Osmanlı devleti Tanzimat fermanı ile batı medeniyetine yönelmiştir. Bu amaçla batının bilim ve tekniğini öğrensinler diye öğrenciler gönderildi. Ne yazık ki gidenler bilimi tekniği değil, batının giyimini, kuşamını yaşama biçimini getirdiler.  İşin doğrusu dönemin büyük güçleri, Osmanlı’da gerçek bir modernleşmeyi engellemiş ve zamanla “Devlet”i yarı-sömürge hâline getirmiştir notunu da düşelim.

Batı medeniyetinin iki yüzü olduğunu fark eden aydınlardan biri de Mehmet Âkif’tir

Kur’ân tercümesini yapacak dinî bilgisi olan, Arapça, Farsça, Fransızca bilen, Emile Zola, Victor Hugo ve Lev Tolstoy gibi isimlerle Sadi Şirazi’yi anlamaya çalışan aydın bir fikir adamıdır. “medeniyet karşıtı” gibi görünen ifadeleri Batı medeniyetinin çelişkilerini eleştirmektir. Yoksa batının ilmini sanatını alınız diye mısraları vardır.

Aşağıdaki mısralarda Akif büyük tehlikeyi işaret ediyor.

Artık ey milleti merhume, sabah oldu uyan, Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan
Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak aç gözünü, Dinle Peygamber-i Zişanın İlahi sözünü.

Veriniz baş başa; zira sonu hüsranı mübin, Ne hükümet kalıyor ortada, billahi ne din
Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere

Tükürün ehli salîbin hayasız yüzüne, Tükürün onların asla güvenilmez sözüne

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün, Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün

 (Gençler için açıklama: milleti merhume: İslam milleti, Peygamber-i Zişan: onurlu Allah elçisi,  Hüsranı Mübin: Apaçık zarar hüsran, Ehl-i salip: Haçlılar)

Batı medeniyeti Osmanlı İmparatorluğunu yirminci yüzyılın başlarında böldü parçaladı yuttu. Aynı ikaz bu gün içinde geçerliliğini koruyor. Çünkü batı medeniyeti bencildir, kendi insanı için diğer milletlere karşı vahşidir.

ABD’nin sahneye koyduğu 11 Eylül 2001 tarihli terör tiyatrosu sonrası, Afganistan ve Irak işgal edilmiştir. Irakta bir buçuk milyona yakın insan katledilmiş, Ebu Gureyb Cezaevi'nde tutuklulara fiziksel, cinsel, tecavüz ve cinayet , zorla sodomi (cinsel ilişkiye girmek) gibi insan haklarının çiğnendiği işkenceler yapılmıştır. Bu vahşiliklerin fotoğrafları birilerince servis edilmeseydi; kimsenin haberi olmazdı. Haber dünyada yayılınca; İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü ve Kızılhaç olayı kınamak zorunda kaldılar ve sadece Ebu Gureyb'de değil; Afganistan’da Irak'ın genelinde, ABD ordusunun benzer işkenceler ve acımasız muameleler yaptığını ileri sürdüler.  (ama ABD’ye kimse hesap soramadı) Kimyasal silah yalanıyla işgal ettikleri ülkenin petrol ve doğalgazının yüzde 80 kısmı İngiliz ve ABD şirketlerinin elindedir,  Palas pandıras Afganistan’dan çekilen ABD kendisine yardım eden Afganlıları bile ülkesine götürmeyip Uganda’ya göndermiştir. (Batı medeniyetinin vefa anlayışı bu olsa gerek) Ama 20 sene boyunca bu ülkede katliam yapılmıştır.

Şu vahşete bakınız!  Afganistan’da bulunan Avustralya Özel Kuvvetlerine bağlı acemi askerlerin, “adam öldürmeye ve kan görmeye” alışması için; silahsız, savunmasız insanları vurmaları konusunda, üst rütbeli komutanları kendilerine emir vermiş.“Onlar da zavallı 39 insanı kurşuna dizmiş.” Sonra da bu katledilenlere suçlu görüntüsü vermek için cesetlerin üzerine silah bırakılmış, yanlarına bomba vs. patlayıcılar Konmuş, Böyle bir vahşete ancak batı medeniyeti izin verir. Buna da “Medeniyet denmez, ancak ”Deniyet” (alçaklık aşağılık) denir.

Avrupa’da Türkiye düşmanlığı dışında pek sesi çıkmayan ülkeler vardır. Mesela Hollanda ve Belçika… Bunların yakın geçmişlerine bakalım mı? 2.Dünya Savaşında 102 bin Hollandalı Yahudi öldürüldü. Hollanda polisi, Yahudilerin Nazilere teslim edilmesi ve kamplara taşınmasında aktif görev yaptı. (Hollanda Srebrenitsa’da aynı ihanetle Müslüman Boşnakları Sırplara teslim ederek 8.372 insanın soykırım sonucu ölümüne neden olmuştur)  Hollanda ikinci dünya savaşında yaptıklarından dolayı Yahudilere 180 milyon dolar tazminat ödedi. (Dün soykırım yaşayan Yahudiler, bugün İsrail eliyle Filistin’de soykırım peşinde maalesef) Hollanda 1945-1949 arasında kadın ve çocuklar da dâhil, bağımsızlık isteyen 150 bin Endonezyalıyı katletmiştir. (BM bile bu durumu  “kasti ve acımasız” diye nitelemiştir.) Sonuç ölen öldüğü ile kalmıştır.

Belçika Avrupa Birliği’nin Başkenti Brüksel’in de yer aldığı ülke. Sömürgeleştirdiği Kongo’da 10 milyon insan öldürdü. Köle olmak istemeyen çocukların el ve ayaklarını kestiler. Belçika askerleri kendi aralarındaki kesilmiş çocuk eli koleksiyonu yapıyordu. 20 milyon olan Kongo nüfusu 8 milyona kadar düşmüştür.

İşte size Akif’in tükürün dediği Avrupa ve ABD'nin yani Vahşi Batı’nın, "özgürlük," "demokrasi" “insan hakları” dediği kan kokan, zulüm üreten kirli medeniyeti.

Mısır’da darbe oluyor, silahsız insanlara ordu ateş açıyor, ABD dışişleri bakanı "Mısır ordusu demokrasiyi inşa ediyor." Diyor, Başkan Obama ise darbeye "darbe" diyememiş, “ordunun idareyi en kısa sürede demokratik yollarla seçilmiş sivil bir yönetime devretmesi” çağrısını yapmıştı. Darbeci Sisi de çağrıya uydu süngü ve dipçikle demokratik yoldan seçilip Cumhurbaşkanı oldu. (Ne demokrasi ama!!!) Mısır’ın ilk sivil başkanı ise mahkeme salonunda öldü.

Türkiye’ye “havlamak” için bahane arayan, idam cezasının olmadığı Avrupa Birliği, silahsız gösterileri bastırmak için binden fazla kişiyi öldüren, gözdağı vermek için de 15 genci idam eden Mısırın darbecilerine sessiz kalmıştır. Sessiz kalmak bir yana Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton Mısırı ziyaret edip Sisi ile kameralar karşısına geçme yüzsüzlüğünü göstermiştir. Avrupa Parlamentosu Başkan yardımcısı Pavel Telicka, Mısırdaki darbe ve idamlarla ilgili “AB'nin bazen ikiyüzlü davrandığını söyleyebilir miyiz?” Sorusuna;  “Evet söyleyebiliriz, mükemmel değiliz." Cevabı “sadece sözün değil, insanlığın bittiği noktadır.”

 Bencil kişi yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar” İngiliz filozof Francis Bacon’un bu sözü “Batı medeniyetinin” en doğru tarifidir.