Niçin ABD eliyle dedim: Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby "İsrail için -Kırmızı Çizgiler- koymuyoruz. Onların güvenlik ihtiyaçlarını desteklemeye devam ediyoruz ve bu devam edecek." Yani İstediğinizi (Katliam, soykırım) yapabilirsiniz diyor. İsrail’i ayakta tutan en önemli güç ABD öncülüğünde batının vermiş olduğu sınırsız destektir. Bir ikinci güç ise bölge ülkelerinin liderlerinin İsrail için sıkıntı yaratmayacak gevşeklikte olmalarıdır. (bana dokunmayan yılan bin yaşasın) korkaklığı ile hareket ederler. Mısır’da Merhum Mursi bu çizginin dışındaydı, yüzde 52 oy almış başkanı darbe ile indirdiler.

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesini okudum. Yürütme maddesiyle beraber 19 maddedir. İkinci maddesinde soykırımı oluşturan eylemler, 3.madde de ise cezalandırılacak eylemler sayılmıştır. “soykırım” suçunun varlığı için mahkeme kararı gerekir. Yargılama o ülkenin yerel mahkemesinde ya da “Uluslararası Ceza Mahkemesi (Lahey Yüksek Adalet Divanı.) kararı ile vücut bulur. Bunun dışında hiçbir merci soykırım hükmü veremez.

AİHM’nin Doğu Perinçek kararı:

İsviçre hukukuna “Ermeni soykırımını inkâr etmenin suç olduğu ve cezalandırılacağı” hükmü getirilmişti. Perinçek İsviçre’de bu hükmü “bilerek ve isteyerek” çiğnedi. Hakkındaki ceza kararını AİHM’ne götürdü. AİHM Büyük Dairesi “parlamentoların ve hükümetlerin soykırım konusunda hüküm kurmaya yetkili olmadığına” karar verdi. Bunun üzerine İsviçre Federal Mahkemesi Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nin “mahkûmiyet kararını” kaldırdı.

Bir önemli konu: Soykırım suçunu kişiler işler. Hükümetler, kurumlar veya milletler yani “tüzel kişiler ve kuruluşlar” işlemez. Suçlu kişilerdir. Anlaşılsın diye örnek verelim. Almanya Yahudi soykırımı yaptı. Almanya’yı mahkeme edip hapse atamazsın. Bu suçu işleyen nerede bir Nazi varsa yakalar, yargılar cezalandırırsın.

ABD başkanı Biden 24 Nisan konuşmasında 1915 Ermeni tehciri ile ilgili “soykırım” dedi. Hiç bir mahkeme kararı olmadan, üstelik kişileri değil de 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla lağvedilen “Osmanlı devletini bir asır sonra üstelik parlamentolar, yöneticiler tarafından suçlu göstermek” gibi iddialar, ceza hukukunun temel ilkesine aykırı olduğu gibi siyaseten de düşüklüktür, basitliktir.

ABD kongresinin oy birliği ile aldığı soykırım kararı olsun, diğer ülke yasama organlarının aldıkları “soykırım” kararları hukuk açısından yok hükmündedir.

 Türkiye’de son dönemde “İsrail soykırım yapıyor” söylemi var. İsrail değil İsrailliler soykırım yapıyor demek gerekiyor. Bu ayırım Hukuk açısından “Ak ile Kara” gibi gerekli bir ayrımdır. Dikkat ederseniz CB Erdoğan "İsrail, seni 'savaş suçlusu' olarak dünyaya ilan edeceğiz. Bunun hazırlığı içindeyiz. Diyor. Deliller toplanıyor. İnsanların, bebeklerin cesetleri, yıkılan evlerin içerisindeki insanlık dışı görüntüler, aynı bölgeye 6 kere 1 tonluk bombalar atılıyor. Bir gün evvel vurdukları ve 100 kişiyi öldürdükleri mülteci kampını, ertesi gün yine vurarak onlarca insanı öldürüyorlar. Bunların hepsinin görüntüleyen dünya kamuoyuna yansıtılmamış binlerce kayıt var İsrail ordusu, Netenyahu hükümeti (savaş kabinesi) oradaki Likud cephesi, bilerek, isteyerek, her birisini detaylı bir şekilde planlayarak bu saldırıları gerçekleştirdi. Okulların ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması, hele hele bazı bölgelerde bir tane ev dahi bırakmadan, bütün binaların bombalanması, hastanelerin vurulması, 20'nin üstünde hastanenin fonksiyonlarını icra edemez hale gelmesi tesadüfen olmuş işler değildir. 'Savaşta bombalar patlar, yıkıntılar olur' diye katliam örtbas edilemez. Gazze’de bilerek, isteyerek taammüden, doğrudan doğruya siviller, yaşlılar, çocuklar hedef alarak hunharca cinayet işleniyor. Savaş suçları da zaten bu demektir.

Roma Sözleşmesi ve Viyana Sözleşmesi'ne göre hangi hallerin savaş suçu olacağı ayan beyan ortadadır. Savaşta ve savaş hattında savaşmayan askerlere dahi bir şey yapamazsınız. Sivil olan askerlere dahi bir şey yapılamaz. Filistin’de bırakın askerleri savaşın tarafı olmayan masumlar katlediliyor.

İsrail'in aşırı sağcı Kültür Mirası Bakanı Amihai Eliyahu:

Filistinliler için "Yaşam hakları yok, nükleer ise olasılıklardan biri!"

İsrail vatandaşı bir kadın canlı yayında:

"Hepsini öldüreceğiz.  Zamanı geldi. Artık dünyanın merkezi biziz."

Savunma Bakanı Yoav Gallant:

“İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz”

43 Haham (Din adamı) katliamın fetvası verdi.

 1000 İsrailli doktor da bir bildiri yayımlayarak, 'hastanelerin bombalanmasını' istediler. Doktorların şu akıldışı gerekçesine bakın: "Hamas’ın saklandığı her yer meşru yıkım hedefidir. Hastane de olsa, yok edilmesi zorunluluğu vardır." Siz nasıl doktorsunuz? Size doktor değil insan bile denemez.”Doktorumsu hayvanlar”

 Haham Yaron Reuven ise

"Tanrı, bize çocukları öldürmemizi emrediyor. Kutsal kitabımız, savaş zamanı kimseyi sağ bırakmamamızı emrediyor." diyor.

 Burada sayılan bakan başbakan kabine üyeleri hahamlar ve doktorların Yahudilere soykırım yapan Nazilerden ne farkı var. Tahrif edilmiş Tevrat’tan ayet okuyarak soykırım yapıyorlar “Şimdi vur… Düşmanlarına saldır… Düşmanlarının kendilerini, yaşlılarını, kadınlarını, çocuklarını, emzikteki bebeklerini, hayvanlarını, öküzlerini, keçilerini, koyunlarını, tavukların, evlerini, her şeylerini yok et…”

 Haçlı Siyonist zihniyetle aramızdaki fark nedir?                    

Yakın tarihten iki olay nakledelim: Libya’da bir İtalyan birliği çarpışmada yok edilir. Sadece bir teğmen sağ kalmıştır. Kelepçeli bir halde Ömer Muhtar’ın karşısına getirilir. Ömer Muhtar, genç teğmenin ellerini çözer ve İtalyan bayrağını da eline tutuşturarak “Bunu al komutanlarına git ve de ki: bu bayrak buraya ait değil” Ömer Muhtar’ın askerleri, teğmenin salıverilmesini hayretle karşılayıp:” Ama onlar bizi öldürüyorlar” derler. Ömer Muhtar: “İtalyanlar bizim öğretmenimiz değiller”.

İkinci olay: Boşnak asker soruyor  “Şimdi biz bu Sırp esirleri ne yapalım?”

Aliya: “Onlar esirlerimiz. Yani misafirlerimiz. Onlara misafir gibi davranacağız.”

Asker “ama onlar bizim bacılarmıza tecavüz etiler, çocuklarımızı katlettiler”

Aliya  “Onlar bizim esirimiz dedim asker, onlar bizim öğretmenimiz demedim”

 Bir tarihi olayda Kudüs tarihinden verelim. Haçlılar Kudüs’ü ele geçirdiklerinde, halkın çoğunu kılıçtan geçirmiş ve çok kimseye de işkenceyle zulmetmişti. Buna rağmen Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü geri aldığında; Kudüs halkına zulmeden Haçlıları esir alıp, can güvenliğini sağlamış; ülkelerine geri dönerlerken, onlara koruma sağlamıştır.