Samanlar dökülüyor başımdan aşağıya...
Kırmızı arabanın rüzgarıyla geçti başımdan aşağıya...
Ali Cabbar'ın 9-8'inde giderken yine onun memleketine...
İnsan düşünür nedir bu deli hikaye?
Çünkü dokunmaz yüreğe deli olmayan hiçbir hikaye.
Biliyor musunuz Emir Can İğrek'in şimdilerde dillerden düşmeyen 'Ali Cabbar'ını?
Nasıl bilmezsiniz ki?
Kimdir bu Ali Cabbar?
Anlatayım mı?
Google da anlatır o kadarını.
Ben 'Sevdiği kızın başkasına vardığı Ali Cabbar'a giden yollardan bahsedeyim.
Sizin sevdiğiniz kız başkasına vardı mı hiç?
Akşama düğün var gitmezsen olmaz Ali Cabbar.
Sevdiğin kıza çalmazsan olmaz Ali Cabbar.
Kim kız versin çalgıcı oğlu çalgıcı Ali Cabbar'a kız...?
Vermemiş kızın babası da.
Bu ne derttir, bu nasıl sınavdır? 
Böyle de askere gidilir mi be Ali Cabbar?
Gitti Ali Cabbar. Gitti gitti ama dönmedi Ali Cabbar.
Çanakkale'den çıktım yola
Seyid Onbaşı'nı gördüm.
'Ata'mın zekasına hayran kala kala, 'Piri Reis'e baka baka Kilitbahir'den geçtim.
Azgın bu sular hala, hep. Kızarmış suların izi kalmış bu maviliklerde...
Hırçın her yer, sanki patlamaya hazır bir Yanardağ gibi su. 
"Sulardağ"
Dağ gibi sular...
Dağ gibi durmuş vatanım, insanım!
Hikayem çok burda!
'Çanakkale 1915' ten geçtim geçtim geçtim desem uyuyamam. 'Geçilmiyor be buralar!
"Çanakkale Geçilmez"
Güzel köprü...
Boylu boyunca araziler. Düzenli. O eski filmlerdeki bizim olmayan derli toplu bahçıvanlar her an önüne çıkıverecekmiş gibi hissediyorsun. Doğa ne güzel, toprak ne güzel. Deniz ne güzel.
Buraları da alıp bina yapmayanlardan "Allah razı olsun..."
Şimdi yola devam Tekirdağ'a doğru... Çalıyor işte Ali Cabbar. Tekrar tekrar...
Kimin umrunda hikayelerin gerçekliği?
Hikayelerimiz bitmiş miydi bizim?
Hikayelerimiz bittiyse biz de bitmişizdir.
Bitmeyelim...
İyi ki geldin, Hoşgeldin Ali Cabbar.
İyi yaptın Emir Can iğrek.
Uğrarsam Ali Cabbar'ın köyüne yazcağım size yine...