Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır. Birincisi iyi düşünmektir ki bu en soylusudur. İkincisi taklit etmektir ki bu en kolayıdır. Üçüncüsü ise denemiş olmaktır ki bu en acısıdır diyor bilge Konfüçyüs.

Orta yaş, şakaklardaki beyazlıklardan, kafa ortasındaki saçların seyrelmesinden, gazeteyi kolları uzatarak okumaktan, cep telefonu veya televizyon kumandasını etkin kullanamamaktan ibaret değildir. Orta yaş, deneyimlerden ders çıkartarak seksenli yaşlara kadar dimdik, mutlu ve hiçbir ilaca gerek kalmadan da yolunuzu çizebileceğiniz yaşlar olabilir. Yeter ki iyi düşünün, gözlemleyin.

Her ne kadar şeker denilen madde pek çok hastalığın temelinde yatan nankör bir gıda olarak gösterilse de daha önceleri yazdığım gibi (bu konuda sayısız belge vardır) ideal kilodaki bir insan günde 25-30 gram kadar pancardan elde edilen şekeri, meyvedeki, pekmezdeki, baldaki şekeri tüketebilir. Vücudumuz bu kadar şekeri güle oynaya bir yerlerde harcayabilmektedir ama keşke o kadar miktar ile kalabilsek. Asıl ve göz ardı edilen tehlike saflaştırılmış buğday unundan gelmektedir. Börekler, çörekler, raf ömrü uzun kekler, bisküviler, unlu-şekerli kurabiyeler, pamuk gibi ekmekler ve benzerleri asıl dikkat edilmesi gereken maddelerdir. Tırnaklarımızı, saçlarımızı büyüten, düşünmemizi sağlayan, mikroplarla savaşan, asit salgılayan, kan yapan pek çok hücremiz olduğu gibi mutlu olmamızı sağlayan hormonları da yapan bazı hücre guruplarımız vardır. Eroin, kokain, alkol, sigara, bazı malum haplar gibi mutluluk veren maddeler beynimizin ilgili bölümlerindeki merkezlere etki ederek bizleri mutlu ederler. Bağırsaklarımızdan çok küçük parçacıklar halinde emilen buğday kökenli mikro gıdalar da bu ilgili merkezlere etki ederek haz duygumuzun coşmasına sebep olurlar. Kadınlarımızın pastalı, börekli çörekli mutlu günleri bu örneklerden sadece bir tanesidir. Her mutsuzluk anında bu tip gıdalara yönelmemizin altında yatan sebep bu gıdaların mutluluk verici özelliklerine olan bağımlılığımızdır aslında. Oysa doğal gıdalar ile beslenen ve mümkün olduğunca hareketli olan atalarımızın bizlerden çok daha, üstelik fakirlik olmasına rağmen, mutlu olduklarına şahitsinizdir. Çünkü doğal gıdalar ile alınan ve hücrelerin tam ihtiyacı olan maddeler vücuda girdiğinde siz mutluluk verici maddeleri vücudun kendisine yaptırıyorsunuz, hareket ile de bu maddelerin beyin tarafından kullanımını arttırıyorsunuz. Depresyon kronik stresin en ağır sonuçlarından birisidir. Hem yaşam kalitenizi düşürür hem de kötü alışkanlıklarınız olmasa bile kalp damar hastalıklarından ölümlerde ciddi bir risk faktörü oluşturarak sağlığınızı derinden etkiler. Sağlıklı bir vücudun stres ile başa çıkması kolaydır. Özetle, genetik sistemine uygun beslenen ve spor yapan beden strese dayanıklı olur.

GÜNEŞ (SICAK) ÇARPMALARINA DİKKAT!

Yazın sıcak günleri devam ettikçe bizler de sıcakların hastalık yapıcı etkilerini görmeye devam edeceğiz. Sıcak çarpması daha mantıklı bir tanımdır çünkü ortamda güneş olmadan da bu hastalık durumu görülebilir. Fırın çalışanlarında, makine dairelerinde, dönerci ustalarında, kömür üretim işlerinde yani sıcak ortamlarda çalışanlarda…

Bedenimiz sürekli çalışan bir motor gibidir. Dolayısı ile ısı üretir. Üretilen ısı cildimizden radyasyon yani yayılım ile ve terleyerek uzaklaştırılır. Hava sıcak ve üstelik nemli ise dış ortamın ısısı, ısıyı yaymamızı zorlaştırır, nem ise terimizin buharlaşarak ısıyı uzaklaştırmasını engeller. Çok duymuşsunuzdur ama yine yazayım. Özellikle gebeler, yaşlılar, kronik hastalıkları olanlar (obezler, kalp-damar, akciğer, şeker hastalıkları grubu ön planda olmak üzere) ve terleme, ısıyı uzaklaştırma fonksiyonu tam olgunlaşmamış olan küçük çocuklar ısı çarpmasına duyarlıdırlar ve daha çabuk etkilenirler. Ter ile birlikte tuz ve su kaybı sıcak yorgunluğu denilen duruma yol açar. Sinirlilik, baş dönmesi, halsiz hissetme durumlarında tetikte olmak ve gereken tedbirleri almak gerekir.

Klasik tanımla, gölge boyunuz sizden ufak ise en tehlikeli saatler bu saatlerdir. Şapka takılması doğru bir alışkanlık değildir. Şapka takılması ısının atımını zorlaştıracağı için en iyi metod şemsiyenin yapacağı gölge ile korunmak, gölgede gezmektir. Aşırıya kaçmadan dengeli sıvılar alınması, belli bir miktar su alındıktan sonra kaya tuzu alarak tuz dengemizin de yerine konulması, kızartma ve insülin düzeyini aşırı arttıran bol şekerli ve unlu gıdalardan uzak durulması, mümkünse öğle ve akşam öğünlerinde çorba ve yoğurdun bulunması mantıklı bir yaklaşımdır. Sebze ve hem etli hem sebzeli öğünler yararlıdır. Sabah asla kahvaltı yapılmadan güne başlanmamalıdır. Sık sık ve ılık su ile duş alınmalıdır.