Senem Toluay Ilgaz'ın sunduğu Siyaset Özel programının konuğu olan Ümit Özdağ'a programın konuk gazetecileri Faruk Aksoy ve Hacı Yakışıklı tarafından yöneltilen soru ve Özdağ'ın yanıtlarından bazı öne çıkanlar şöyle:

"Televizyonlarda bakıldığı zaman genellikle mesele çok dar kapsam içerisine oturtulup pahalılık, enflasyon, dövizin artması şeklinde ve bu da günlük parametreler içerisinde ele alınarak yapılıyor. Oysa bugün yaşadıklarımız 20 yıllık bir ekonomik politikanın sonucu.2002'de Erdoğan başa geldiği zaman 16. sıradaydı ekonomimiz. 2022'ye geldik 21. sıradayız. İlk 20'nin dışına çıktık. Buradan bakınca yanlış ve kötü bir yönetim. Peki ne yapıyor Erdoğan? Aslında sadece Erdoğan değil, Babacan da bunun içinde. Babacan diyor ben çıkıp ekonomiyi yükselteceğim. Ama bu ekonomi 2 yıldır böyle değil. Neoliberal ekonomik modelin en kötü uygulaması Türkiye'de gerçekleşti.

'Ekonomideki sıkıntının nedeni mülteciler mi?'

Türkiye 10 senede daha önce olmayan 8 milyon insan geldi. Üstüne 3 milyon da Suriye'nin kuzeyinde bakıp besliyoruz. Bugün enflasyon yüksek doğru. Erdoğan diyor ki enflasyon yüksek değil. Ama TÜİK'inkine bakıyoruz yüzde 36'lara çıkıyor. Netice itibariyle enflasyon yüksek. Kiralar yükseldi mesela. Enflasyonu tetikleyicilerden bir tanesi. 8 milyon insan evlerine dönerse, kira fiyatları düşecek. Hiçbir toplum Türkiye'nin taşıdığı büyüklükte bir yükü taşıyamaz. Aşağı yukarı 590 milyar dolar bir borcumuz var. Bunun 90 milyar doları Suriye'lilere yapılan harcamalar. Biz bu harcamaları yapmasaydık, 110 milyar dolar daha az borcumuz olacaktı. Borç aldık çünkü 20 milyar dolar faizi var. Askeri harcamalardan hiç bahsetmiyoruz, onu hiç bilmiyoruz çünkü.

'Buraya gelenler, en alt seviyede eğitimden geçenler diğerlerini Avrupalılar aldı'

Çok ciddi bir katkıları yok. Buraya gelenler, en alt seviyede eğitimden geçenler. Diğerlerini Avrupalılar aldı. Amerikalılar geldiler, kamplarda dolaşıp üstün zekalı çocukları seçtiler. Avrupa'nın ve Amerika'nın yaptığı ırkçılıktır ama bizde kalanlar eğitimsizler. Yapılan harcamalarla karşılaştırıldığı zaman ekonomiye bir katkıları yok, ağır bir zararları var.

Türkiye, sığınmacılar ve açık kapı politikasından vazgeçerek başlamalı ve tekrar ihracatı artırıp, ithalatı azaltacak politikalara dönmeli. AVM'ler değil, fabrikalara yönelen politikalar izlemeli. Yüksek tekonoloji merkezli savunma sanayi alanına daha güçlü şekilde gireceğiz ve sürdüreceğiz. Bunun dışında hiç girilmeyen sektörlere gireceğiz, destek vereceğiz. Özel sektörlerin önündeki engelleri kaldıracağız. Böyle bir yandaş firma sistematiği olmayacak. İsraf yatırımlarını durduracağız. Zafer Havalimanı mesela. Kimsenin uçmadığı havaalanı. Hep birlikte veriyoruz bunun parasını. Niye veriyoruz bunu? Kanal İstanbul bunun dışında. Kanal İstanbul Türk ekonomisinin Türkiye'nin tabanına çakılan çividir. Karşıyız.

' 8 milyon sığınmacı giderse enflasyon yüzde 13 düşecek'

Küresel ısınma göçü de tetikliyor. 8 milyon sığınmacı giderse enflasyon yüzde 13 düşecek. Gelecek 30 yılda siyaset konuşacaksanız göçsüz siyaset konuşamazsınız. Dünyada en fazla sığınmacı alan ülkeyiz. Gayrısafi milli hasılaya göre en fazla para harcayan ülkeyiz. Bunun ekonomiye etkisi yok mu?

Birey olarak Suriyelilerin başına gelen çok üzücü. Ama meselenin başka bir boyutu var. Bu insanlar buraya bombalandıkları için gelmediler, gelmeleri için bombalandılar. Bu ikisi birbirinden çok farklı şeyler. Amaç ne? Irak'ın kuzeyine Kürdistan kurdular. Sıra Suriye'ye geldi, Suriye'nin kuzeyine kuruyorlar şimdi. Arkada 2 ülke var, Türkiye ve İran. Ama bizi birbirimize düşüremiyorlar. Bunları gördükleri için içimize ayrı bir ulusu enjekte ettiler. Türkiye'ye göç nereden geliyor? İran'dan geliyorlar. Biz neredeki mayınları söküyoruz? Türkiye İran sınırındaki mayınları. 3 metre uzunluğunda, hiçbir işe yaramayan duvar yapıyoruz. Merdiveni dayayan geçiyor. Eğer Türkiye'ye 50 bin 100 bin Suriyeli gelseydi, onları otelde ağırlardık. Sorun yok. Ama 5.3 milyon geldi. 100 bin kişi geri döndü. Bu stratejinin hiçbir tarafını desteklemiyorum.

'Vatandaş herhangi bir esnafa kimlik sorabilir, suç değil'

İzmir'de bir kuyumcu dükkanı. İzmirlilere altın satıyorsanız Türkçe yazarsınız, Arapça değil. Arapça yazıları görünce Suriyeli ya da Arap olduğunu anladım. İçeri girdim, kameralarda var. Çıkart kimliğini demedim. Arkadaş merhaba nasılsınız diyerek gayet nazik konuştum. Benim Suriyelilerle derdim yok, benim hükümetin bu politikasıyla derdim var. Dedim ki "ülkene dönecek misin?" Tam anlamadı, çocuk tercüme etti. "Hayır dönmeyeceğim, zaten vatandaşlık aldım" dedi. Ben de "aa gerçekten mi göster o zaman" dedim. Silah ruhsatı sormadım, kendisi dört tane kimlik getirdi. Gitti oradan deste deste kimlik getirdi önüme koydu. Bir tanesi ehliyet, biri vatandaşlık, öteki ruhsat ve diğerini hatırlamıyorum. Korkmadı adam. Türkçe bilmeyen bir adama, siz silah veriyorsunuz. siz dur diyorsunuz, o onu vur anlıyor. Bunun bedelini kim ödeyecek? Türkçe bilmeyen bir vatandaşa silah ruhsatı verilmez. Vatandaş herhangi bir esnafa kimlik sorabilir, suç değil.

'Avrupa'daki Türklerle, Türkiye'deki Suriyelileri karşılaştırmak akıl dışı bir şey'

Türkiye'de ne kadar Alman var? 50 bin. Ne kadar İngiliz var? Hadi 50 bin diyelim. Bakın Türkiye'de 500 bin Alman olsun itirazım olur. Suriye hemen yanımızda ve iç savaştan çıkmış, Türkiye'de demografik dengeleri değiştirmiş. İçinde ne kadar İŞİD'e çalışan var bilmiyoruz. Yarın bir düdüğe basıldığında bunların Türkiye'de ne eylemler yapacağını bilmiyoruz. Avrupa'daki Türklerle, Türkiye'deki Suriyelileri karşılaştırmak akıl dışı bir şey.

'Vatandaşlık verirsiniz ama belli şartlar çerçevesinde'

Bu konuda olağanüstü bir karartma var. Suriyelilerle ilgili her konuda dezenfermasyon yapıyorlar. 450 bin Suriyeli döndü diyorlar, BM 100 bin döndü diyor. Vatandaşlık vermek vatanınıza ortak etmek. Vatandaşlık verirsiniz ama belli şartlar çerçevesinde. Ama burada vatandaşlık kanununu da çiğniyorlar. Bu iddianın kaynağı içeriden. Gizliyorlar ama içeriden. Ben şunu da söyledim; benim yalan söylediğimi düşünüyorsanız, vatandaşlık verilenlerin ismini yayınlayın. Vatandaşlık verilenleri eskisi gibi Resmi Gazete'de yayınlayın ben de sizden özür dileyeceğim. Şakır şakır vatandaşlık verilmeye devam ediliyor.

Siz biliyor muydunuz Tapu Kadastro'nun 12 ülkede şube açıp toprak sattığını? Bilmiyordunuz, şimdi öğrendiniz. Garip bir şey değil mi? Kime satıldığını biliyor musunuz? Neyle karşı karşıaya kalacağız? Çin Devleti stratejik bir karar alırsa, Türkiye'de 10 milyon vatandaşlık alır. Çin Devleti'nin kaynakları yeter bastırır parayı.

'Uzamış bir misafirlik ev sahibine eziyettir'

Biz diyoruz ki, bu insanlar Türkiye'nin dostları olarak geri dönmeliler. Biz onları orada ziyaret edelim. Ama uzamış bir misafirlik ev sahibine eziyettir. Bu söz Hz. Peygamberimizin sözü. Dünyanın hiçbir yerinde arap toplumları entegre olmaz. PKK'yı kuranların hiçbiri kürtçe bilmiyordu. Biz ne diyoruz; ülkelerine dönsünler. Biz önce herkes kendi vatanına gitsin, yerleşsin ve PKK devleti kurulmasın istiyoruz. Gidip Beşar Esad ile görüşelim, el sıkışalım. Türk firmaları, Suriye'nin inşasını devralsın. Biraz para kazanmamız lazım. Bu insanlar da yapılan anlaşmalar çerçevesinde nereden geldilerse oraya dönsünler. Türkiye ve Rusya 5 yıl BM adına bu insanların can güvenliğinden sorumlu olsun.

'Geri dönmek istemeyenler ne olacak?'

Bu vatandaşlıkların tamamını iptal edeceğiz. Oy potansiyeli olarak bakıyorlar, PKK'ya yardımcı oluyorlar. Biz böyle bir oyunun içinde değiliz. Gelin bir referandum yapalım, kalsınlar mı gitsinler mi diye. Türkiye'de kayıtsız milyonlarca Suriyeli var. Kaçakları yakalayıp sınıra teslim edeceğiz. Sonra geriye kalanlar legal olanlar, hemen bir düzenleme yapacağız. Artık Suriye'de iç savaş bitti. Hastane yardımlarını durduracağız. İlaç yardımları durdurulacak. Türkler gibi para vereceksiniz. Belediyelere talimat vereceğiz. Bulundukları şehirlerden sınıra kadar intikallerini sürdüreceğiz."