Medeni denilen batı dünyası, İnsanlık kanını emen bir sülük!

Akılsız başların hayal dünyası, Emerek dünyayı soyan bir sülük!

(Şair Eyüp Şahin)

Kapitalizmin anası Demir Lady diye anılan eski İngiliz başbakan Margaret Teatcher’in “sahip olduğumuz medeniyetin üzeri sırla kaplıdır ve bu sır çizilmeye gelmez! Zira altından, birbirimizin yüzüne bakamayacağımız canavarlıklar, zulüm, işkence ve sömürü çıkar!” itirafı batının makyaj öncesi halinin fotoğrafıdır.

Dünya bir Korona salgını yaşadı. Korona sayesinde; modern, çağdaş, medeni gibi beyinlerimize çakılı, batıyı öven hasletlerin kuru bir slogandan ibaret olduğunu gördük. Maske vb malzeme taşıyan birbirlerinin gemilerine el koymalarına şahit olduk. (işittiklerimizle, gördüklerimizi) karşılaştırınca batının medeniyet sırrının çizildiği anlaşılıyor. Çok kişi yaşanan hırsızlıklara korsanlıklara egoizme, inanamıyor. Oysa bu açığa çıkma halidir. Kısaca makyaj dökülmüş ve batının gerçek yüzü görülmüştü.

1980 öncesinin siyasi ikliminde; sosyalizme eleştiri için uyarlanmış bir fıkra vardır.  Sosyalist düzende sınıf farkı yoktur eşitlik vardır inancıyla Moskova’ya iltica eden batılı, bir süre sonra hastaneye gider “ kulak-göz” doktoru için randevu almak ister. Danışmadaki görevli, böyle bir uzmanlık olmadığını, ya göz doktoruna ya da kulak, burun, boğaz doktoruna gideceksin der. Batılı hiddetlenerek bana “kulak-göz doktoru lazım!” der. «görevli sizin probleminiz nedir?” diye sorunca; batılı «duyduğum şey başka, gördüğüm şey bambaşka...” diye cevap verir.

Batının teknik üstünlüğünün cilasına öylesine kapılmışız ki haklı olduğumuz konuları taviz vererek savunabildik. Bunun yanında devlet aleyhinde karşımızdakilerin eline koz verme pahasına, menfaat devşirenlerimiz de oldu. Mesela yazar Orhan Pamuk 6 Şubat 2005 tarihinde İsviçre gazetesi Tages Anzeiger’e  “Bu topraklarda 30 bin Kürt öldürüldü, (dikkat PKK’lı terörist demiyor)  ve 1 milyon Ermeni öldürüldü (savaşta Osmanlı’ya isyan edip katliam yaptılar demiyor) ne diyor? Kimse bundan söz etmeye cesaret edemiyor. Ben bunu yapıyorum. Bundan dolayı benden nefret ediyorlar. ” dedi ve Ekim 2006 yılında da Nobel ödülünün sahibi oldu.                                                                          

Bu gün ABD’de mahkemenin “yargılama yapılamayacağı kararı ve üzerinden zamanaşımı olarak 100 yıl geçmiş olmasına rağmen” ABD kalktı sözde Ermeni soykırımını tanıdığını ilan etti.

Biz de ABD tarihine bir göz atalım mı? 1830 yılında çıkarılan “Kızılderili Tehcir Yasası” ile bölgede yaşayan tüm yerlileri kendi topraklarından çıkardılar. ABD’nin resmi devlet politikası olan Kızılderili soykırımı, Nazi Almanya’sında Yahudilere karşı uygulanan soykırımdan farksızdır, hatta çok daha fazla insanın ölümüne yol açmıştır. Resmi makamları, Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödemişti. Bu gün biyolojik silahı tartışıyoruz, Bu kapsamda ilk biyolojik silah, Kızılderililer üzerinde uygulanmıştır. Çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniye yardımı ile çok sayıda yerlinin öldürülmesi sağlanmıştı. Kızılderili soykırımıyla bugünkü Amerika’nın da temelleri atılmıştır.                                                                               

Bir dönem Fransız komünist partisinde de görev yapan ve 1982 yılında Müslüman olan Roger Graudy 1977 yılında yazdığı Medeniyetler Diyalogu kitabında “Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir.“ demiştir. Tüm bu soykırımların altında Amerika’ya yerleşen ve bugünkü ABD’nin temelini atan yine bu gün ki ABD’lilerin dedeleri, batılılar vardır.

Batınlıların tek amacı vardır; Ne olursa olsun sömürmek. Bu diplomatik yollarla olur, kurdukları paktın içine alarak olur, yeri gelir zor kullanarak olur. Sonuçta sömürürler. Aralarındaki mücadele ise; ben hâkim olayım yarışıdır.

Eski ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger’in  “Petrolü kontrol ettiğinde uluslara, gıdayı kontrol ettiğinde insanlığa hâkim olursun” sözü batılıların temel stratejisidir. Bu gün petrolü olan ülkelerin hiç birinde batıya teslim olamadıkça rahat uyku yoktur. Savaş dâhil her yolu denerler. Meselâ Venezuela dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip ülkelerinden olmasına rağmen ABD bu ülkeye huzur vermiyor.

Margaret Teatcher’in 1985 yılında bir Suudi Arabistan ziyareti vardır. Hava alnına indiğindeki hal ve hareketleri, sacını örten özel başlık, topuklara inen elbisesi ve ellerindeki eldivenleriyle körfez halkını resmen ipnotize etmişti. Havaalanındaki görüntü; kralın haremindeki eşlerinden biri gibiydi. (İngiliz medyası kıyafet için çok şık bir kıyafet başlığı atıyordu) çünkü İngilizler sömürü hortumlarını sağlama almanın derdinde ve bilincindeydi. Nitekim o ziyaret iyi bir anlaşma ile sonuçlanmıştı.

İngilizler öyle yapar Petro-dolarları ülkelerine çekerler. Bizdeki iblis maskarası köhnemiş ırkçı kafalar; Arap der Arapçı der karın gurultusundan farksız sesler çıkarır Arapsavarlık yaparlar. O hayran oldukları batılılar Türkiye’ye paket tatil programlarıyla gelirler, dışarıdan alışverişleri yok denecek kadar azdır, konaklama tesisinde yer içer, fotoğraf çeker giderler. Arap turistleri hangi mağazada gördüysem poşetler dolusu alışveriş yapıyorlar. Yakın bir zamanda Karadeniz esnafının Araplar aleyhine söz edenler için “bizi ayakta tutan Araplardır” sitemini gazeteler haber yaptı. Temmuz ayında kısa bir Karadeniz ziyareti yapmıştım Arapların nasıl döviz bıraktığını gördüm.

Bizdeki inatçı Arap savarları tarif için Şair Metin Gürbüz’ün dizlerine bakalım. 

Bazıları tövbe etmez huyuna, Girdiği pislik çıksa da boyuna
Götürsen de Kızılırmak suyuna, Sabunu başına çaldıramazsın

İkinci dünya savaşına kadar hegemonyayı İngiltere yürüttü. Sömürü dümeninde onlar vardı. Atom bombası sonrası hegemonik dümene ABD geçmiştir. ABD büyük elçilikleri kendilerini Genel Vali gibi görür, bulundukları ülkeleri ABD yörüngesine çekmekle yükümlüdürler. Yörünge dışına çıkan yönetimler, darbelerlerle, muhtıralarla ayaklanmalarla bertaraf edilir.

Hür dünyadaki bütün darbelerin arkasında ABD vardır. Bu güne kadar 80 civarında darbe girişimi ile ülke yönetimlerine müdahil olmuştur. Latin Amerikalılar şöyle der : “Amerika kıtasında sadece ABD‘de darbe olmaz; çünkü sadece orada ABD büyükelçiliği yoktur.”