Mehmet Trabzon’un bir köyünde doğdu. Annesi gebeliği süresince bağ bahçe işlerinde çalıştı. Asitli içecekler içmedi, katkılı gıdalar yemedi. Fast food zaten bilmezdi. O güzelim doğada otlamış hayvanların etini, tereyağını, yoğurdunu, bahçelerinde yetişen fasulye ve nohutu, maydanozu, taze soğan ve diğer yeşil yapraklıları yedi. Salçasını, turşusunu, baharatlarını, sirkesini eksik etmedi. Kümeslerine sadece akşam giren, gün boyu dolaşan tavuklarının yumurtalarından her gün tüketti. Televizyon karşısında saatler boyu oturup dizi izlemedi. İzleyemezdi çünkü gün boyu çalıştırdığı kaslar artık ona yatıp dinlenmesi gerektiğini hissettiriyordu. Cep telefonu ile günde herhalde bir iki kere gurbetteki yakınları ile görüşmenin dışında işi olmadı. Tablet, twitter, whatsapp ile ilgilenip saatlerce parmaklarını elektronik camda gezdirmedi. Mehmet’in annesinin doğumu normal yollarla gerçekleşti. Bölgesindeki hastanede sezaryen doğum yapılabiliyordu oysa. Bebeğini aldı eve götürdü. 2 yıl süre ile emzirdi. Mehmet erişkin yaşlara kadar annesi gibi beslendi. Okuluna gitti, top oynadı, bahçelerde koşturdu, okuldan arta kalan vakitlerde anne ve babasına yardım etti.

Oğuz İstanbul’da doğdu. Annesi banka çalışanı idi. Kahvaltıda işe geç kalmamak için birkaç poğaça ve kutu sütü acele acele alırdı. Akşam izlediği dizi geç saatlerde bittiği için uykusunu tam alamamış, kahvaltıya vakit ayıramamıştı. Bankada hangi yağlardan yapıldığı belli olmayan gıdalarla beslendi. Hoşuna gitmeyen yemekler çıktığında ise 1 ayda büyütülmüş tavuk etinden yapılan dönerden yedi. Dönerin içine konulan yeşillikleri ve tek probiyotik içeren bir kaç parça salatalık turşusunu içinden çıkartıp attı, yemedi. Akşamları eşi ile birlikte tadına bayıldığı pizzalar, fast foodlar, kızartılmış patatesler ile karnını doyurdu. Sağlıksız olduğunu bildiği halde tadına bayıldığı asitli içeceklerden her akşam yemekle beraber aldı. Terine geçer korkusu ile baharat, sarımsak hiç tüketmedi. Gebeliğinin son aylarında izin aldı. Tecrübeli arkadaşları biraz yürü dedi. Hiç hoşlanmadığı halde akşamları 300 metrelik yürüyüşler yaptı bankada giydiği ayakkabıları ile. Doğumunu mikroplardan arındırıldığı söylenilen bir hastanede sezaryen ile gerçekleştirdi. Bebeği emziremedi. Sütü azdı, 1 ay sonra da kesildi. Anne sütü gibi mamalar var dedi doktorlar. Onlarla Oğuz beslendi. Kısa bir süre sonra kulaklarına tüp takıldı, geniz eti var denildi ameliyat oldu. Anne ve baba Oğuz’daki donuk ifadelerden şüphelendi ve gittiği doktorlardan birisi ortaya bir dikkat eksikliği ve hiperaktivite lafı attı, yıkıldılar. Sürekli hasta idi. 2 ayda bir antibiyotik kullanıyordu. 6 yaşında aşırı kilo aldı ve şeker başlangıcı var denildi. 15 yaşında iken antidepresan ilaçlar ile tanıştı.

Yıllar yılları kovaladı diyelim ve olacakları görelim. Mehmet 80 yaşında arkadaşları ile domino ve satranç oynuyor. Arada siyaset konuşuyorlar. Torunlarının sayısı o kadar fazla ki yazları biri gidip biri geliyor. Geleneksel beslenme düzenini çocuklarına da aktarmış, torunları asitli içecek yerine ayran içiyorlar. Oğuz’un çocuğu olmadı. Doktorlar azospermi tanısı koymuşlar. 35 yaşında 3 stent takıldı. Her kış 3 er kutu antibiyotik kullandı. 50 li yaşlarda Alzheimer tanısı konuldu ve eşi tarafından bir bakıcı tutuldu 3 sene yatalak halde ömrünü tamamladı.

3 bilinmeyenli denklem nedir bilirmisiniz? 3 tane bilinmeyen vardır. Genellikle de x, y, z veya a, b, c dir bu bilinmeyenler. Ancak bu bilinmeyenleri bulmak için yanlarında birer rakam konulur ve bunlar belirli işlemlerden geçirilerek çözüm gerçekleşir. Mehmet de bilinmiyordu, Oğuz’da. Yanlarına konulan anneler çözüme ulaşmada rol oynayacak rakamlar gibidir. Peki üçüncü bilinmeyen ne? Onu da siz bulun.

BETA BLOKERLER VE DOĞAL KARŞILIKLARI

Kıymetli okurlarım. Beta bloker denilen ilaçlar uzun yıllardır (1960 lı yıllardn beri) yüksek tansiyon, bazı kalp yetmezliği durumları, düzensiz kalp ritmi ve bazı metabolik ve sinirsel hallerde başarı ile kullanılan ilaçlarıdır. Yakın zamanlarda bu ilaçlara bezeyen etki gösteren bazı doğal moleküller batılı bilim insanları tarafından beta blokerlerin kullanım sahasına sokulmaya başlanmıştır. Bu moleküller asla beta blokerlerin yerine tercih edilecek anlamı taşımamalıdır.

Bu moleküllerden omega-3 olanı 3 gram/gün dozunda kullanıldığında kan basıncını düşürücü etkilere sahiptir ve bu konuda ABD Kalp Derneği (AHA) de onay vermektedir. Alıç, sarımsak ve bazı berry grubu meyveler de kalp damar sağlığı çin yararlı bulunmaktadır. Uzun zamandır etkisi bilinen L-Arginin damarları koruyucu NO maddesinin salınımını arttırmaktadır. Potasyum ve magnezyum deposu besinler de tansiyonun düşmesine neden olabilmektedir.

Şu merak edilebilir. Bu ilaçlar varken neden bu gibi moleküllerden medet umuluyor? Kıymetli okurlarım bunun ilk sıradaki sebebi ilaçların yan etkilerinden dolayı olan tereddütlerdir.