Tarih o kadar ilginç olaylar ile doludur ki, sizlere bir tanesini örnek vereyim. 1 Aralık 1955 Perşembe günü. ABD’nin Alabama Eyaletinin Montgomery Şehri’nde Rosa Parks adındaki siyahi kadın siyahların ancak beyazlardan yer kalırsa oturabileceği otobüsteki koltuktan ayakta beyaz yolcular olmasına rağmen inat etti kalkmadı. Tutuklandı ve mahkeme tarafından kamu düzenine itaatsizlikten dolayı 14 dolar para cezası aldı. Bunun üzerine tüm siyahlar otobüsleri boykot etti, yürüyerek, bisikletler ile ve bazı duyarlı beyazların arabaları ile işlerine gittiler. Otobüsleri işleten şirket büyük zarar etti. Sokak kavgaları başladı ve 1 yıl sonra yüksek mahkeme siyahların da otobüslerde isteyeceği yere oturabilmesine karar verdi. Bundan yıllar sonra o ülkenin başına Barack Obama adında bir siyah adam oturdu. Şu unutulmasın, Tarih kendi kendine değişmez, onu yüreği tutuşmuş insanlar değiştirir.

Geçen haftaki yazım modern tıbbın obeziteye bakış açısının bildiklerimizden çok daha farklı olması üzerine idi ve bu konuda çok sayıda arayanım oldu. Evet artık obezite Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir hastalık olarak kabul edildi ise o zaman bu hastalığı da ciddi ciddi tedavi etmek gereklidir. Ellere tutuşturulan 3 sayfadan ibaret ve kibrit kutusu kadar peynir, 3 tane zeytin ile başlayan listeler artık geçerliliğini yitirmiştir. Kibritin artık ne olduğunu bilmeyen insanları bu statükocu yaklaşım ile asla iyileştiremezsiniz.

Sadece yıllarca baktığım insanlarda neler ile karşılaştığımı ve obeziteye nelerin sebep olabileceğini sizlere anlatırsam olay daha net anlaşılacaktır. Hastayı zayıflatmaya çalışırsınız ancak kullandığı bazı ilaçları söylemez ve hekim de sormaz ise bunlar kilo vermeye engel olabilir. Bazı epilepsi ilaçları, kalp ve şeker ilaçları, hormonlar, doğum kontrol hapları, romatizmal ilaçlar, anti gripal bazı ilaçlar, bazı allerji ilaçları ve daha bir çok ilaç bu gruba girebilir.

Hastada insülin direnci vardır ve bunu engelleyebilecek bir çok ilaç ve metod önerilebilir. Ancak insülin direnci gıda ve hareket konusunda radikal kararları gerektirir. Hastanın bağırsaklarında kandida vardır ve onu mutlaka tedavi etmek gereklidir. B grubu ve D vitamini eksikliği önemlidir. Ancak sadece bu yetmez, bunun dışında omega-3, selenyum, çinko, magnezyum, demir, krom gibi maddelerin de eksik olup olmadığı bilinmelidir. Son çalışmalar omega-3 eksikliğini tesbit etmeden hastaya tedavi uygulanmasında başarıya ulaşmada zorluklar olabileceğini göstermektedir. Yatağın, yastığın, giyilen ayakkabının, oda ısısının, psikolojik durumun bile kilo ile ilgili olabileceği bir dünyada hastaya ayıracağınız zaman ve emek de ona göre olmalıdır.

Cushing Hastalığı, Hashimoto Hastalığı, bazı genetik bozukluklar, kadınlık ve erkeklik hormonlarının düşüklüğü, Down Sendromu, Leptin eksikliği, Prader Willi Hastalığı, kas hastalıkları, artritler, uyku apne sendromu, polikistik over, sık aralıklar ile yapılan diyetler, duygusal açlık sendromu, iştah merkezini etkileyen bazı hastalıklar, pankreasın bazı hormon salgılayan tümörleri, büyüme hormon eksiklikleri, uyku bozuklukları, ağır metal birikimleri, menopoza girmek ve daha bir çok neden kilo alımını tetikler. Düşünebiliyormusunuz, sadece stresli bir yapınızın olması bile NPY adlı iştahınızı arttıran hormonun salgılanmasına neden olup size kilo aldırabilmektedir.

Sadece bu kadar mı? Davranışların da değiştirilmesi çok önemlidir. Oturduğunuz apartmanda veya sitenizde mutlaka gözünüze çarpmıştır. 1. Katta oturan gençler bie gerekirse 3-5 dakika bekliyor ama o asansöre binmekte ısrar ediyor. Alışverişe aç çıkılması, evde alışveriş listesi yapılmadan markete veya pazara gidilmesi, yatış pozisyonu, TV ve bilgisayar karşısında saatlerce kalkmadan oturmak, yemek yeme hızı gibi daha onlarca davranış biçimi kilomuzu yakından ilgilendirmektedir. Günde 1 saat TV karşısında oturmak 1 yılda 15 günümüzü çalmaktadır. Bunu lütfen iyi düşünün.

Artık sadece bir kalori kısıtlayan listeye güvenerek kilo vermeye çalışmayın. Tıpkı Rosa Parks gibi kararlı olup bu işin üzerine gidin. Zafer sizin olacaktır.