Kıymetli okurlarım. Doğaldır ki ben ilahiyat konusunda akademik eğitim almış bir bilim insanı gibi sizlere bilgi veremem. Ancak haram konusunda mevlâmın bizleri kutsal kitabımızda uyardığını iyi bilirim. Bakara Suresi 168. Ayet’te bizlere yeryüzünde temiz ve helâl olan şeylerin yenilmesi gereği buyuruluyor. Buna bize emanet edilen vücudumuza zararlı şeyleri yememekten tutun da haksız yere kazanılan gelir ile elde edilen gıdaları yememeye kadar bir çok yasakları sokmamız mümkündür. Özellikle vücudumuza zarar veren ve genellikle iftar sofralarımızda ne yazık ki bolca tüketilen vitamin, mineral ve mikrobesin maddelerinden uzak, bizlere kilo aldıran, gıda tanımına uymayan sözde besin maddelerinden uzak durulması her zaman bizlere yarar sağlayacaktır. Damak tadı diyerek alınan bazı maddeler ne yazık ki acı bedelleri bir gün mutlaka ödetir. Bunu son zamanlarda çığ gibi artan Hashimoto Hastalığı bizlere net olarak gösteren bir örnektir. Kefirlerimiz, sebze (domates suyu, havuç suyu gibi) ve taze meyve sularımız, ayranlarımız, şalgam sularımız, maden sularımız gibi bir çok içecek bizim kültürümüzde vardır ve tercih edilmelidirler.
Ramazan ayı boyunca dikkatli bir şekilde gıdalarımızı ayarladığımızda bir taraftan ibadeti yapmanın huzurunu bir taraftan da vücudun gerçek anlamda detoksunu yaşamış oluruz. Bir kaç önemli noktaya dikkat edersek sağlıklı bir süre geçiririz ve bunu da bedenimiz olumlu olarak bize yansıtır. Sahur mutlaka yapılmalıdır. İnsülin düzeyini arttırmayan gıdaların seçilmesi temel esastır. Aksi halde gün içinde hem yorgunluk, hem performans kaybı hem de açlık çekeriz. En sağlıklı sahur protein ağırlıklı, bol yeşillikli bir öğündür. Kefir, domates suyu, sebze suları, limon sıkılmış maden suyu, çay ve bitki çayları alınabilir. Su içilecekse sahuru tamamladıktan en az yarım saat sonra içilmeli, zaman buna göre ayarlanmalıdır.
Sahurda çok az tam tahıllı ekmek tüketilmelidir. Mantı, pirinç pilavı, beyaz un içerikli gıdalar, helva, hamur işi tatlılardan, asitli ve şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Halk arasında hamur işi tok tutar deyiminin bilimsellikle hiç bir ilgisi yoktur. Sahurdan sonra 1-2 saat daha uyunmaz ise bu inanılmaz bir metabolik denge sağlar. Tuzu ölçülü ve rafine edilmemiş (deniz tuzu, kaya tuzu) olandan kullanmalıdır. Aynı gün tuzdan sağlık endişesi ile kaçınmak ciddi sıkıntılar da doğurabilir. Bu, tansiyon düşmesi, aşırı yorgunluk, baş dönmesi, hafıza sıkıntıları gibi durumlar ile kendisini gösterebilir. Ancak tuzda ölçüyü asla aşmamalıdır.
Uzun bir süre açlıktan sonra insanoğlunun en temel dürtülerinden olan açlık dürtüsünü kontrol etmek kolay değildir. Ancak bunun ibadet olduğu ve o saygı ile iftar sofrasına oturmak gerektiği bilinmelidir. Yavaşça içilen bir çorbanın ardından 5 dakika kadar beklenmelidir. Az miktarda sebze yemeği, az miktarda hayvansal protein, tam tahıllı ve makul oranda ekmek, yoğurt ve ev yapımı turşu ile devam edilebilir. Bol bol yeşil yapraklıları tüketirseniz meyveyi almak zorunda değilsiniz. Meyve tercih edilecek ise mevsimine uygun olarak elma, erik, ahududu, böğürtlen, yaban mersini, kivi, beyaz lifleri ile birlikte (kabuğu çok ince doğranmış) portakal, sert bir muz (çok az miktarda) uygundur. Kilo problemi olmayanlar iftardan 2-3 saat kadar sonra meyve veya hafif bir sütlü tatlı yiyebilirler. Yemek süresini asla kısa tutmamalı, çiğneme sayısını arttırmalı ve aralarda 20-30 saniyelik durmalar ile mide ve bağırsak sistemimize ritmik çalışmaları için süre tanınmalıdır. Ramazan ayı boyunca kişilerde görülen reflü, kabızlık, şişkinlik ve gaz oluşumunun en büyük nedeni iftarda saldırırcasına yemek yemektir.
Bir padişahımız var ki cesur, bilge ve çağ açıp kapatan bir derya. Fatih Sultan Mehmet’tir bu derya. Diyor ki; İnsanlara dinin nedir? Namaz kılarmısın? Oruç tutarmısın gibi Allah’ın soracağı sorular sorma. Onlara açmısın? Bir şeye ihtiyacın var mı? Bir müşkülün var mı gibi kulun kula soracağı soruları sor. Bu da hatırda bulundurulmalıdır.
Sağlıklı, hayırlı, ülkemize birlik, barış, huzur getiren ramazanlarımız olsun…