Dermatoloji Uzmanı Dr. Nalan Kükürt, özellikle 40’lı yaşlardan sonra kendini gösteren kimi belirtiler insanları “yaşlanıyorum” psikolojisine itebildiğini ancak gelişen teknoloji ile beraber yeni yöntemlerinin ortaya çıkmasının her yaşta genç kalabilmek için imdada yetiştiğini söyledi.

Kükürt, bunun için başvurulan yöntemlerden biri de mezoterapi uygulamaları mezoterapinin ilk kez 1950’lerde geliştirilen güzellik amaçlı tıbbi bir tedavi şekli olduğunu söyleyerek yeni nesil uygulamalar hakkında şunları anlattı:

“Yaşlanmanın, kişinin genetik yapısı ile yakından ilgili olup dokuların doğal yollarla yavaş yavaş bozulması süreci olduğunu Bu nedenle “biyolojik saat" herkeste aynı ritimle çalışmaz. Ayrıca güneş maruziyeti, çevre kirliliği, stres, sigara ve alkol kullanımı gibi çeşitli çevresel faktörler de yaşlanma sürecini hızlandırır. Önemli olan cilt tipinizi tanıyıp, onun ihtiyaçlarına göre doğru bakım uygulamanızdır.

Mezoterapi, deride kozmetik sorun oluşan bölgelere küçük iğneler yardımıyla çeşitli vitamin, mineral ve hyaluronik asit enjekte edilmesi temeline dayalı, cerrahi olmayan bir tedavi tekniğidir. Dünya genelinde cilt yenileme, anti-aging, bölgesel zayıflama, selülit, çatlaklar, lekeler, göz çevresi, yara izleri ve saç dökülmesi ile çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanılır. Mezoterapi cilt altındaki kolajen ve elastin gibi yapıları uyararak etkisini gösterir. Böylece istenen bölgelerdeki kan dolaşımı, lenfatik dolaşım ve immün cevap düzenlenir. Mezoterapi ilaçları sadece uygulandığı alana etki ettiği ve sistemik dolaşıma geçmediği için herhangi bir yan etkiye neden olmaz.

Yeni nesil güçlendirilmiş kök hücre mezoterapisi içerdiği ekstratlar, hyalüronik asit, biyomimetik peptidler, vitaminler, aminoasitler, mineraller ve antioksidanlar sayesinde yaşlanma belirtilerini gidermeye yardımcı olur. Yoğun oranda büyüme faktörü içerdiğinden yüz, boyun, dekolte ve ellerdeki cilt bozukluklarını gidermek mümkündür. Cildin nemi ve kalitesi kısa sürede artırılır, yoğun hyalüronik asid içeriği ile zenginleştirilmiş formülü cildi yormadan ve hızla neme doyurur. Tedavinin ne kadar süreceği, seans sıklığı ve doz oranları cildin tedavi öncesindeki durumuna göre değişkenlik gösterebilir.”

Dr. Kükürt, mezoterapinin en çok nerelerde etkili olduğunu da şu şekilde sıraladı:

“Göz çevresi mezoterapisi: Birinci seansla birlikte göz çevrenizde iyileşme ve sıkılaşmanın ilk adımı atılır. Göz altındaki ödem, morluk ve torbalanma azalır. 1. ayın sonunda cilt canlanır ve göz çevresi belirgin biçimde şekilde toparlanır. Mor ve karanlık göz çevreleri aydınlatılmış olur.

Leke mezoterapisi: Tüm ciltteki koyu lekeler ve düzensiz renk tonlarının eşitlenmesi amaçlanır. Cildi yormadan ve hassasiyet yaratmadan cildi aydınlatmanın en zararsız yoludur. Seanslar tamamlanmaya başladıkça cilt rengi gözle görünür şekilde dengelenir.

Saç mezoterapisi: Yeni nesil biyomimetik peptid kombinasyonlu saç mezoterapisi uygulamalarıyla saç dökülmesinin kısa sürede önlenmesine yardımcı olur. Saç köklerini hızla yapılandırır ve yeni saç oluşumunu destekler. Saç dökülmesinin durdurulmasının yanı sıra dökülmeye eğilimi olan saçların kalitesini artırmak amacıyla da kullanılır. Hem yaşa bağlı hem de genetik ve çevresel nedenlerden kaynaklı kadın ile erkek tipi saç dökülmesinin önlenmesinde ve saç kayıplarının geri kazanılmasında etkili bir tedavi şeklidir. Ayrıca PRP tedavisi ile de kombine edilebilir.”