Kıymetli okurlarım. Sayısını hatırlamadığım kadar çok tip 2 şeker hastası takip ettim. Genel olarak insülin salınımında veya işleyişinde bir sıkıntı vardır. Çoğu zaman nedeni hareketsizlik, obezite ve genetik yatkınlıktan kaynaklanmaktadır. Günümüzde aşikar derece şeker hastalarının artması obezite ile paralellik göstermektedir. Bu hastalık hem kişiyi damarların ulaştığı her dokuda işleyiş bozukluğu yaratarak yıpratmakta, hem de kişiye ve ülkeye ekonomik maaliyet açısından belirgin yük getirmektedir. Bu nedenle dikkatlice ve geniş bir yelpazede ele alınarak bu hastalığı tedavi etmek gerekir.

Hasta ağzından tipik bir vaka örneği vereyim; 3-4 yıl önce açlık kan şekerim 95 lerde idi. Sigarayı bıraktım 12 kilo aldım. Akşam yemeğinden sonra televizyon karşısında çerez, meyve ve asitli içecekler almadan asla mutlu olamıyorum. Yemeklerden hemen sonra tatlı bir uyku basıyor. Gece 2-3 kez idara çıkmaya başladım. Gündüz bazı zamanlar görmem bulanıklaşıyor. Çevremdeki arkadaşlarım benzer durum bizlerde de oldu bir şekerine baktır dediler. Yeni yaptırdığım tetkiklerimde açlık kan şekerim 160-180 lere ulaşmış. Ne zaman bu oldu anlamadım. Kıymetli okurlarım işte bu sonun başlangıcıdır.

O kadar yalan yanlış bilgiler ile donatılıyoruz ki, yarım hekim candan yarım hoca dinden eder adeta cuk diye oturuyor. Kurum bağlayan soba boruları damarlarımıza kolesterolün yaptığı ile örneklendirildi. Trafikte kendi kendimize yarattığımız trafik canavarı gibi kolesterolü bir canavar haline getirdik. Oysa canavar bizlerdik. Bilimsel çalışmalar LDL nin yani kötü kolesterol denilen kolesterolü içeren proteinin beyin için çok önemli olduğunu göstermiştir. LDL, kolesterol taşıyan mükemmel bir proteindir ancak oksidasyona uğradığında damarları adeta bombalar. LDL yi oksidasyona uğratan en önemli olay ise glikasyondur, yani şeker ile reaksiyona girmesidir.  Siz LDL olun. Kapalı çarşı da damar olsun. Sokağa çıkma kısıtlamasında kapalı çarşıda yürümeniz ile normal zamanda kapalı çarşıda yürümeniz esnasında karşılaştığınız insanlar da şeker molekülü olsun. Hangisinde rahatsanız, LDL de öyledir. Bu nedenle şeker ile olan bağlantınızı ne kadar azaltırsanız başta beyniniz olmak üzere bir çok organınızı tahrip olmaktan kurtarırsınız. Buraya kadar anlattıklarımız gösteriyor ki kanda şeker yükselmeye başladımı LDL ile oluşacak kötü birlikteliği sonun başlangıcında olduğunuzu size bildirecektir. Bu uyarımı ciddiye almanızı yürekten dilerim.

Hekimler şeker düzeyinizin ne durumda olduğunu ara ara ölçmek amacı ile HbA1c adlı bir tetkiki isterler. Bu tetkik de aslında şeker ile bir proteinin birleşmesinden oluşan glikozillenmiş, yani şekerlenmiş bir proteindir. Bunun yüksek olması ne derece tehlikeli ise vücudumuzdaki diğer protein moleküllerinin de şeker ile reaksiyona girebileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle HbA1c aslında vücudumuz için şeker düzeyini ölçmenin yanında adeta GBT (Emniyet tabiridir. Genel bilgi toplama) sorgulaması gibidir. HbA1c düzeyleri %4.4-%5.2 arasında olan kişiler ile %5.9-%9 arasında olanların beyin dokularındaki kayıpları karşılaştırıldığında 6 yıl içinde değerleri yüksek olanlarda beyin dokusu kaybı 2 kat olmaktadır.

ŞEKER HASTALARINDA KEMİK KIRILMALARI DAHA SIK OLUŞUYOR: 2020 Haziran ayındaki bir makaleye göre kalça kırıkları ve omurga dışı kırıklar Tip 1 ve Tip 2 şeker hastalarında daha sık görülüyor. Hele insülin kullanan ve bunu uzun süredir sürdürenlerde kırık riskinin daha da yüksek olduğu belirtilmektedir. Böylece şeker hastalarında oluşması beklenen görme problemleri, böbrek problemleri, ayak dolaşımı ve  sinir sistemini ilgilendiren problemlere kırık riski de eklenmiş oldu. Çalışma İngiltere’nin saygın üniversitelerinden olan  Sheffield Üniversitesi bilim insanlarınca gerçekleştirildi. Buna göre özellikle insülin kullanan hastaların kemik yoğunluğu, kas kuvveti açısından iyice değerlendirilmesi ve buna uygun tedavinin yapılması bu komplikasyonları önlemede önemlidir.