Düştüm mahpus damlarına öğüt veren bol olur
Toplasam o öğütleri burdan köye yol olur
Ana baba bacı kardaş dar günümde el olur

Benim yaş kuşağım Cem Karaca’nın bu şarkısını çok iyi hatırlar.

Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur. Genç nesil teker nasıl kırılır diyebilir. Devrilen araba at arabasıdır.

Böyle durumlarda bir de işin ucundan tutanlar hariç “ben demiştim” diyenler çoktur. Uludağ sözlükte ben demiştim başlığı altında şu açıklamaları gördüm. Ukala insanın besmelesi

Sürekli konuşan ama asla iş yapmayan insanın sloganı

Ego ile doğru, Empati ile ters orantılı söz öbeği.

Hiç kimsenin, duymak istemeyeceği gereksiz cümle, olay artık bitmiştir ve bunun üzerine yorum yapmak insan kızdırmaktır. Yapılması gereken bahanelere sığınmadan gidip işin ucundan tutmaktır.

Bu kişiler “dost acı söyler” şemsiyesi altında nutuk atarlar. Halbuki; El ile düzeltebileceği bir işi, dil ile düzeltmeye kalkmak zayıflıktır, işten kaçmaktır,

Fazla konuşmak insanın ne kadar fazla bilgisi olduğunu değil sadece ne kadar geveze olduğunu gösterir.

Bu yazdıklarıma kimse alınmasın, sorumluluk sahiplerini yukarıda da yazdım onları istisna tutarak yazıyorum. Toplumda bu tip çok konuşan, boş konuşan tiplere hepimiz çokça şahit oluyoruz.

Benjamin Franklin; Suskunluk her zaman bilgeliğin emaresi değildir. Fakat gevezelik daima aptallığın emaresidir. Demiştir.

Bu sözüm AK Parti teşkilatlarına

Sonuçlara bakıp ta; kimse enseyi karartmasın!

2002 yılından bu yana, adeta üç yanı denizlerle, dört yanı düşmanla çevrili Türkiye’mizde kesintisiz iktidarız.

Siyaset yapıyoruz, maalesef siyasette beklediğin sonucu alamamakta vardır.

Mesele gerekli dersi çıkartıp, vazgeçmeden pes etmeden devam etmektir.

Geçen hafta Birlik Vakfı iftarında TBMM başkanlarından İsmail Kahraman abimiz anlatmıştı. Japonya’da Liberal Demokrat Parti 1955 yılında kurulmuş, ilki bir yıl, ikincisi üç yıl ara vermiş 50 seneyi aşkın süre Japonya’ da iktidar olmuştur.

Bu satırların yazarı siyasi parti yöneticiliğine 1983 yılında Refah Partisinde başlamıştım. 1987 seçimlerinde Refah Partisi %7,16 ile baraj altında kalmıştık.

TRT de seçimi sunan gazeteci Güneri Civaoğlu liderlere bağlanıyordu..

Ecevit siyaseti bıraktığını açıkladı,

Erbakan hocamız ise bırakacak mısınız? Sorusuna; “Ne münasebet, biz yarın

kollarımızı sıvar, besmeleyi çeker yolumuza devam ederiz” mealinde konuşmuştu. O an hepimiz namludan çıkan bir kurşun gibi Milli Görüşün iktidarı için hedefimize koşmaya başlamıştık.

Siyasi Konjonktürün garipliğine bakın ki; Ecevit siyasete döndü başbakan oldu.

Erbakan hocamız da başbakan oldu, CB Erdoğan İstanbul BŞB başkanlığını kazandı ama muhafazakâr mütedeyyin kesime karşı 28 Şubat darbesi yapıldı.

Pes etmedik vazgeçmedik sonuçta bu günlere geldik.

Ernesto Che Guevara’nın bir sözü var Savaşmaktan Vazgeçtiğin An Kaybedersin. Demiştir. Biz de hiçbir zaman vazgeçmedik.

Cumhurbaşkanımız 31 Mart seçim sonuçları için

Çok kapsamlı bir değerlendirme yapacağız dedi.

Bu değerlendirmelerin sonuçlarının bazısı kamuya açıklanır, bazıları da açıklanmaz ilgili mercilerde saklı kalır.

Birçok insan gibi ben de “seçimi CHP almadı biz kaybettik” diyenlerdenim.

Yoksa bunca iş yapan adayımız varken bu kadar yan gelip yatan seçilemezdi.

Vaki olanda hayır vardır. Bugün yapılması gereken ayrışma değil, birbirimize tutunarak ayağa kalkmaktır.  Yiğit düştüğü yerden kalkar.

Böyle zamanlar çok güzel ayna tutar, turnusol kâğıdı gibidir, bazılarının kim olduğu hemen anlaşılır.

Nasıl mı? Derseniz; Çocuğu bizim gençlik kollarında bir iş adamı

Henüz seçim yasağının yeni kalktığı saatler, CHP önde giderken; Aleyhte bir paylaşım yaptı. Bizden bildiğimiz biri de, hemen beğeni yaptı.

Bu hareket nereden bakarsanız bakın, CHP’li başkana yaranmak olarak algılanır.

Seçimden İki gün önce bana gelen bir ihbar: Bursa’nın en büyük ilçesi Osmangazi Belediyesinde Başkanın pekte uzağında olmayan bir kaç çalışan, seçim gecesi saat 03.00 için dövmeciden randevu almışlar. CHP adayı kazanırsa; kollarına biz CHP’liyiz diyebilmek için Atatürk dövmesi yaptıracaklarmış.

“Hiç, çobanlar koyun güder mi dağda,

Olmasa gözleri sütte, yoğurtta, yağda?” (Âşık Seyrani)

Siyasette bu yanlışlar ve yanlış yapanlar maalesef vardır.

Daha doğrusu insanın olduğu her yerde bunlar vardır

Ashab-ı kiramdan bile mazeretsiz cihada katılmayanlar olmuştur.

Şunu unutmayalım Uhud gazvesinde Peygamberimizin talimatı olmasına rağmen okçular görev yerini terk edince; müşrik ordusu galip duruma geçmişti. Eğer Uhud da pes etmiş, vazgeçmiş olsaydık Mekke’yi nasıl fethederdik?

Bu seçimde Ekonomi ve emekli maaşları sonucu belirleyen en büyük etkendir.

Son ana kadar emekliler bir müjde beklemiştir. Seçime katılım düşüktür ve uzmanların görüşü “Cumhur’un seçmen tabanı” sandığa gitmemiştir. Yoksa yan gelip yatanlar tekrar seçilemez, Türkiye geneli de bu fotoğrafı vermezdi.

Cumhurbaşkanımız Popülist davranmamış, ekonomiyi seçime feda etmemiştir.

1999 yılında da ANAP, belediyeleri Erdal İnönü liderliğindeki SHP’ye kaptırmıştı.

Türkiye’de CHP zihniyetinin bizim gibi hizmet başarısı yoktur. 1994 yılına gelindiğinde SHP hezimete uğramıştır. İSKİ yolsuzlukları o dönem ayyuka çıkmıştı. İstanbul’u Cumhurbaşkanımızla, Ankara’yı Melih Gökçek’le almıştık.

Ekonomi kurmayları Enflasyonu düşürecek sağlam adımlar atıyorlar, bu düzelme hem hayat pahalılığı hem de emeklin sorununu çözeceğinden rakibimizin seçmeni peşine takabileceği bir gerekçe kalmayacak göreceksiniz. İddialıyım ve diyorum ki; Bu yazıyı beş yıl saklayın.

  Biz gerekli dersi alıp, gerekenleri yapınca,

Herkes elini taşın altına koyup kuruluştaki aşk ve heyecan,ihlas yakalanınca,

Allahın inayeti ile başarı haktır ve mutlaktır.

Hadi herkes işbaşına!