İç Hastalıkları uzmanıyım. Uzmanlık tez konum obezitedir. Mümkün olduğunca günlük tıbbi makaleleri okumaya çalışır, bilgilerimi hep yenilerim. Bana soracak olursanız insanı en fazla hasta eden faktörleri sırala diye , ilkine stresi, ikincisine ise obeziteyi koyardım. Hatta vücutta yağ oranının fazla olması ile stres belki de yakın zamandaki çalışmaların göstereceği rakamlarla başa baş olacak da diyebilirim.

Kabul görmeyen görüşler de olsa binlerce yıllık referansların ışığında obeziteyi tedavi etmek için yapacağınız birkaç  temel işlem vardır. Obezite kronik bir hastalıktır. Temelinde çocukluk çağı travmaları, davranışsal hatalar, depresyon, duygusal açlık, hormonal sebepler, bazı ilaçlar, iştah merkezi bozuklukları, gluten, protein ve laktoz hassasiyeti, bağırsak emilim bozuklukları, bazı eser element ve vitamin eksikleri, probiyotik eksiklikleri, ağız ve diş yapısı bozuklukları, kalori kavramının iyi bilinmemesi ve yanlış uygulanan tedaviler yatmaktadır. Yani ‘’al bu listeyi git uygula’’ artık tıbbi olarak geçerliliğini yitirmiştir. Bu konuda son derece kendini yetiştiren beslenme uzmanları olduğu kadar işe halen statükocu yaklaşan ve maalesef sayıları az olmayan kişiler de vardır. Yani siz duygusal açlık sebebi ile başvuran bir hastaya istediğiniz kadar liste verin bu listeye uyumu 1 hafta sürdürebilirsiniz. Kişiyi bu arada daha da yaralamak, umutlarına darbe vurmak da cabası.

Obezite bir hastalık olarak kabul ediliyorsa o zaman bu hastalığı tedavi etmek zorundasınız. Basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu olan hastaya alması gereken gıdası ile, solunum yollarını nasıl koruması gerektiği ile yardımcı olursunuz. Ateşe karşı ne yapmasını, bulaştırıcılık konusunda ne yapmasını, ilaçlarını kullanırken ne şekilde kullanması gerektiğini nasıl anlatıyorsanız obeziteyi de aynı metodla tedavi etmelisiniz. Obeziteyi tedavi ederken hastaya vücudun nasıl çalıştığını ve aldığı gıdaların vücutta nerelere gidip nereleri oluşturduğunu, gıdanın kendisinin ne demek olduğunu, gıda diye aldığımız pek çok maddenin karaciğeri yağladığını, kemikte biriktiğini, savaş hücrelerini öldürdüğünü, anlatacaksınız. Tedavi yollarını ilkokul öğrencisi gibi sıralayacak ve bu işi hastanın beyninde bitireceksiniz. Yoksa başarılı olmanız mümkün değildir. Bunu net olarak söylüyorum. Midesini de küçültseniz, beyinde bu işi bitirmediğinizde çikolatayı, helvayı sütle eriterek içecek ve o mideyi yine genişleterek kilo alacaktır.

Bu saydığım nedenlerden dolayı meslektaşlarıma çok büyük işler düşmektedir. Tıp doktorluğu zor bir meslektir. Temelinde insana hizmet vardır. Ülkemizin obezite konusunda dünyada ilk sıralara gelmesi, yağ dokusu ve bunun başlattığı inflamasyonun sonucunda bazı kronik hastalıkların pik yapması artık bu konuda ciddi anlamda bir sorumluluk üstlenmemiz gerektiğini gösteriyor. Bunu yıllarca panellerde, yazılarımda, tv programlarında, sosyal medyada defalarca dile getirdim. Yine yazıyorum. Sağlık Bakanlığımız ilk başta hem obezite ile ilgili özel veya resmi hastanelerinde poliklinikler açıp bunu yaygınlaştırmak, konu ile ilgili hekimler yetiştirmek için girişimler başlatmalıdır. Hastaların ödeme giderleri için de sadece cerrahi açıdan değil dahili olarak da kaynak aktarılmalıdır. Geç olmadan…

BİBERİYE

Bir kaç yıl önce Dünyaca ünlü hekimlerden ve Doğal Tıp Ansiklopedisi yazarı Dr. Michael Murray’ın İstanbulda’ki bilimsel toplantısına katılmıştım. Kendisi ile sohbet etme imkanım oldu. Merak ettiğim bazı konuları da sorarak eksiklerimi giderdim. Dr. Murray önceki yılların aksine günde 6 porsiyon yeşillik tüketmemizin şart olduğunu belirtmişti. Kanserin koşarak geldiği günümüz koşullarında yeşillikler adeta can simididir. Bu bitki bazlı yaklaşımı beslenme listelerine eklediğim hastalar garip karşılasalar, olurmu hiç bu kadarı da deseler de kanser artık koşarak geliyor, lütfen bu sözüme kulak verin. Bursamızın bazı büyük hastanelerinde yatan son dönem kansere sahip 15-25 yaşları arasındaki gençlerimizin sayılarını ve durumlarını bilseydiniz o zaman bana hak verirdiniz.

Her ailede kanser belası ile uğraşan, bu illetin etkilediği bireyler var. Bu konuda tıbbi tedavi metodları ve izlenmesi gereken bilimsel yolları temel alarak konuma devam ediyorum. Özellikle son zamanlarda batı dünyası kaynaklı bazı makalelerde biberiye bitkisi ile ilgili olarak yapılan çalışmalara rastlamaktayım. Bu bitkinin içinde bulunan bazı yağlar ve antioksidan maddeler dolaşımı düzenlemekte, kansere karşı koruyucu etki göstermekte ve sindirim sistemi fonksiyonlarını düzenleyebilmekte. Elimizin altında tıbbi gerçeklerin yanında biberiye de olsun. Klişe değil, gerçekten şifa doğada saklı.