İnsan insanın kurdudur diyor Motaigne Denemeler adlı kitabında. Gerçekten yıllardır yıkılan yuvalar, sönen ocaklar, küçük ve masum yavrular, çaresiz anneler ve günümüzde de izlediğiniz Gazze’de olanlar ne kadar acı değilmi? Hiroşima, Nagazaki ne kadar derin yaralar bıraktı. Yunan Batı şehirlerimizi yaktı, yıktı, zalimliğin en uçtaki halini bizlere yaşattı. Saymakla bitmez bu acılar. Montaigne doğru söylediyse bu geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacak. Necip Fazıl’ın dediği gibi; Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, gecenin ardında yine gece var.

Konumuz harap olmuş şehirler gibi bağırsaklarımız olsun bugün. Son yıllarda bağırsakta bulunan mikroorganizmalarımızın (mikrobiyom) düzenlerinin ve yaşam tarzlarının olumsuz yönde değişmesi ile beynimizin de adeta atom bombası atılmış bir şehir haline geldiğini belirtiyor bazı bilim insanları. Büyük bir olasılıkla vücudumuzdaki başka hiç bir sistem bağırsak bakterilerindeki değişime sinir sistemimiz, özellikle de beynimizden daha hassas değil.

Bağırsaklarımızdaki bakterilerin düzenli olarak çalışmasını sağlayan en önemli faktör ise kesinlikle aldığımız besinler. Bu nedenle ağzımıza aldığımız her lokmadan kendi geleceğimiz adına sorumluyuz. Mikrobiyomumuz ya vücutta bir anarşiyi başlatır ya da anarşiye son verir. Bu anarşik ortamın adı enflamasyondur. Bilim insanları aşağıdaki soruların büyük bir kısmına evet diyorsanız mikrobiyomunuzun işlevselliği azdır ve ileride beyninizi etkileyebilecek bir hastalığa yakalanma şansınız daha fazla olacaktır diyorlar.

1-Anneniz size hamile iken başta antibiyotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar (kortizol vb hormonlar) kullandı mı?

2-Sezaryen ile mi doğdunuz ve anne sütü almadınız veya 1 aydan kısa süre ile mi aldınız?

3- Çocukken sık sık kulak, burun, boğaz enfeksiyonları geçirdinizmi? Kulaklarınıza tüp takıldımı? Bademcikleriniz alındımı?

4-Uzun süre burun veya astım sebepli spreyler kullandınızmı?

5-Her yıl 1 veya daha fazla kür antibiyotik kullandınızmı?

6-Sindirim sistemi yakınmaları (reflü, gastrit vb kaynaklı) için antiasitler ve benzeri ilaçlar kullanırmısınız?

7-Gluten hassasiyetiniz veya gıda allerjileriniz varmı?

8-Genellikle günlük bir çok ürünlerde bulunan kimyasallara karşı hassasiyetiniz varmı?

9-Size herhangi bir otoimmun bozukluk (Hashimoto, enflamatuar bağırsak hastalığı vb) tanısı konuldumu?

10- Tip 2 şeker hastalığınız var mı ve olmanız gereken kilodan 10 kilo daha fazlanız varmı?

11-Ayda bir kaç kez ishal olurmusunuz ve müshile ihtiyaç doğuracak kadar kabızlık yakınmanız olurmu?

12-Depresyondan muzdaripmisiniz? Uzun süre doğum kontrol ilaçları kullandınız mı?

13-Şekere, şeker ve asit içeren gıdalara dayanılmaz bir isteğiniz varmı?

Bu sorulara bana gelen hastalarımın büyük bir kısmı evet diyor. Ben de elimden geldiği kadar bunların olumsuz etkilerinden o insanları kurtarmaya çalışıyorum. Dünyanın en pahalı ve en kıymetli mülkü insanın kendisidir. Milyon, milyar dolarlar edebilir. Ancak bizler bu değerin yanında esamesi okunmayacak olan şeyler (araba gibi) için gösterdiğimiz hassasiyeti vücudumuza göstermiyoruz. Dolayısı ile kaybetmeye de mahkûmuz.

Günler ağır, günler ölüm haberleri ile geliyor. En güzel dünyaları yaktık kendi elimizle ve gözümüzde kaybettik ağlamayı (N.Hikmet)