İnsanlar bazen, kendi katillerinden hayranlıkla bahseder. Ah Avrupa! Ah Amerika!

Nurettin Topçu

Bizim eksik bir tarafımız da madalyonun öteki yüzüne bakmadan karar vermemizdir.

Bu durum batının ulaştığı teknik üstünlük karşısında mücadele yerine, çok yerde imrenen bir ruh haliyle pes etmemize sebep olmuştur. Bilindiği gibi Babı Âli Baskını ile Osmanlıda üç paşalar iktidarı başlamıştı. O dönemi merhum Turgut Özal (25 yıl gizli tutulan) 1991 yılında gazeteci Yalçın Özer’e verdiği mülakatta şöyle anlatır.

Osmanlı'nın çöküşüne neden olan İttihat ve Terakki ile bugünkü CHP yöneticileri arasındaki paralelliğe dikkat çeker "CHP'lilerin büyük dedeleri Mithat Paşa” ve ”Kinim dinimdir” diyen Ispartalı Hüseyin Avni Paşa ekibidir. Dedeleri ise Jön Türkler ve 600 yıllık Osmanlı devletini 6 yılda yıkmayı becerebilen 3'lü çetedir: Yüzbaşılıktan paşalığa yükselen Enver, posta memurluğundan paşa olan Talat ve malum Cemal paşalar.(gazeteci Hasan Cemal’in dedesi)

Halifeye saygıyı dini bir vecibe sayan Hint Müslümanlarını bir türlü kontrol edemeyen İngilizler, Osmanlıdan sonra kurulacak yeni devlete bir şartla izin verdiler: 5 yıl içerisinde hilafeti kaldırmak. Ve 1924 yılında hilafet kalktı, Müslümanlar başsız kaldı. Şimdi Hıristiyanların Papa'sı var, Müslümanlar ise darmadağın”

Bu üçlü yüzünden yıkılan Osmanlı sonrası “Yeni bir devletin kurulması ve devamı” hiç kolay olmamıştır. İsmet İnönü Amerikan Mandası istiyordu. Bu konuda Kazım Karabekir Paşaya 27 Ağustos 1919 tarihli mektubunda "... Bütün memleketi parçalamadan Amerika'nın denetimine (murakabesine)  tevdi etmek, (vermek, bırakmak) yaşayabilmek için yegâne ehven çare gibidir."

(Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi, İstanbul 1960)

(İsmet Paşa’nın bakışı, tam bir pes etme hali değil de nedir? Üstelik bu insan Lozan’da heyetin başındadır. Başbakandır. Cumhurbaşkanıdır)

Dikkat edilirse Erzurum kongresi 23 Temmuz 1919 tarihinde yapılmış bu mektup ise 27 Ağustos 1919 tarihlidir. Yani Erzurum kongresinden tam otuz dört gün sonradır. İşin özü: İsmet Paşa milli mücadelenin başarısına inanmıyordu. Yorumu yapılmıştır. 1923-1950 yılları arasında CHP milletvekili olarak görev yapan Tek Parti iktidar dönemini anılarla anlatan, bir nevi CHP'nin vakanüvisti (devlet tarihçisi)

Falih Rıfkı Atay Çankaya adlı eserinde şunları nakleder.  Atatürk yüzüme baktı "Sen benim tarihimi yazacak olanlardansın” (İsmet Paşayı kastederek) İşin gerçeği, kendisinin benimle gelmesini istemeye gitmiştim. Yeni evlendim. Beni biraz rahat bırak, dedi. Gelmek istemedi”. Yıllar sonra bir yolculukta Tokat'a uğramıştık. Milletvekillerinden Mustafa'nın evinde idik, Sedat Paşa Kolordu Komutanı idi. Kuvayı Milliye’ ye katılmadığı için emekliye ayrılacakken, Atatürk, İstanbul'da benim isteğimle kalmıştır, diye bir belge vermesi üzerine kurtulmuştu. Atatürk: Fena mı ettik? Ordumuza iyi bir komutan kazandırdık, dedikten sonra: "Söz aramızda, İsmet de öyle değil mi? diye gülümseyerek yüzümüze bakmıştı”

Batı karşısında pes edip imrenmeler İsmet Paşa ile sınırlı değil.

Dr. Abdullah Cevdet "ırkımızı ıslah etmek için yurt dışından damızlık erkek getirtelim" derken; Karabekir'in anlattığı bir olay var. "Mecliste Mahmut Esat Bey  (Bozkurt) İslam terakkiye (ilerlemeye) manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. ve bize kimse de ehemmiyeti vermez" diyordu. (Bu kişi 1924-1930 arası adalet bakanlığı yapmış, Cumhuriyet dönemi hukuk sistemimiz bu kafanın eseridir. Yakın tarih okuyanlar ne derece ırkçı olduğunu da bilirler)

Gazeteci Uğur Mumcu “Kazım Karabekir anlatıyor” kitabında nakleder; İsmet İnönü, milletin en çok değer verdiği kurum olan din müessesesine karşı farklı duygu ve düşünceler beslemektedir. Karabekir Paşa, onun bu düşüncelerini dinleyenlerden biridir. “İsmet Paşa, Macarlar ve Bulgarlar İtilaf devletlerine karşı harp ettikleri ve mağlup oldukları halde istiklallerini muhafaza etmiş olmaları Hıristiyan olduklarındandır.” Diyordu. Biz İslam kaldıkça müstemlekeci devletlerin daima aleyhimizde olacaklarını bana anlattı.” Yemekte İsmet Paşa müthiş bir inkılâp hamlesi teklif etti: Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudretimizle bu işi yapamazsak başka hiçbir zaman yapamayız.” Fethi Okyar’da İslamiyet ilerlemeye engeldir diyenlerdendir

(Mustafa Armağan Kızıl Pençe adlı kitabında Karabekir paşadan naklen)

Yavuz Bahadıroğlu da İnönü’nün “Biz laikliği dini kontrol altında tutmak için aldık.” Dediğini zikreder.

Görüldüğü gibi batının hep yazı kısmına (Teknik üstünlüğüne) imrenerek bakıldı.

Din değiştirmeyi düşünecek derecede pes edildi.  Batının bilim ve tekniği yerine giyimi kuşamı yaşama biçimi alındı. Birde Tura kısmına bakıp fotoğrafı görelim.

Bu gün İstatistiklere bakınca;  intiharlar kıtası olduğunu da görürsünüz.

Avrupa İstatistik Kurumu’nun verilerine göre AB üye ülkelerinde intihar oranı ortalaması yüz bin kişide 10,3’tür. Türkiye 2,6 ile 34 ülke arasında en sondadır.

Boşanma oranlarında her yüz evlilikte 22 boşanma ile yine sonuncu sıradayız. Bu oran İspanya’da 57 Portekiz’de 64’tür. İşin doğrusu boşanmalarda aramızdaki fark çok daha büyüktür. Nedeni de Avrupa’da evlilik dışı birliktelik oranı çok yüksektir.   Aile bağları duygusal değerler yönünden zayıf olduğundan bizimle kıyaslandığında aile birliği çökmüştür.

Almanya’da 17 milyon kişi yalnız yaşamaktadır.

Stockholm’de oturanların yüzde 58’i tek başına yaşıyor ve dört Stockholmlüden biri (yüze 25) yalnız ölüyor.

Stockholm’de devlet eliyle yaşanan insanlığa karşı suç sayılan yeni bir olay:

Çocukları ellerinden alınan Müslümanlar, sosyal hizmetler kurumunu protesto etti. Yapılan protestoda “Bazı çocuklarımız Pedofili  (sübyancı, sapık)  ailelere verildi. Cinsel şiddete uğrayan, koruyucu aile tarafından çıplak resimleri çekilip sosyal medyada yayımlanan çocuklarımız var. Adalet istiyoruz, çocuklarımızı bize vermiyorsanız uygun ailelere verin” ifadeleri kullanıldı.

(işte size imrenilen batı medeniyetinin gizlenen yüzü)

Ne diyordu merhum Prof Oktay Sinanoğlu: Kültür olarak “Batı” vahşidir.