Kosova’ dan gelmiş bir arkadaşım anlatmıştı “bizim Arnavut pazarda tereyağı satıyormuş, bir başka Arnavut gelmiş yağ alacak, tezgahta bulunan yağı karıştırmaya başlayınca; satıcı olan “Mos e perziej ose dil cheese” (mısı pırzi se del ciz-karıştırma lor çıkar) demiş. Neden böyle bir giriş yaptım? İngiltere eski başbakanı Margaret Teatcher’in “sahip olduğumuz medeniyetin üzeri sırla kaplıdır ve bu sır asla çizilmeye gelmez. Zira altından, birbirimizin yüzüne bakamayacağımız canavarlıklar, zulüm, işkence ve sömürü çıkar!” itirafıdır.

Korona sayesinde; çağdaş, medeni (!) batı hakkında (işittiklerimizle, gördüklerimizi) karşılaştırınca batının medeniyet “sırrı” nın çizildiği anlaşılıyor. Çok kişi yaşanan hırsızlıklara korsanlıklara egoizme, inanamıyor. (gemilere el koyarak birbirinin korona malzemelerini çaldılar) Oysa bu batının kıyıya vuran çıplak halidir.

Soğuk savaş döneminde sosyalizmi eleştiren bir fıkra hatırlıyorum; Sosyalist düzende sınıf farkı yoktur eşitlik vardır inancıyla Moskova’ya iltica eden demokrasi gönüllüsü, bir süre sonra hastaneye gider “ kulak-göz” doktoru için randevu almak ister. Danışmadaki görevli, böyle bir uzmanlık olmadığını, ya göz doktoruna ya da kulak, burun, boğaz doktoruna gideceksin der. Gönüllü kızarak “bana kulak-göz doktoru lazım!” der. «görevli sizin probleminiz nedir?” diye sorunca; Gönüllü “duyduğum şey başka, gördüğüm şey bambaşka...” diye cevap verir

Batının teknik üstünlüğünün cilasına öylesine kapılmışız ki; haklı olduğumuz konuları bile taviz vererek savunabildik. Birde menfaat uğruna düşmanlık edenlerin eline koz verenlerimiz de oldu. Yazar Orhan Pamuk 6 Şubat 2005 tarihinde İsviçre gazetesi Tages Anzeiger’e “Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon da Ermeni öldürüldü ve kimse bundan söz etmeye cesaret edemiyor. Ben bunu yapıyorum. Bundan dolayı benden nefret ediyorlar. ” dedi ve Ekim 2006’da Nobel ödülünü aldı.

Bu gün ABD’de mahkemenin “yargılama yapılamayacağı kararı ve üzerinden zamanaşımı olarak 100 yıl geçmiş olmasına rağmen” ABD kalktı sözde Ermeni soykırımını tanıdığını ilan etti. Biz de ABD tarihine bir göz attık.1830 yılında çıkarılan “Kızılderili Tehcir Yasası” ile bölgede yaşayan tüm yerlileri topraklarından çıkardılar. ABD’nin resmi devlet politikası olan Kızılderili soykırımı, Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırımdan farksızdır, hatta çok daha fazla insanın ölümüne yol açmıştır. Resmi makamları, Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödemişti. Bu gün biyolojik silahı tartışıyoruz, Bu kapsamda ilk biyolojik silah, Kızılderililer üzerinde uygulanmıştır. Çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniye yardımı ile çok sayıda yerlinin öldürülmesi sağlanmıştı. Kızılderili soykırımıyla bugünkü ABD’nin temelleri atılmıştır.

Bir dönem Fransız komünist partisinde de görev yapan ve 1982 yılında Müslüman olan Roger Graudy 1977 yılında yazdığı Medeniyetler Diyalogu kitabında “Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir.“ demiştir. Tüm bu soykırımların altında Amerika’ya yerleşen ve bugünkü ABD’nin temelini atan yine bu gün ki ABD’lilerin dedeleri, batılılar vardır.

Batınlıların tek amacı vardır; Ne olursa olsun sömürmek. Bu diplomatik yollarla olur, kurdukları paktın içine alarak olur, yeri gelir zor kullanarak olur. Sonuçta sömürürler. Aralarındaki mücadele ise; ben hakim olayım yarışıdır. Kissinger’in “Petrolü kontrol ettiğinde uluslara, gıdayı kontrol ettiğinde insanlığa hakim olursun” sözü batılıların temel stratejisidir. Bu gün petrolü olan ülkelerin hiç birinde batıya teslim olmadıkça rahat uyku yoktur. Savaş dahil her yolu denerler

İkinci dünya savaşına kadar hegemonyayı İngiltere yürüttü. Atom bombası sonrası hegemonik dümene ABD geçmiştir. ABD büyük elçilikleri kendilerini Genel Vali gibi görürler ve bulundukları ülkeleri ABD yörüngesine çekmekle yükümlüdürler.

Yörünge dışına çıkan yönetimler bertaraf edilir. Dünyadaki tüm darbelerin arkasında genellikle ABD vardır. Latin Amerikalılar şöyle der : “Amerika kıtasında sadece ABD‘de darbe olmaz; çünkü sadece orada ABD büyükelçiliği yoktur.”

ABD’ye giden Erdoğan, Biden’ ile neden görüşmemiş, Erdoğan “Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem…” dedi, ayrıca “S-400 işi bitmiştir, geri dönüş olmaz” restiyle; ABD’ye ABD’de Karadeniz’in yerel lisanıyla Afkurma (havlama) demiştir. İşin aslı ABD ile dostluk müttefiklik yoktur. Yolun sonuna gelinmiştir. Fuzuli’nin dizelerinde olduğu gibi Ne senden rüku artık, (ne sen beni görünce eğil) Ne de benden kıyam. (ne de ben seni görünce ayağa kalkarım) Bundan sonra selamün aleyküm, aleyküm selam hatta selamı sabahı kesecek noktadayız.