mi çeker olaylar ? Emin değilim ama bir çekim yasası olduğu kesin .

Bu filmi izlediğim günün sabahında uykusuz kalmamış olmama rağmen neredeyse bir trafik kazası geçiriyordum. şimdi markasını söylemiyim bir jeep, neredeyse bana çarpıyordu. O mu dalgındı yoksa ben mi bilmiyorum bildiğim tek şey yaşadığım beklenmedik korku ve sonrasında kendimi sorguladığım endişe … 

Sonrasında hiç oturmadığım bir kafeye oturup güzel bir kahvaltı yapıp Titanic filmini düşündüm.

Birkaç saat kendimle harika vakit geçirdikten sonra iş yerime doğru gitmeye karar verdim ve ne oldu biliyor musunuz ? 

Birden. Sabah bana çarpmak üzere olan arabanın aynısı tam önümde durdu . Açıkçası ben o zannettim. Hatta içinden neredeyse o entelektüel görünüşlü ve donuk bakışlı adamın ineceğinden emindim …

Neyse ki daha şaşırtıcı bir şey oldu. Karşıma yaklaşık yedi yıl önce bizi Funda diye bir arkadaşımın tanıştırdığı Meral Hanım çıktı. 
Nasıl denk geldi beni nasıl tanıdı nasıl şu an yolun ortasında bu anı yaşıyorduk ? Anlam vermek zordu.

Funda’ya aslında çok benzeyen Meral hanım oldukça değişmişti. Omuzundan dökülen kıvır kıvır saçları görülmeye değerdi. O kadar zaman sonra da olsa o kadar sıcak bir karşılaşmaydı ki, birbirimizi hep, çok iyi tanıyormuş gibi hissettiğimiz.

Tabii ki bir çay içmek için tatlı bir kafeye oturduk.

Her neyse Meral benim Muğla’daki evimin çok yakınına taşınmış ve alakasız yıllar sonra bugün karşıma çıkıyor. 
Babasından kalan yerlerini satarak Muğla’ya yerleşmiş ve kendine kocaman bir tekne alabilmiş . Harika dedim içimden. 
O yeşil gözlerine rağmen hala yalnız olan Meral Hanım beni yeni evine davet etti…

Meral hanımla, ki artık Meral’le Sohbet sohbeti açarken ve yeni yerleştiği yerle ilgili benden mekan ve durum bilgisi almaya çalışırken…

Meral hanımın teknesi ile Ege kıyılarını gezmek istemesi, evimin dibine taşınması ve saçlarının Titanik’tedeki asıl kızın saçlarıyla neredeyse birebir olması bana ilginç şeyler hissettirdi . 

Başak burcu Funda’nın kankası ikizler burcu Meral. Zaten şu ikizler burçlarıyla ancak ben anlaşabiliyorum. Sohbetimiz hiç bitmeyecek gibi hissettim … Mavi sulara açılalım akşamları da masa kurarız mangal yaparız ve sana gitarımla güzel bir kaç parça çalarım demez mi? 

Ha gitar ha keman diye düşündüm o an! 

İnanın o anda tekne benim için battı. 
Bunun korkusunu iliklerime kadar hissettim:)

Ve dedim ki: Titanik battı.

Efendim? dedi .

Yok dedim şimdi anlatmiyim kadın delirdiği mi düşünecek.

Ben nedense Meral hanımın teknesinin batacağından emindim. Dedim ki çok isterdim ama ben çok yoğunum. Hiç Muğla‘ya gelemiyorum o yüzden teknenizle açılamayız.

Derin bir nefes aldım, gülümsedim. 
Nedense dün akşam seyrettim filmin hayatımı kurtardığını hissettim.

Sizinle bir günümden paylaştığım bu kesit ile ne anlatmaya çalışıyordum?

Kafanız karıştıysa hiç üzülmeyin bütün kalıcı netlikler kaoslardan sonra çıkıyor.

Film önerisinin üzerine…

Hikayelerimizin aslında hiç bitmediğine…
Gün içinde ve bütün ömrümüzde yaşadıklarımızı bilerek ya da bilmeyerek aslında bizim kurguladığımıza…
Zaman kavramının çok şeffaf olduğuna…İnsanların ve durumların hiç değişmediğine ve sadece dönüştüğüne, her şeyin kostüm değiştirerek aynı kaldığına …

Görünmez bağlantıların ve izlediğimiz, gördüğümüz, baktığımız, duyduğumuz ve hissettiğimiz her şeyin bizi nasıl bir yazılım kodu oluşturarak etkileyebileceğine, günümüzü hayatımızı , düşüncelerimizi algılarımızı, kendimize doğru çektiklerimizi ve gittiğimiz yönleri belirlediğine…
Dikkatimizi çekmek istedim.

Bu bir makina; doğal kimyasal reaksiyonlar içeren, hormonal, duygusal, görsel, algısal ve sevecen…

İlham denen şey, kader denen…

Seçimlerimizin sebepleri? Düşüncelerimizin gittiği nokta…

Bize inen bilgi! Aslında kendimizden kendimize çıkan bilgi!

Yaratıcı güç damarlarımızdan akar.
Bütün sorunlarımızın ve sorularımızın cevabı dışarıda ya da başkalarında değil, kendimizdedir. 

Psikologlar bunları sadece bize gösterir. Bizimle ilgili hiçbir şeyi bizden başka hiç kimse fark edemez ya da çözemez. Kendi hayatınız üzerinde sizin kadar etkili olan, olabilecek hiç kimse yoktur.

Kendi kararlarınızı da kendinizi incitmeden alabilirsiniz . Bunun için kendimize zaman tanımamız yeterlidir . Çünkü bu makina eşsiz ve sinirsel bağlantıları çözülemeyen bir makina :)
Ne güzel değil mi… Ne kadar eşsiz ve değerli…

Titanik’i tekrar izlemeyi unutmayın size bu haftaki film önerim olsun:)