Size bu hafta bir hikaye aktarmak istiyorum.  Ama yaşanmış bir hikaye... 

Yaklaşık 10 yıl kadar önce, işi gücü yerinde olan bir iş adamı ile ilgili hikaye geldi aklıma nedense... Hatta ünü Bursa sınırlarını aşmış, Ankara’da da isminden epeyce bahsedilir hale gelmiş bir iş adamının hikayesi. Hatta Ankara’da kendisiyle bir kez de yemek yemişliğimiz var...  

Sözü fazla uzatmadan direkt konuya girelim. Efendim bu talihsiz iş adamı, medyada yer almaktan, görünmekten pek bir hoşlanırmış kendisinin anlatımıyla. O dönem çevresindeki kendini ‘gazeteci’ olarak nitelendiren bir kesim, onu daha sonrasında içinden çıkamayacağı, kendisinden maddi manevi pek çok şey götüren medya patronluğu sürecine itivermiş... 

“Kuracağımız gazete en az 20 bin satar, tv kanalımız reytingleri patlatır. Şehrin tüm dinamiklerini karşımızda sıraya dizeriz” gibi ‘pembe’ vaadlerle boyayıvermişler adamın gözünü. Örneğin magazin dergisi bile çıkarttırmışlar bu iş adamına…

Girişimcimiz, medya kurulduğunda hatırı sayılır miktarda para harcamış, daha önce aldığı maaşın iki katı ve daha fazlası imkanlarla üç haneli sayıları bulan bir personel girdabının içinde bulmuş kendini… 

Sonra başlamış beklemeye bu girişimcimiz… Ama zaman geçtikçe ne dizilenleri bulmuş karşısında, ne de 20 bin tirajları görmüş medyasında… Yani değerli okuyucular Dimyat’a pirince giderken, eldeki bulgurdan oluvermiş bizimki… O günden sonra işleri terse dönmüş. Gazetecilere para yetiştireceğim, bozdukları ilişkileri düzenleyeceğim diye çok ama çok yıpranmış. Uzun zamandır göremedim gelmiyor bu taraflara ancak ne eski gücü kalmış, ne de hırsı…

Şimdi “İlyas nereden çıktı bu hikaye? Gazete mi kaldı? Tiraj derdi mi?” dediğinizi duyar gibiyim… Hatta “Bu anlattığın çok uç bir örnek. Düşer mi insanlar artık böyle tufaya?” bilmem düşer mi?

UNUTMADAN!
Yayın Yönetmenimiz iletti. Geçen seferki yazımıza çok sayıda dönüş almışız. Herkes pek bir merak ediyormuş Oda’dakileri… O konuya da geleceğim merak etmeyin dostlar… Hem de ne geleceğim…