Kıymetli okurlarım, tıp sayfalarında değil ama magazin sayfalarında ve programlarında sıkça adını duyarsınız bunun. Daha vurucu, sükseli adı ile Anti-Aging diyet. Bunu öyle bir anlatırlar ki hafif ingiliz aksanı da katarak, sanırsınız ki bunları yediğiniz akşam cildinizdeki kırışıklıklar kalkıp 10 yaş daha erken yaşa uyanacaksınız sabah. Kandıran kandırana bir dünya…

23 Kasım 2021 tarihli, yani bir kaç gün önce yayınlanan bir makale sizlere bu konuda bayağı fikir verecektir. Öncelikle yaşlanma karşıtı beslenmelerin büyük bir çoğunluğunun hayvanlar üzerinde denendiğini söyleyerek konuya gireyim. Bunlar, mikroplar, solucanlar ve kemirgenler üzerinde yapılıyor. Çünkü bu canlıları ömürlerinin kısa olmasından dolayı laboratuar ortamında takip etmek kolaydır. Aynı zamanda sadece yenilen gıdaların cinsi, sağlıklı olması ele alınmaz. Bu gıdaların ne zaman, ne kadar ve ne ile birlikte alınması gerektiği de önemlidir. Aralıklı oruç diyeti, oruç taklidi diyeti, keto diyet ve daha bir çok beslenme şeklinin yaşlanmayı geciktirici özellikleri araştırılmıştır.

Kuzey Teksas Üniversitesi Öğretim Üyesi Michael J Forster’e göre kemirgenlerde kalori alımının azaltılması ve arada aç bırakılması ömürlerini % 50 kadar uzatabilmektedir. İhtiyaçlarından fazla kalori aldıklarında ise bu hayvanların beklenenden daha erken öldükleri gözlemlenmiştir. Kemirgenlerde bu durum gözlemlenmesine karşın şimdiye karşın hiç bir yaşlanma karşıtı diyetinin insanlarda beklenen etkiyi göstermediği belirtilmektedir. İnsanları onlarca yıl takip etmek zordur. Bunun yerine yapılması gereken şudur ve sonuçları mükemmeldir: Anti-Aging diyetleri her ne kadar yaşam süresini uzatmak amacı ile denense de bu beslenme, uzun yıllar kişinin akıl sağlığını ve beden sağlığını sağlıklı bir şekilde götürmesini sağlıyorsa, mikrolara karşı bağışıklığımızı arttırıyorsa o zaman idealdir. Aralıklı aç kalmanın, kalori kısıtlamasının faydalarından bahsedilirken bu kişilerde soğuğa karşı direncin azalacağı, uyku sisteminin bozulacağı, cinsel dürtülerin azalacağı, kronik yorgunluk ve kas gücü kayıplarının alacağı da unutulmamalıdır. O zaman ne anladık biz bu işten olmuyormu?

Bir de aşağıda 3 baba gibi bilim insanını sizlere anlatayım ve uzun yaşam ne imiş onu görelim ve kararımızı ona göre verelim.

BESLENMENİN BABALARI

Çocuğu olan adama baba denir. Ailenin reisi, klasik anlamda evin patronu, bazı mizahçılara göre de evin sağmal ineği. Pek çok yakıştırma yaparken de baba kelimesi kullanılır. Para babası, iskele babası, gariban babası vb…

Benim konum bunlar değil. Ben tıp dünyasındaki gerçek babalardan size bahsedeceğim. Bunlardan İlki Dr.Weston Price. Yaşamının 30 yılını dünyadaki farklı toplulukların beslenme alışkanlıklarını inceleyerek geçirmiş bu baba bilim insanı sonuçta bilgi ve gözlemlerini kitap haline getirmiştir. Kitabın özü şu: Genetik yapısına uygun beslenen insanlar (doğal gıdalar ile) kolay kolay hasta olmaz ve sağlıklı bir ömür geçirirler. Hele gebeliklerinde doğal beslenme yerine rafine ve katkılı gıdaları tercih edenlerin çocuklarında bunun sonuçları çok bariz bir şekilde ortaya çıkar. Yüz anormallikleri, diş anormallikleri, otizm, allerjiler ve daha pek çok bozukluk gibi.

2. baba hekim ise Dr. Francis M. Pottenger. Bu hekim 900 sağlıklı kedi üzerinde gözlemler yapmıştır. Kedilerin bir kısmını kendi genetiklerine uygun gıdalar ile beslemiş ve 5 nesil gözlemlemiştir. Her nesil bir öncekinden daha sağlıklı olan bu kedilerin gelişme, üreme kapasiteleri de mükemmel imiş. Genetik yapısına uygun olmayan besin verilen diğer gurup kedilerde ise ölü doğumlar, güçsüz, sağlıksız beden yapısı ve küçük dişler yaygınmış. İşin ilginci bu grupta gözlem 3. nesilde iken sonlandırılmış. Çünkü üreyemediklerinden dolayı 4. nesil kediler oluşamamış (Bu çalışma, günümüzdeki tüp bebek merkezlerinin, üremeye yardımcı merkezlerin neden bu kadar çok arttığını hep bana hatırlatır)

3. Baba hekim Dr.John Yudkin. Londra’da fakir bir semtte yetim büyüyen bu deha hekim, zekası, gayreti ve çalışmaları ile adeta tıp dünyasında bir devrim yarattı. 1972 yılında yazdığı Pure, White and Deadly (saf, beyaz ve öldürücü) adlı kitabı ile şekerin yaşantımızı nasıl allak bullak ettiğini ayrıntıları ile yazdı. Gerek şekerin ülke ekonomilerindeki yeri, kullanım amaçları gerekse başka bir takım sebeplerden dolayı bu kitap zamanında itibar kazanmadı. Tıpkı Dünya yuvarlaktır dediğinde yargılanan Galileo gibi. Ancak ABD’li bazı tanınmış bilim insanları bu hekimin kıymetini anladılar ve bu kitap artık yok satıyor. 1995 de ölen bu hekim maalesef hayatta iken bunu göremedi.

Daha pek çok böyle hekimler var. Kişisel çıkarlarının değil, tüm insanlığa yararlı olabilmenin peşinde koşan. Doğruları çekinmeden yazan, anlatan. Babalık budur işte.

Ne diyor Mevlana, İnsanların ilim ve edebi en büyük varlığıdır. Çürümez, eskimez, kaybolmaz.