Milli muharip Kaan’ımız doğmadan önce ne düşükler olmuş, doğup ta küvezlerde oksijensiz bırakılıp boğdurulan ne Kaan’lar oldu bir bilseniz

Gazeteci Ekrem Kızıltaş’ın naklettiği bir olayı anlatarak işin boyutunu görelim

1949'un Hava Kuvvetleri Komutanı (Org. M. Zeki Doğan) Nuri Demirağ'a hitaben  "Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar."

Bir fikir vermesi için aktaralım: 1 ABD Dolarının 130 kuruş olduğu 1941-44 yıllarında ABD bize 95 milyon dolarlık savaş malzemesi hibe etmişti. (TL karşılığı 123,500 liradır) Bunların bakımı için ise; bütçeden her yıl 400 milyon TL aktarılmıştı 1949'un hava kuvvetleri komutanı, ABD'lilerin havacılığımızı engellemek amacıyla verdikleri uçaklar yerine, Demirağ'ın yaptığı uçakları alabilseydi, bugün milli muharip uçak yapımında nerelerde olurduk? F-16 imiş F-35 imiş umurumuzda olmazdı.

Nuri Demirağ Türkiye'de ilk yerli uçak fabrikasının kuruluşu, ilk yerli paraşüt üretimi, ilk sigara kâğıdı üretimi gibi ilkleri gerçekleştirmiştir. İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması, Keban'a bir baraj yapılmasını o günlerde gündeme getirmiştir.

Nuri Demirağ, uçak fabrikasını kurar. 1936 yılında ilk tek motorlu uçak, 1938’de çift motorlu, yolcu uçağı üretilir. 1944 yılında Dünya Havacılık Otoritesi tarafından

“A sınıfı yolcu uçağı” kategorisine alınmıştı. THK için uçaklar üretildi. Daha sonra THK ile doğan anlaşmazlık mahkemelere düşer. Farklı bilirkişi raporları Demirağ lehinedir. Mahkemeler ise (belli ki Tek Parti dönemi baskısıyla) THK lehine karar verirler. Bu yetmezmiş gibi Demirağ’ın imal ettiği uçakların yurt dışına satılmasını yasaklayan bir kanun çıkarıldı. İspanya, İran ve Irak’tan alınan siparişlerle bağlantısı yapılmış ve imal edilmiş uçakların ihracatı engellenir. (Değerli okurlar böyle kanun olur mu? Türkiye’nin çıkarlarını kanunla baltalayan bir Tek Parti ihaneti ve zulmüdür bu!) Yurt içi ve yurt dışından sipariş alamayan fabrika 1944 yılında kapandı. Beşiktaş’taki Uçak fabrikası ile Yeşilköy’deki Gök Okulu, 1944 yılında dönümü 15 lira üzerinden kamulaştırıldı. (daha açık bir ifadeyle adamın malına devlet eliyle çöktüler)  Bu bedelin üçte biri vergi olarak kesildikten sonra bakiyesi, devletin parasının olmadığı gerekçesiyle 20 yıl vadeye bağlandı ve fiilen ödenmedi.

Sonuç ne oldu?

Komprador zihniyetin elinde oyuncak bir Türkiye oluverdik.

Komprador: Sömürgeci devletlerin şirketleri yararına çalışan yerli kişi, aracı, acenta” olarak tarif edilir

“Batı hiçbir şeyi bedava vermez, son günlerin moda deyimiyle bir ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsiniz” Bu gün bedava kullandığımız soysal medya aparatları Facebook, Tvitter, instagram vb ile her türlü takip, algı oluşturma yönlendirme ellerindedir. Donald. Trump denen haydut bu güne kadar seçilen ABD başkanlarının hepsinden fazla oy almasına rağmen, Joe Biden çakalına kaybetti. Kim sayesinde İnstagram ve Tvitter. Onun için “batının bedavası yoktur.” Özellikle bilinmesi gereken bir şey var o da Teknolojiyi elinde bulunduran, Sosyolojiyi (toplum yapısını, davranışlarını) yönetir, yönlendirir. ABD yukarıda saydığımız sosyal medya araçları ile ülkeleri ve ülke insanlarını gözetlemektedir. Nasıl olduğunu Demirel fıkrasından dinleyelim. “ Churchill Amerika'ya gitmiş, Beyaz Saray'da konaklamış. Sabah banyodan çıkınca; kapısı açılmış odasına başkan Roosevelt  girmiş. Bakmış ki Churchill çırılçıplak; Hemen özür dileyerek çıkmak isterken; Churchill “Çıkma, çıkma’ demiş: Amerika'dan gizli saklı neyimiz kaldı ki?” birici dünya savaşının bir numarası İngiltere’yi o  dönem kontrol edebilen ABD, dünyayı da kontrol eder.

Konumuza dönersek; Türkiye ne zaman alternatif arasa; bedeli ağır oluyordu. Menderes sanayi hamlesi için ABD ve Almanya’dan istediğini alamayınca; Moskova ile iş birliği yapmaya kalkmanın bedelini 1960 darbesinde idamla ödedi.  Demirel ise  “SSCB ile ağır sanayi hamlesini yapmamız 1971 askeri muhtırasının gerekçesidir, ne zaman Sovyetler ile karşılıklı menfaate dayalı bir iş yapsam, iktidardan oldum”  demiştir

Bir başka müteşebbis Vecihi Hürkuş Türkiye'nin ilk Türk uçağını yapan, havacılık okulu açan, İstiklal Savaşı'nda ilk ve son uçuşu gerçekleştiren, ilk Türk hava yollarını kuran, Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşlarında düşmana hem havadan hem karadan saldırarak geçit vermeyen kahramandır. Savaşlardaki başarısından dolay üç defa TBMM takdirnamesi verilmiş kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır.

Uçak mühendisliği eğitimi için 1937'de THK tarafından Almanya'ya gönderilen Hürkuş, 1939'da tayyare ve makine mühendisliği diplomasını aldı. Ruhsatname almak için Bayındırlık Bakanlığına başvuran Hürkuş'un, iki sömestirde mühendis olunamaz gibi saçma bir gerekçeyle talebi reddedildi. İkinci başvurusu da reddedildi. Hürkuş, mahkeme kararıyla 10 Ekim 1940'ta ruhsatnamesine kavuşmuştu.

Görüldüğü gibi İsmet Paşanın yönetimindeki tek parti döneminde yerli ve milli adımlar her seferinde akıl almaz şekilde engellenmiştir. Bu engelleme Komprador kesimi palazlandırmış, ülke kaynaklarını dışarıya akıtmıştır. Bir an için Türkiye’de ne kadar yabancı marka araba var bir düşünün. İçlerinde “togg” öncesi bir tane bile yerli markamız yoktu. Marka sayısınca komprador vardır. Kendi kârları uğruna ülke menfaatlerini terk edenlerin; yerli sanayi, işlerine gelmez. Her hareketi baltalamaya kalkarlar. Yerli otomobil intihardır. Yapılamaz, yapılsa bile satılamaz hezeyanlarını hep duyarız. Karşımızda doyumsuz bir yapı vardır. Komprador sülükler niçin doymazlar? Çünkü sülük bir emişte ağırlığının sekiz katı kan emebilir.

Yunanistan’ın nüfusu bizim İstanbul’dan baya azdır. (2023 sonu İstanbul 15.655.924 Yunanistan 10,341,277) ABD bize ve Yunana silah satarken 7/10 oranı diye saçma bir kural icat ederek satmıştır. (bize 10 tank verse 7 tank Yunana) Bizim katkımız yüklendiğimiz risk, ülke nüfusumuz (85. 372 .377) dikkate alındığında yedi sekiz kat fazla almamız gerekmez mi? Modern silah konusunda çok zorlayınca cevapları “Ben üslerim vasıtasıyla sizi korurum üstelik üslerde nükleer silah bile var”

Eski dışişleri bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil “Batı, Türkiye’nin nereye kadar güçlenmesine izin verir?” sorusuna “ Yunanistan’ı ezmeyecek, İsrail’i tehdit etmeyecek kadar” cevabını vermiştir.

Bazı düşmanca davranışlar, hayırlı işlere kapı açar. 1974 yılında Kıbrıs’ta Rumlar çizmeyi aşınca müdahale ettik ABD bize ambargo uyguladı. O ambargonun hayırlı bir sonucu oldu ve 1975 yılında Savunma Sanayi Şirketi Aselsan kuruldu. Başlarda çok etkin olmasa da bu gün itibariyle dokuz bine yakın çalışanı olan bir kuruluştur.

Yukarıdaki yasakçı zihniyetin varislerinden Kaan için methiye beklemek beyhudedir.

Yıllar önce Şener Şen ve Erdal Özyağcılar’ın oynadığı bir Traktör reklamı filmi vardı

O filmde Traktör römorkü dolu bir şekilde hareket ediyor.

Ağa kıyafetli Şener Şen:

Çekemez ki diyor.

Traktör çekince de; hayret uyandıran bir sesle çekti diyor.

Bizim memlekette mi yapılıyor bu İşbora?

Erdal Özyağcılar

Evet Burdur’da, değiştir şu kafayı

Değiştirsem mi?

Ey haset muhalefet şu kafayı değiştirin, milli başarılara sizde sevinin!