İslamofobi: İslâma, Müslümanlara karşı beslenen ön yargı, ayrımcılık, düşmanlık, korku, kin nefrettir. Daha net bir ifade ile: Müslümanlara karşı yapılan din temelli her türlü ayrımcılık ve ırkçılık olarak izah edilebilir.

Batı medeniyeti farklılıklara, çok kültürlülüğe kapalıdır. Kendi barbarlığını dayatan zorba bir tarihe sahiptir. Tarih boyunca, özellikle de 19. Yüzyılda batı’da Yahudiler üzerinden yükselen nefret, bugün Müslümanlara yönelmektedir. O yıllarda Yahudiler sadece gettolarda (Yahudi mahallelerinde) yaşayabiliyordu. Tarih boyu dönem dönem sürgün edildikleri, soykırıma tabi tutularak öldürüldükleri de bilinen gerçeklerdir.

Batı dünyası Yahudileri hep sürgün etmiştir

1290 yılında Yahudiler İngiltere’den kovulmuştur.

1396 yılında Fransa ‘dan 100 bini aşkın Yahudi kovulmuştur.

1490 yılında İspanyadan, yanlarına para, pul, mücevher almadan kovulmuştur.

1497 yılında da Yahudiler Portekiz’den kovulmuştur. Yahudilerin Şalom gazetesi milattan önce ve milattan sonra, batılıların yaptıkları Yahudi sürgünlerini tek tek sayar.

1933-1945 arasında Hitler'li Nazi Almanya’sı Yahudileri sistemli bir şekilde katliama tabi tutmuştur. (Holokost/Yahudi soykırımı) Antisemitizm için en uç örneklerdendir.

Milletimiz Yahudi ayrımcılığı yapmaz, Hatta 1492-1497’de İspanya ve Portekiz’den kaçan Yahudilere II. Beyazıt kucak açmıştır. İkinci dünya savaşında da Diplomatlarımız 20 bin civarında Yahudi’yi Nazilerin elinden Türk pasaportu vererek kurtarmıştır.

Almanya’nın İsrail yandaşlığı, Nazilerin miras bıraktığı soykırım sabıkasının ezikliğidir

Batı dünyası için, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulması da; batılıların ayrı bir Yahudi sürgünü ve kendi toplumlarını Yahudilerden arındırma siyasetidir.

Batı bu sayede İslam dünyasını adeta kiralık katil vazifesi verdiği İsrail’le kontrol altına almış, kendine mecbur etmiş, silah satmış sömürmüştür. Mesela dersek; Trump Suudi Arabistan ziyareti yapmış 383 milyon dolar silah satmıştı. Suud bu silahları ancak Yemen’e karşı kullanıyor? Hemen ense kökünde Siyonistler Filistin’li soykırımı yapıyor, bırakın silah kullanmayı İsrail’e kınama yapabiliyor mu? Kınamayı da geçtik İslam işbirliği teşkilatında Türkiye’nin teklif ettiği yaptırımları Suud veto etmiştir.

Hahamlar soykırım fetvası veriyorlar. Çocukları öldürmek için “bugün bize karşı savaşanlar dünün çocuklarıdır” yarınlar için çocuklar öldürülmeli diyorlar “Onları kadınlar doğuruyor, o zaman kadınlarda öldürülmelidir” diyen insanlık dışı bir sapıklıkla karşı karşıyayız. Bir şey dikkatinizi çekti mi? Tarihte var olan roller değişmiş. Siyonist Netenyahu ve ekibi Firavun olmuşlar. Firavun, Yahudi’lerin erkek çocuklarını öldürüyordu. İsrail ise Filistin’li çocukları öldürüyor. Üstelik kız erkek ayrımı yapmadan. Allah’ın Siyonistlere; saraylarında büyütecekleri bir Musa göndermesi mutlaktır. Nasılsa bir Musa gelecek deyip tembel tembel oturmakta bize yasaktır. Zalime karşı mücadele şarttır. Gayret bizden, inayet Allah’tandır. İşte o inayet Musa’dır.

Suni (yapay) korku İslamofobi: Bilindiği gibi ikinci dünya savaşı sonrasında ABD öncülüğünde Batı Bloku ile Sovyetler Birliği öncülüğünde Doğu Bloku arasında 1947 ila 1991 yılları arasında soguk savaş dönemi yaşanmıştır.  Perde önünde “İdeolojik, politik ve askeri çekişmelerin” olduğu gerilime dayalı bir bölüşüm dönemidir.

Berlin duvarının yıkılışı, Sovyetler Birliğinin dağılması ve NATO karşısındaki Varşova Paktının da dağılmasına yol açmıştı. ABD ve batı bloku için komünizm tehdidi de ortadan kalkmıştı. NATO için yeni bir tehdit, yeni bir tehlike gerekliydi.

Gitti kızıl tehdit, geldi yeşil tehdit

İngiltere Başbakanı Thatcher, 1991 Moskova ziyaretinde; “Artık Doğu-Batı zıtlaşması kesin olarak son bulmuştur. Yeni Kutuplaşma Batı ile Akdeniz ve Ortadoğu havzasındaki fundamentalist İslamcı cereyanlar arasında oluşacaktır” demişti.

Yıl 1995 NATO Genel Sekreteri Willy Claes  Köktendincilik (Radikal İslamcılık) komünizmden daha tehlikeli, lütfen bu tehlikeyi küçümsemeyin. Bundan sonra NATO’nun Misyonu İslam fundemantalizmiyle mücadele olacaktır.” Diyordu.

Bu cümleler tanıdık gelmeli. NATO ‘da böyle bir cümle kurulmuş bizim apoletliler boş durur mu? 28 Şubat 1997 MGK toplantısına dört gün kala Toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun Güven Erkaya “İrtica PKK’dan daha tehlikeli” demişti.

ABD’li siyaset bilimci Samuel Huntington, Yahudi İngiliz tarihçi Bernard Lewis gibi akademisyen ve yazarlar  “fundamentalizm”, “köktendincilik” gibi etiketlemelerle yaftalarla, İslam’ı, Yeni Dünya Düzeni’ne karşı Batı dünyasına yönelmiş en büyük tehdit olarak gösteren kampanyaların öncüleri oldular.

Bernard Lewis ölümünden önce “Türkiye asla Avrupa Birliğine alınmamalıdır. Türkiye AB üyesi olursa bir asra varmaz Avrupa Müslümanlaşır” demiştir.

ABD öncülüğünde batı dünyası

Cezayir’de, İslami Selamet Cephesi iktidara gelmişti. İslami çizgideki bir siyasi partinin iktidar gelmesi yukarıda belirtildiği gibi batı için korkunç bir tehlike olarak nitelemişti.

Barbar batı, Fransa’nın teşviki ile Cezayir ordusuna 1992 yılında darbe yaptırarak bu “tehlikeyi” bertaraf ettirmişti. Darbe ile ülke büyük bir Kaos yaşamış 200 bin civarında insanını kaybetmiş, milyarlarca dolarlık ekonomik kayba uğramıştı.

Yıl 1997 Refah Partisi iktidarda iken 28 Şubat darbesine muhatap olmuş, Türkiye’de insan hakları demokrasi ayaklar altına alınmış, batırılan bankalarla devlet soyulmuştur.

Meclis araştırma komisyonunda tespit edilen resmi rakam 291 milyar dolardır. Atatürk barajı 4 milyar dolardır. Bu rakamla tam 72 adet Atatürk barajı yapabilirsiniz.

Batı zihniyeti çapulcudur, yağmacıdır. Kendine gerekçe oluşturmakta mahirdir ve ahlaksızdır. Saddam kendi adamlarıydı İran’a saldırttılar. Daha sonrada Kuveyt’i işgal ettirdiler birinci körfez savaşını çıkardılar. El kaide ile 11 Eylül saldırısını düzenlettiler. Bu coğrafyada bütün terör örgütleri onların eseridir. Eski ABD başkanı Donald Trump “Deaşı Obama kurdu yardımcılığını da ezik Hillary yaptı” itirafında bulunmuştur

2001’de 11 Eylül sonrası Afganistan “İslami terörle mücadele” kılıfıyla işgal edildi. Bu işgalin neden olduğu insani, ekonomik ve sosyal tahribatın boyutlarını ifade etmek imkânsızdır.  ABD arkasına bakmadan bırakıp giderken; kullanıp Taliban’ın insafına terk ettiği Afganlıların uçakların kanatlarından düşmesi hala gözlerimizin önündedir.

Irak’ta ABD İngiliz ortak yapımı bir vahşet yaşanmıştır. Kimyasal silah yalanı ile Irak petrollerine çöktüler. Yaklaşık bir buçuk milyon insan öldürüldü. Irak’ın Petrol ve Doğalgaz kaynaklarının % 80’lik bölümü bu akbabaların elindedir.

Irakta’ki enerji şirketlerine ve yöneticilerine bakınız, (2013 yılına ait bir tespit)                                           Paul Bremer: Geçici olarak Irak valiliği yapan Amerikalı diplomat, EBM şirketi Bşk Baroness Blackstone: Eski İng. bakan, Mott MacDonald Group'un üst düzey ismi.
Nicholas Soames: İngiltere eski Savunma Bakanı.  Aegis üst düzey yöneticisi.
Michael Rose: İngiliz Özel Kuvvetler eski komutanı. Control Risks Group üst düzey.
Harry Legge: Prens Charles'ın sır küpü, yakın arkadaşı! Olive'in en etkili ismi.
Jeremy Greenstock: 35 yıl çeşitli yerlerde görev yapan ABD’li diplomat.

De la Rue'nun Başkan Yardımcısı...
George Robertson: Baron! NATO eski Genel Sekreteri. İşçi Partisi eski Başkan Yardımcısı. Weir'in Başkan Yardımcısı. (Kaynak: 15.11.2013 Takvim)                                         

Batı Cellâle (Kısaca leş ve pislikle beslenen hayvan) gibidir.  Sömürgendir, hak hukuk, helal haram ayrımı yoktur. Dikkat ederseniz ürettikleri İslamafobi sayesinde ülkeleri karıştırıp, ekonomilerini tahrip ediyorlar, doğal kaynaklarına çöküyorlar.

 Irak İşgaliyle ABD’nin güvenilir adamı Saddam Hüseyin idam edilmiş, görüntüler

TV ekranlarında haber konusu olmuştu. Milletvekili olarak TBMM’de bulunduğum dönemde, devlette çok önemli üst düzey görevlerde bulunmuş bir bakanımız bana “Saddam ABD’ye çok önemli hizmetler etti. O asılmadı Suudi Arabistan’da Cidde’de yaşıyor” demişti. Bunun ispatı olmaz. Kafa karıştıran bir iddia ama mümkün mü? Derseniz; ABD ve İngiltere’den bunların alası beklenir. Mesela: Birinci cihan harbinde Araplarla Türklerin arasını bozmak için görev yapan ve başarılı olan, İngiliz Yahudi’si Arabistanlı Lawrence lakaplı ajan Thomas Edward Lawrence; rolünü öyle ustalıkla yapıyor, rolüne kendini öylesine kaptırmıştı ki;

“yalnız kaldığımda bile gece kalkıp namaz kılıyordum” demiştir.