12 Mart darbesinden hemen sonra, 2 Nisan 1971 tarihinde kurulan TÜSİAD

Büyük sermaye lehine bir ağırlık oluşturma amacını taşıdığı açıktır. Patronlar kulübü olan bu dernek; iş dünyasının bütünü adına söz söylemiş, siyaset üzerinde de etkili olmuştur. İktisadî bir grup olmanın ötesinde,  ellerindeki sermaye büyüklüğü ile baskı ve çıkar grubu oldular. Öyle ki Ecevit “işadamları paralı muhtıra verdi” demişti.

Nitekim üçüncü Ecevit hükümeti TÜSİAD ilanları ile düşürülmüştü.

12 Mart muhtırası verildiğinde; Demirel şapkasını alıp gitmişti. Bazı illerde sıkıyönetim vardı. Böyle ortamlarda sendikal faaliyetleri yürütmek zordur. Bugüne kadar para verip Demokrasi, insan hakları raporları hazırlatan TÜSİAD, her zaman darbe dönemlerini desteklemiştir.  Mesela: “1971 Darbe döneminde Nihat Erim hükümeti programını açıkladığında, ilk kutlama Vehbi Koç’tan gelmişti.”

12 Eylül darbesine giden yolda 24 Ocak kararları önemli bir yer tutar. Bu kararlar Türkiye’nin Serbest Piyasa ekonomisine geçişidir. 1980 şartlarında o kararlar ancak askeri bir darbe ile uygulanabilirdi.  ABD o dönemlerde serbest piyasa politikalarını uygulasın diye dünyada birçok ülkede gerekirse askeri darbelere de tam destek veriyordu. Zaten 12 Eylül darbesi bir TSK ve ABD ortak yapımıdır.

12 Eylül darbesi olunca;

Sayın Orgeneral Kenan Evren,

“İstikrarsız ve güvensiz yaşadığımız son yılların ümitsizliği içinde, sizlerin iktidarı ele almak mecburiyetinde kalışınıza şahit olduk. 12 Eylül Cuma günü, radyo ve TV’de yaptığınız samimi ve gerçekçi konuşmadaki düşüncelere katılmamak mümkün değildi.”  Bu satırlar Vehbi Koç tarafından Evren’e gönderilen 3 Ekim 1980 tarihli uzunca bir mektupta geçiyor. Yapılması gerekenler ve işbirliği konularını içerir.

Özetle TÜSİAD darbelerin sadece yanında değil göbeğindedir.

28 Şubat darbesinde de işin göbeğindedir.

2014 genel kurulunda. İshak Alaton’un, konuşması bir itiraftır. 23 Ocak 1997 tarihli yönetim kurulu toplantısındaki tartışmaları anlatır. TÜSİAD ’ı akademisyenlere hazırlattığı demokrasi raporuna sahip çıkmamakla eleştiren Alaton, TÜSİAD üyelerinin “bizim demokrasi arayışıyla işimiz yok, bizim işimiz para kazanmak” demeye getirdiklerini ve ertesi gün gazetelerin “TÜSİAD demokrasi istemiyor” sürmanşetiyle çıktığını aktardıktan sonra şu soruyu sordu: “Aradan sadece 36 gün geçtikten sonra 28 Şubat darbesi geldi. Şimdi sizlere soruyorum; Genelkurmay bu darbe adımını atarken TÜSİAD ’ın bir ay önce yaktığı yeşil ışığın bu darbeye katkısı ne kadardır?

Ülkemizin en güçlü sermaye kuruluşlarının toplandığı bu çatı altında “bir marka araştırması yapalım mı?” Kore’nin Samsung’u, İtalya’nın Fiat’ı, Fransa’nın Reno’su Hollanda’nın Philips’i, Japonya’nın Sony’si, ABD’nin İphone’si Çin’in Huawei gibi bizim dünya çapında bir markamız var mı? Kaldı ki bu sayılan ülkelerin çok sayıda başka markaları var. Mesela İtalya’ya bakalım; tekstilde bizden çok daha fazla kazanıyor neden? Sadece giyimde, bir değil iki değil ondan fazla dünya çapında marka sahibi bir ülke. Reklam olacak ama bir kaçını sayarsak (Valentino, Palzileri, Gucci,  Armani, Versace,) markalarını hemen herkes bilir. Bizde niçin yok? Çünkü bizdeki sanayi Distribütör, acenta zihniyetiyle hareket etmiştir. Yerli milli ne varsa;

Dışarıdan batının isteği, içeriden işbirlikçi kafalar eliyle “Önü kesildi”. Bu ülkede uçak fabrikaları kapatıldı. Erbakan hocamız “montaj sanayini eleştirip, ağır sanayi” diyerek bir ömür tüketmiştir.

Şu kepazeliğe bakınız. Bu ülkede Meşhur “Devrim arabası” yapılır.(4 otomobil, 7 motor, üç tane de ayrı model şanzıman üretilmişti ) CB Cemal Gürsel 29 Ekim 1961 törenlerine bu araçlarla gidecektir. Araca yeterli benzin konmadığı için araç hareket ettikten belli bir süre sonra durur. Gürsel paşa “Garp kafasıyla otomobili yaptık şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk” dedi ve projeden vazgeçildi. Ya hu böyle aptalca bir gerekçe olur mu? Bu iş kime yaradı? Tabii ki o dönem Türkiye’de var olan Amerikan, Alman arabalarına yaradı. Benzin unutuldu mu? Yoksa birileri planladı mı tahminini siz yapınız.

Türkiye’de araçla ilgisi olmayan bir hata için projeden vazgeçiliyor amma dünya devi firmalar yeri geliyor sattıkları araçları mekanik hatalar için geri çağırıyor.

Ez cümle o komik bahaneleri külahıma anlatsınlar. Çünkü:

Bizim benzin olayından yaklaşık bir yıl sonra 1962 Eylülü'nde Chrysler kurulur. 1964 yılında kamyon montajına başlar. 1966 yılındaki satışlarının yüzde doksana yakın kısmını Devlet Malzeme Ofisi'ne ve Karayolları'na yapmıştır.

1961 yılında CB Gürsel’in kapattığı yerli oto kapısını bu gün CB Erdoğan TOGG ile açmaya çalışıyor. Heba edilen 60 yıla yakın zaman ve batıya akan kaynaklar.

Nasıl ki NATO denince akla ABD gelir, TÜSİAD denince de akla Vehbi Koç gelir. Kendisi bir TV konuşmasında şunları söylüyordu:

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Romanya’dan Struma adlı bir gemiyle yola çıkan 769 Yahudi, İstanbul açıklarında 72 gün boyunca mahsur kalmıştı. Gemideki Standart Oil Company şirketinin Romanya Müdürü Martin Segal ve ailesini ABD’nin isteği üzerine gemiden çıkarttım. Bunun karşılığında, Almanlara krom ihracından ötürü alındığı kara listeden çıkartılan Vehbi Koç’un önü, dünyanın yeni patronu, ABD tarafından açılmış bu günkü imparatorluk kurulmuştur.

TÜSİAD beklenen yerli ve milli hamleleri yapsaydı bu gün bizde en azından bir Güney Kore kadar markaları olan bir ülke olurduk. Marka deyip geçilemez. Mesela İPhone’nin marka değeri 270 milyar dolar civarındadır. iPhone üreticisi Apple şirketinin piyasa değeri de 2 trilyon 476 milyar dolar, (Nisan 2021) Bakkal hesabı söylersek İPhone’nin 270 milyarlık marka değeri Türkiye’nin bütçesinden büyüktür.

Bizimkilere; Tank yap dersin yapmazlar, Ama Tank Palet satıldı yalanları ile ülke sallanır. Otomobil yap dersin montajını yapar. Demokrasiden (!) söz ederler ama darbelere destek olurlar. Hiçbir darbe döneminde çıkarları zedelenmez her dönem servetlerine servet katarlar. Hiç mi iyi bir yönleri yok? Var tabii. Sanayi ellerinde olduğu için ihracatta büyük pay sahibidirler. Ülkemizde istihdamı önemli ölçüde sağlayan bu yapıdır.

Eleştiri gerekçemiz şudur:

TÜSİAD kendinden bekleneni vermemiştir. Verdiği ise devede kulaktır.  

Hani “Ayının 40 türküsü var kırkıda Ahlat (armut) üstüne” diye bir söz var.

Hulasa-i kelam ederek diyoruz ki;

TÜSİAD’ın kırk türküsü var kırkıda para üstüne