Bir ara ulusal kanalların bir tanesinde obezite ve etkileri konulu bir program vardı. İç hastalıkları, nöroloji, cerrahi, psikiyatri uzmanları ile tıp hekimlerinin dışında bir de diyetisyenin konuk olduğu program pek çok açıdan yararlı idi. Keşke böyle programların sayısı artsa (ve keşke  konuşmacılar birbirlerine biraz daha konuşma etiği açısından saygılı olsa), keşke obezitenin bir hastalık olduğu ve tedavide  bir kaç hekimin olaya dahil olması gerektiği, bu işin sadece listelerden ibaret olmadığı anlaşılsa da insanımızın farkındalığı artsa…

Konuşmacıların bir tanesi kalori konusunda bayağı ısrarcı idi. Kaloriler ile ilgili söyledikleri halkın kolay anlayabileceği tarzda değil ve eksik bilgi içerikli idi. Tabii ki kalori denilen bir kavram var. Ancak bu insan vücudunda fiziki tanımından bir tık daha farklı işliyor. Kalori 15 derecedeki bir suyun 1 gramının ısısını 1 derece arttırmak için gerekli ısı miktarıdır. Ancak aşağıdaki konuları okuduğunuzda gerçekten vücutta kalori kavramının günümüzdeki statükocu hali ile işlemeyeceğini çok rahat anlayabileceksiniz.

1-Sadece kalp, beyin, akciğerler gibi organlarımızın çalışması için günde 1200-1400 kalori gerekmektedir. Bu nedenle kalori kısıtlamak bu organlar ile restleşmek anlamına gelebilir.

2-Glikoz ve fruktoz aynı enerji yüküne sahip olmalarına karşılık vücuda girdiklerinde hemen yağ yapımına sokulan fruktoz, metabolik faaliyetlere giren ve harcanan ise glikozdur. Yani fruktozu harcayamadan yağa çeviriyorsunuz.

3- Yiyeceklerin termodinamik etkisi denilen bir kavram vardır. Makarna yediğinizde makarnayı sindirirken buradan gelen enerjinin % 6 sını sindirirken harcarsınız. Ancak pirzola, balık gibi protein yüklü gıdaları yediğinizde bunları sindirirken pirzoladan veya benzerlerinden gelen enerjinin % 30 undan daha fazlasını harcarsınız.

4- Doyma İndeksi denilen bir kavram da var. Farklı gıdalar doymanın meydana gelmesi için farklı farklı etkilere sahiptir. 500 kalorilik bir dondurma sizi doyurmaz iken 500 kalorilik bir ıspanaklı yumurta ile doyabilirsiniz.

5- Ve daha önemlisi, glisemik indeks denilen bir kavram ve beslenme şekli var. Düşük karbonhidratlı gıdalardan oluşan bu beslenme şeklinde aynı kaloride bile olsalar karşıt gıdalara göre daha fazla doyarsınız (bu konu hakkında onlarca çalışma vardır ve kesinlikle kanıtlanmıştır).

Gelelim en önemlisine. Sindirim sistemi sıvılarımız, 3 ayda bir yenilenen kanımız, tırnaklarımız, saç ve sakalımız, yağ birikimine neden olmadan saniyeler içinde makro ve mikro elementlerden oluşan milyarlarca hücrelerimiz vardır. Bunlar, bizlere ‘’yakamadığımız kaloriler bizde obeziteye yol açar’’ kavramını bir kez daha gözden geçirmemizi gerektiren ispatlardır. Eskiden ilkokullarda ders olarak okutulan tamirat yapıcı gıdalar derken bunlar kastedilirdi.

Önemli olan neyi neden yediğimizi bilmek, yediklerimiz vücudumuzda bir kaç saat sonra nerenin bir parçası olacak onu bilmek ve uygun miktarlarda hareketi yaşantımıza katmaktır. Süratle bozulan dünyamızda uzun ve sağlıklı yaşamak için kalori hesabına değil elimizde kalan bu bir kaç şeye dikkat etmemiz gerekmektedir.

ET- TEKRARU AHSEN

Velev kâne yüz seksen diye bir eski söz vardır. Kabaca tekrar etmenin faydalarını anlatır. Obezite ile mücadele etmek için ben de sık sık sizlere bazı önemli başlıkları tekrar edeceğim. Çünkü bütün dünya ülkelerinde yapılan çalışmalar obezitenin beklenenden daha erken yaşlarda öldürdüğünü göstermektedir.

1-Doğal gıdalar ile beslenmeye önem verin. Rafine gıdalardan, raf ömürlü gıdalardan, sağlıksız yağlardan, hamur işlerinden, kızartmalardan uzak durun. Sigara bir zehirdir. Adı çıkmıştır ancak şeker bağımlılığının ondan aşağı kalır bir yanı yoktur.

2-D vitaminini, omega 3 yağ asitlerini mutlaka alın. Bunlar yağlanma ile mücadelede olmazsa olmazlardır. Geleneksel yemeklerimiz yanında baharat, yoğurt, turşu, kefir, yeşil zeytin, sirke, bol yeşillik ve sebze, az miktarda mevsim meyvesi ek olarak bulunmalıdır.

3-Mutlaka bir uzmanına danışarak beslenme davranışlarınızda yaptığınız yanlışları öğrenin. Uzun vadede çok basit önlemler ile kilolarınızı fark etmeden verirsiniz. Sadece bir gıdanın küçük lokma halinde ağızda iyi çiğnenmesi bile 1 yılda 2-3 kilo vermenizi sağlayabilmektedir.

4-Nerelere vakit harcamıyoruz ki?  İyi uyuyun. Günün yarım saatini fizik aktiviteye ayırın. En ucuz ilaçtır ve en iyi ilacın yapamadığını yapar.

FAHRETTİN CÜREKLİBATUR

O güzel insanlar teker teker gidiyor. Cüneyt Arkın’da gitti. Neden çok üzüldük biliyormusunuz? O gururlu, dürüst, namuslu insanlar gidip yerleri doldurulamadığı ve kirli bir dünyanın bize kaldığını gördüğümüz için. Allah rahmet eylesin.