Victor Hugo diyor ki, bir insani görevin yarısı vatana, diğer yarısı da halka yapılan hizmettir. Asker, hekim, mühendis, hakim, savcı, öğretmen, sokakları temizleyen işçi, yaz sıcağında ekmek çıkartan fırıncı ve daha pek çok görev sahibi bu insani görevinden nasibini alır, almalıdır. Bir hekim olarak yıllarca insanımın sağlığı için elimden geleni yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Bilgi kirliliğinden geçilmeyen günümüz ortamında ben sizlere en doğru ve sağlıklı bilgileri vereceğim. Karınca kararınca ülkemin insanının sağlığına faydamın dokunması benim için inanılmaz bir mutululuktur.

Binlerce yıldır hücrelerimiz ancak doğal gıdaları tanımakta ve bunları uyum içerisinde sindirerek vücudumuza katmaktadır. Bu uyum bozulursa vücut işleyişimizde bozulur ve hastalıklar ortaya çıkar. Bu doğrultuda sizlere kısa başlıklar halinde bazı bilgiler vermek istiyorum.

1- Hücrelerimizin çatısını omega 3 yapar ve vücudumuzda yapılamayan bu yağ asitlerini biz dışarıdan almak zorundayız. Binlerce yıldır vücutlarımız bu yağ asitlerine alışmış ve ona göre hücrelerimiz dizayn edilmiştir. Yokluğunda adeta hücreler paslanır ve erken ölür. Dip balığı olmayan somon, sardalya, hamsi, palamut, istavrit gibi balıklarda en doğal hali ile ve bol olarak omega-3 yağ asitleri bulunur. Haftada en az 2 kez bu balıklardan kızartma yapmadan buğulama, ızgara ve fırında hazırlanarak yenilmelidir.

2- Merada otlamış hayvanın etini, yağını, sakatatlarını rahatlıkla tüketebiliriz. Bunun dışında, besi yöntemi ile yetişmiş hayvanın yağlarından temizlenmiş etini yiyebiliriz. Çocuklarda ve kadınlarda gelişen kansızlığa karşı doğal almamız gerken demirin en ideali kırmızı ette bulunmaktadır. Bazı uzman olduğunu bildiğimiz kişiler etler hakkında olumsuz şeyler yazsa ve anlatsa da şu kesindir: Kırmızı et çocukların zeka gelişimi üzerine de olumlu etki yapmaktadır. Köy tavuğu ve köy yumurtası da asla kolesterol yapar korkusu olmadan rahatlıkla yenilmelidir. Anne sütüne en yakın protein grupları yumurtada bulunmaktadır.

3- Günlük 30 grama kadar çay şekerini vücudumuz ideal kilonuzda iseniz enerjide kullanabilmektedir. Ancak Fruktoz için bu değer 15 gramdır. Fruktoz meyvedeki şeker olarak bilinir ve bu miktardan fazla alınır ise direkt kan yağlarına çevrilir. Yağlanmayı asıl yapan da budur. Bu nedenle şekeri meyveden aldıysanız o gün başka şekerli bir şey yememelisiniz. Yok eğer çaya şeker attıysanız (günde en çok 8 kesme şeker) o gün bal, pekmez, meyve gibi şekerli şeyleri yememelisiniz. 1 kutu meşrubat ortalama 35 gram şeker içermektedir. Unutulmamalıdırki 100 yıl kadar önce meyve dışında şeker sofralarımızda yoktu. Mısır şurubundan yapılan tatlılar, dondurmalar, kekler vs yoktu. Şekerli meşrubatlar yoktu. Günümüzde obeziteyi, felçleri, kalp damar hastalıklarını, gut, eklem hastalıkları ve pek çok kanseri hortlatan şey bilinçsiz şeker kullanımıdır. Aşırı şekerli gıdalar ile beslenen çocukların bulunduğu yetimhanelerdeki çocuklarda veya cezaevlerindeki mahkumlarda sinirli davranışların ve kavgaların arttığı pek çok çalışma ile gösterilmiştir.

4- Tuz her daim kötülenmiştir. Oysa vücudumuz için gerekli bir çok mineral tuzlar ile alınabilir. Yüksek tansiyonu olan hastaların belli bir kısmında tuz alımının etkili olduğu bulunmuştur. Tuzun eksikliği de yüksek tansiyon sebebi olabilmektedir. Hele yaz aylarında terleme ile birlikte sadece su değil tuz da kaybederiz. Bu nedenle yerine koyamadığımız tuz daha kolay sıcak çarpması ve benzeri durumlara yol açabilir. Tuz olarak rafine edilmemiş kaya tuzu kullanılmalıdır. İyot eksikliği ülkemizde her yerde olmadığı için mutlaka iyotlu tuz kullanmak zorunda değiliz. İyotlu tuzların fazla kullanılması son zamanlarda artan Hashimoto tiroiditinin nedenlerinden olabilir.

5- Beslenirken dikkat etmemiz gereken özet bilgi şudur: Günümüzde yapılan pek çok çalışma göstermiştir ki, kalori kısıtlaması olmaksızın günde 3 öğün  protein, sağlıklı yağlar ve doğal karbonhidratlar ile beslenen ve orta derecede fizik aktivitesi olan bireylerde kilo alımı olmamaktadır. Oysa kalori kısıtlaması yapılmasına karşılık doğal gıdalar yerine rafine gıda ağırlıklı beslenenlerde yağlanma görülebilmektedir. Kalori kısıtlanarak yapılan beslenmelerde vücut bazı besinleri eksik almaktadır. Eksiklik tesbit eden beynimiz verdiği talimatlar ile eninde sonunda bizleri fazla ve düzensiz yemeye zorlayarak yağ depolar. Bu konuda merak edenler için çok güzel bilgileri ‘J. Ross adlı yazar, The Diet Cure 2009’ da ayrıntılı biçimde anlatmıştır. Vücudunuzun % 60 kadarı sudan oluşmuştur. Kendinizi zorlarsanız 1 ay içinde bile bu sudan kaybederek ve bilinçsizce yapılan gıda kısıtlamalarınız ile  kaslarınızdan da kaybederek 10-15 kilo  verebilirsiniz. Ancak sizi obez hale getiren yağ dokunuzdur ve obezite yağ artışı hastalığıdır. Bu konuda çok dikkatli ve uyanık olmanız gerekmektedir. Bedelini canınız ile ödeyebilirsiniz.