Fast food yaşam tarzına bu topraklarda “Hadi oğlum hadi hadi” diyoruz. Hep bir acelemiz var. Trafikte araç kullanırken, kaldırımda yürürken, ATM’den para çekerken, afedersiniz lavabo ihtiyacını görmek isterken dahi!

Gelişmekte olan ülke sınıfına bizi yakıştıranlar geliştikçe yaşadığımız gevşemeye dair de çeşitli yakıştırmalar öneriyor mu acaba? Sanmıyorum. Çünkü gelişmişliği zirvede yaşayıp gevşeyen ülkelerin, yalnızlaşan ve yozlaşan toplumlarına, günümüzde sıkça şahit oluyoruz. Hızla değişti Dünya. Öylesine değişti ki, kendi kültüründen tiksinen, farklı arayışları aramaktan zihinleri miyop ve astigmat olmuş insanlar çoğaldı.

Peki ya bu anlattıklarımın 2023 seçimleri ile ne alakası var?

Hızlı yaşam tarzının ortaya çıkardığı kolay erişilebilirlik, hızlı ve alternatif tüketim, insan ilişkilerinde de etki gücünü epey artırdı. Misafirlik anlayışı yerini ekonomi müzakere buluşmalarına bıraktı. Elde etiklerimizle ya da elde etmek istediklerimizle bir fırsatını bulup övünme gayretimiz, ayıplarımızdan kaçınma ve ayıplarımızı örtme gayretimizin gerisinde kaldı. Arkadaş buluşmaları ya da ziyaretleri, şehir turları ya da tatil anları, restoranda yemek keyfi ya da doğa yürüyüşü… Etkinliğin adı her neyse konunun özünü unutup hemen sarılıyoruz telefonlara. Fotoğraflar çekildi: Tamaaaam. Paylaşımda yapıldı: Oh misss. Peki ya özümsemek, kanıksamak, dert edinmek, gönle girmek, çözüm üretmek, paylaşmak… Bu ve bunun gibi hasletleri neden hızlı tüketiyoruz. Bunları tüketmekten öte uzun soluklu üretmeliyiz.

Siyasi partiler seçimler yaklaştığında meydanlara çıkıyor. Kapı kapı ziyaretler yapılıyor. Ama bunlar “Hadi oğlum hadi hadice” yapılan ziyaretler olduğunda “Fotoğraf ve paylaşım tamam” tarzında gönle girmeler olduğunda vay bu gelişmekte olan gevşeme kurbanlarının haline.

Peki ya nasıl olmalı?

Hanelere gidilmeli mi gidilmeli. On dakikadan daha fazla vakit ayırıp o hane sahibinin gönlüne girilmeli. Paylaşım yapılmamalı. Bırakalım yapmak isterlerse onlar yapsınlar. Biz hızlı yaşam ortamının sanallığında sessiz, gönüllerin olduğu yerde, kameralardan uzak samimiyetimizle gönülden gönüle bağırmalıyız.

Siyasi hareketin kimliği her ne olursa olsun. “Ötekileştirme” anlayışından uzak durmalıyız. Saha ekiplerimiz siyasi tartışmalara girmek yerine “Eksiklerimizin farkındayız, çözüm üretmek adına sizlerle kafa kafaya vermek için buradayız.” Demeli. Üretilen çözümlere yönelik dersimize çok çalışmalıyız. Sorunların gerekçelerini açık yüreklilikle anlatmalı, kabul ettiğimizi ve farkında olduğumuzu karşımızdaki hedef gönle işlemeliyiz.

Belki seçime kadar tüm haneleri ziyaret edemeyeceğiz. Lakin o mahalledeki gönlüne girdiğimiz, emek emek dokunduğumuz o kişi, şipşak siyasetinden uzak halimizi gördükten sonra tek başına mahalledeki gönül elçimiz olacak.

Hep demiyormuşuz: Mesele bir şeyleri anlatmak değil. Yaşayarak ve örnek olarak çevremize göstermek diye. Bizler sayıca çok olmasından öte az olan ama Allah katında kötülüklerden uzak ve hayırdan yana emin olanlardan olmalıyız.

“Biz” olduktan sonra, varsın çoğalsın Ebreheler, Firavunlar…