Abdülhamit tahta çıktığında “Entübe” bir Osmanlı devralmıştı. Oksijen çadırında tedavi devam ederken;  “Hürriyet adalet müsavat” diyerek 1908 darbesi ile gelen İttihatçılar 6 yılda devleti birinci dünya savaşına sokarak Osmanlı’nın fişini çektiler

Abdülhamit’i devirmek için İttihat ve Terakki’nin gözleri öyle dönmüştü ki, Ermeni

ve Bulgar çeteleriyle iş birliği yaptılar. Sırf Abdülhamit’i devirmek için ülkeyi bölmek isteyenlerle işbirliği yaptılar.

Aynı durum bugün Erdoğan için sahneleniyor. Altılı masa eksik ve göstermeliktir.

Bu masa, dış destekçileri hariç fiilen yedili masadır. (Erdoğan’ın bakan, başbakan yaptıkları da bu masada diyenler olabilir)  Onlara deriz ki; Abdülhamit’in iltifatına mazhar olarak Koramiralliğe çıkmış Arif Hikmet Paşa tahttan indiren ekibin içindeydi.  Aşağıda pişmanlıklarını yazdığımız Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ve Elmalılı Hamdi Yazır halline fetva vermişlerdi. Pişmanlık duyanların sayısı çok olsa da; ne yazı ki pişmanlıklar fayda vermedi ve bu gün Osmanlı toprakları üzerinde tam 64 devlet vardır. Muhalefetin fotoğrafına bakınca; HDP ve CHP birlikte hareket edebilir, İttifak kurabilirler. Diğerleri; siyasi trafikte direksiyon hâkimiyetini kaybedip “karşı şerit”’e geçip de ters yönde giden sürücüden farksızdır. Bunun sonucu ne mi olur?

 Ölümcül kaza olur! Allah milletimizi, devletimizi, vatanımızı, korusun.

Akşener’in TBMM grup toplantısında attığı slogan, Ermenilerin 1908 gösterilerinde kullandığı pankartları hatırlatıyor. O Pankartlarda  Ermenice “hürriyet”, “musavat”, “adalet” yazıyordu. (Tarihçi Doç. Dr. Halil Özşavlı)

Batılı devletler Osmanlı Devleti’ni parçalamak isterken;  Abdülhamit dış politikada denge siyasetini uyguluyordu. Akılcı, dikkatli ve çok ince hesaplarla dolu hamlelerle devleti 33 yıl ayakta tutmuştur.

Bir örnek verelim: Selanik’te gözetim altında olan Abdülhamit; bazı gariplikler görüp yaverine sorar; Neler oluyor? Sultanım dört balkan devleti: Karadağ, Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan birleşip Osmanlı’ya savaş açtı

Bu mümkün değil, dört devlet birleşecek Osmanlı’nın birleşme öncesinden nasıl haberi olmaz? Ayrıca bu dördü hiçbir zaman birleşemez çünkü aralarında kilise ve mektep sorunu vardır. Makedonya boğuşmasını bilmiyor musun?                                      -Efendim 3 Temmuz 2010 tarihinde bu sorunu gideren kilise kanunu çıkarıldı.

Kiliseler sorununu Abdülhamit hep canlı tutarak bu ülkelerin birleşmesini engellemiş, Tek amaçları Abdülhamit’i indirmek olan devlet yönetmekten bihaber ittihatçılar, kanun çıkartıp bu ülkelerin bize karşı birleşmelerini sağlamıştır ki bu bize Balkanları kaybettirdi. Cihan harbinde işler sarpa sarınca; “ne yapılabilir?” diye yanına giden Talat Paşa’yı kibarca haşlamış ve Balkan harbi olmasaydı, cihan harbi çıkar mıydı demiştir. Tarihçi İlber OrtaylıAbdülhamit tahtta kalsa idi kesinlikle cihan harbine girmeyi önlerdi” der.

Ülkücülükten dem vuran peşine ülkücüleri takıp parti kuran Akşener’e damardan bilgi beslemesi yapalım. (eğer gerçekten o ülkücü damar, milli damar varsa, kaldıysa)

Merhum Alparslan Türkeş İttihatçıları şöyle ifade ediyor  “Yakın tarihimizde İttihat ve Terakki fırkası var. Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşalar var. Birçokları bunları çok beğenirler. Efendim çok dürüst adamlardı, doğru adamlardı. Enver Paşa gitti, Türkistan’da şehit oldu falan. Ama koskoca Osmanlı’yı yıktıktan sonra neye yarar? Bunlar 1908’de iktidar oldular. Bu sırada Arnavutluk Osmanlıya bağlıydı.

Yani, Osmanlı Devleti'nin sınırları Adriyatik Denizi'ndedir. Rumeli bizim elimizdedir. Selanik, Manastır, Kosova hepsi bizim idaremizdedir. Libya ve Çad bizdedir. Yani sınırımızın bir ucu Afrika’nın ortasında ekvator çizgisindedir.  Arabistan, Yemen bizdedir. Yani Osmanlı Devleti’nin bir ucu Hint Okyanusu'ndadır. 1908’de durum böyledir. 10 sene içinde 1918’de hepsi gitmiş, Anadolu da işgale uğramıştır. İşte İttihat Terakki, işte Enver Paşa, işte Talat, işte Cemal Paşa!.. Efendim çok vatanseverdiler, çok dürüsttüler, hırsız değillerdi. Ama komitacı idiler. Komitacılık ile devlet adamlığı farklı şeylerdir. Bize akıl sahibi ileriyi gören devlet adamı lazım. Milletini tanıyan, tarihini bilen, kudretli devlet adamı lazım."                                                                                                  

                                                                                 Osmanlı Devleti haçlı devletler tarafından paylaşılınca; bu üç darbeci yurt dışına kaçmıştı. (33 sene devletin çöküşünü engellemeye çalışan Abdülhamit için 1.600 bin km2 ye yakın toprak kaybetti diye böğüren güruh. Siyasi sulbünden geldikleri İttihatçıların 9 yılda 6 milyon küsur Km2 kare toprak kaybına tek kelime etmezler)

Abdülhamit Han tahtı devrettiğinde 7 milyon kilometre kare toprağımız vardı. 9 yıl sonra 1 milyon Km2’in altına düştü. (Prof Dr Ahmet Şimşirgil)

Medeniyetler çatışması adlı kitabıyla tanıdığımız Samuel P. Huntington

“ Bosfor’da (Boğaziçi) oturan ihtiyar tilki, dünya çapında bir siyasi idi’ diyor.

Mesut Yılmaz görevdeyken sorulduğunda; dış politikada bir dahi demişti.

Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi  “Sultan Abdülhamit Han’ın hal’ edilmesi kararını destekledim. Ancak, altı ay sonra anladım ki Abdülhamit’in siyasetteki ağırlığı bütün meclise denk ve hatta meclisten fazla idi”

Tahttan inişi için fetvayı hazırlayanlar içinde bulunan, tefsir sahibi Elmalılı Hamdi Yazır ''Hayatımda bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim. Başıma ne geldiyse bunun manevî sillesidir. Gençlik saikasıyla bir iştir işledim. Allah beni affetsin

Bu güne gelirsek; Atatürkçü kimliği ile bilinen gazeteci Dr. Hulki Cevizoğlu “Erdoğan, Siyasetten çekildim dese; ülkeyi yönetecek adam yok!” ifadesiyle, Türkiye’de muhalefetin Enver, Cemal ve Talat Paşadan farkı olmadığını ilan ediyor.

Tarihe bakınca; Abdülhamit’e karşı 31 Mart vakasını görürüz. 31 Mart vakası ile Akşener ’in aklamaya çalıştığı gezi olayları, keza 17-25 Aralık yargı darbesi ve

15 Temmuz darbesi arasında hiç bir fark yoktur, Orada hedef Abdülhamit’ti, burada da hedef Recep Tayyip Erdoğan.

 Erdoğan dönemine kadar Mavi Vatan ifadesi hayat bulmamıştı.2 Mart 2004’te (Erdoğan 1 yıllık başbakandır) BM’ye verilen nota ile Türkiye, bazı batı bölgelerinde egemenlik hakları olduğunu ilk kez iddia etti. BM’ ye verilen 4 Ekim 2005 tarihli notada ise enlem ve boylamlar gösterilerek sahanlığımızın sınırları belirlenmiştir. Bu durumda Türkiye'nin toplam yüz ölçümü 1.245.562 Km karedir.

 (Kara yüz ölçümü 783.562 km2, Deniz yüzölçümü ise 462.000 km2'dir.)

 Son söz: Sn Akşener; Yukarıdaki gerçekler karşısında Abdülhamit’e HDP, CHP yine de dil uzatabilir amma; eğer söylediklerin yalan değilse; ülkücüyüm, milliyetçiyim diyen biri dil uzatamaz. Maalesef Yıktın perdeyi eyledin viran.