Osmanlı döneminde Cebeli Ruhban veya Keşiş olarak isimlendirilen Uludağ’a hemen yanı başımızda olduğu halde, düne kadar çok az Bursalı gidebilirdi…
Çünkü Uludağ’a günübirlik gitmek bile küçük bir servet harcamak gerekiyordu.
Ama artık Uludağ Bursalı çocuklar için daha kolay ulaşılabilir.
Çünkü Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, teleferiğin son durağının yanı başında BURFAŞ Sosyal tesisini bugün hizmete sundu.
Son dakika aksiliği nedeniyle açılış törenine katılamadım.
Ama buradan hem de ayağa kalkıp alkışlıyorum kendisini.
Bunu beyaz Türkler bilmez ama çok büyük hayır işledin Alinur Başkan.
Neden mi büyük hayır?
Anlatayım o halde.
***
Henüz 10 yaşlarındayken ara tatilde hepsi pekiyi olan karnemi rahmetli dedeme uzattığımda, “Aferin torunum, madem karnen pekiyilerle dolu o zaman yarın Keşiş’e gitmeyi hak ettin” dedi…
Unutmadan rahmetli, Uludağ’a Keşiş derdi.
Ertesi sabah heyecanla kalktım.
Dedemle teleferiğe binip Sarılan’a kadar gittik, orada biraz vakit geçirince de dolmuşa binip oteller bölgesine çıktık…

Yaşasın, o güne kadar sadece Türk filmlerinde görebildiğim Uludağ’daydım…

Ama dedem için aynı şeyi söyleyemem…
Bir servete mal olmuştu hediyesi zira…

Anlatmaya devam edeyim başımıza gelenleri…

Önce Bakacak’a gittik ve eşsiz Bursa manzarasını hayran hayran izledik.
Sonra da tekrar oteller bölgesine geri döndük.
Dedem paraya kıyıp bana kızak da kiraladı…
Akşama kadar, düşe kalka hoplaya zıplaya, ellerim donana kadar kartopu oynadım…
Ama çocuk halimle çılgınca karların üzerinde koşturup ayaklarımı üşütünce “Tuvalete gideceğim” diye tutturuverdim.
Zavallı dedem, çaresizce oteldeki görevliye âdete yalvardı.
Ama görevli “Nuh” dedi “Peygamber” demedi.
Beni tuvalete gitmem için içeri bir türlü almadı…
Yaşıyorsa Allah O’nu bildiği gibi yapsın…
Mecburen kayakçıların kafesine girip, sucuk ekmek için ayrılan para ile birer sıcak salep içtik.
Böylece tuvalete gidebildim… Ama parayı öderken dedemin ellerinin titremesini ve “Yahu arsa mı sattınız bana” demesini bugün gibi hatırlıyorum. Sinirden elleri titriyordu Rahmetlinin... Galiba garsona bizim için küçük bir servet sayılacak bir rakam ödemişti.
Dedemin çilesi bununla da kalmadı.
Tertemiz havada çılgınca koşturunca “Karnım acıktı benim” diye de tutturdum…
Dedem çaresiz son kalan parası ile hâlâ burnumda tüten sucuk ekmekten sadece bir tane alabildi.
“Sen de alsana” dediğimde, “Yok ben tokum” deyip küçük bir parça koparıp kalanını bana verdi…
Ben olan bitenin farkında olmadığım için büyük bir iştahla sucuk ekmeği mideye indirirken zavallı yutkunarak seyretmişti beni.
Tabi dolmuşa binecek para kalmayınca Sarılan’a giden Jandarma arabası yalvar yakar aldı bizi.
Allah’tan teleferiğin dedem dönüş biletlerini aşağıda ödemişti de, dağda mahsur kalmamıştık.
Yoksa bizi tuvalete almayanlar kurda kuşa yem ederdi mazallah.
Mekânı Cennet olsun, ne büyük fedakârlık yapmış..
Orta hâlliler için Uludağ’a günübirlik gidip, sadece sucuk ekmek yemek ve af edersiniz tuvalete gitmek bile küçük bir servetti.
Hem de düne kadar…
İşte bu yüzden, hem de ara tatilin ilk gününde Uludağ’da BURFAŞ’ın sosyal tesis açması çok büyük bir hizmettir.
Velhasıl, Alinur Aktaş, “Artık herkes Uludağ’a gidebilecek” diye boşuna söylemiyor.
Bugün açılan BURFAŞ tesisi sayesinde, gerçekten de isteyen herkes hem de 4 mevsim Uludağ’a gidebilecek…
Artık dedeler torunları karne getirince, elinden tutup bütçesini çok zorlamadan Uludağ’a götürebilecekler.
Çok dua alıyorsun Alinur Aktaş çoook.
Keşke rahmetli dedem de sağ olsaydı da bu günleri görebilseydi.