Kıymetli okurlarım. 2006 Yılı’nda Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi bir hastalık olarak tanımlamıştır. Yani büyüyen göbeklerimiz, kalçalarımız ve hatta küçük erkek çocuklarda büyümüş popo ve göğüs dokuları, küçük obez kızlardaki erken adet ve orantısız yağlanma artık bir görüntü bozukluğu olarak değil ciddi ciddi ilerisi karanlık bir hastalığın aşikâr hale geldiğinin göstergesidir. Bu durum ne yazık ki halen büyük bir çoğunluk tarafından şekil bozukluğu olarak algılanmakta ve tedavisinin sadece elimize verilen ve genellikle kalori kısıtlamaya yönelik listelerden ibaret olduğu zannedilmektedir. Hatta bir adım öteye gidersek eskiden beri şeker hastalığında kullanılan bir hap her şeyi çözecekmiş gibi verilerek obezite ve buna bağlı gelişen insülin direnci tedavi edilmeye çalışılıyor. Şu asla unutulmasın. Obeziteyi oluşturan nedeni ortadan kaldırmadan tedavi etmeye çalışmak kirleri süpürüp halının altına atmaya benzer. O halının bir gün dolacağı unutulmamalıdır.

Hasta size ilk başvurduğunda normal doğum olup olmadığı, anne sütü emip emmediği, çocukluk çağlarında önemli bir hastalık geçirmiş veya uzun süre ağrı kesiciler, antibiyotikler, kortizol gibi ilaçlar kullanmış mı gibi sorular ile başlayıp ailesinden tutun da mesleğinden, alışkanlıklarından, yatağının ve yastığının ortopedik olup olmadığından, yüksek topuklu giyme alışkanlıklarından ve daha onlarca durumdan haberdar olmalısınız. Ufacık bir alerji yapan neden, bir gluten hassasiyeti, bağırsaklarda mantar hakimiyeti gibi bir durumun düzeltilmesi bile kişinin inanılmaz kilo vermesine yol açabilir. Bu nedenle hastayı çok dikkatli sorgulayıp gerekirse dünyanın sayılı merkezlerinde hastalara verilen özel hazırlanmış bir formu doldurmasını isteyebilirsiniz.

Fizik muayene sonrası eksikleri sıraya koyarsınız. Karaciğerde yağlanma, guatr, Hashimoto belirtileri, soluk ve kuru bir cilt, kuru bir deri ve dil ve daha birçok fizik muayene bulgusu size işinizi kolaylaştıran bazı bilgiler verebilir.

Genellikle doğru akımla çalışıp vücut yağ, kas, sıvı oranlarını gerçeğe en yakın ölçebilen cihazlar ile yağ oranı ve yağların yerleşim yeri hakkında bilgi edinirsiniz. Erkeklerde %18, kadınlarda %22 üzeri yağlanma obeziteye gidişi gösterir. Yağ oranınız %30 olup karın bölgesinde fazla ise ve çok obez görünmeseniz bile bu durum ciddi kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığına yol açar. Yağ oranınız %45 olup çok obez görünebilirsiniz ancak yağ basenlerde toplanmış ve karın bölgesinde daha az ise bu durum daha başka hastalıklara yol açar. Kalp damar sistemi ve şeker hastalığı daha ikinci planda kalabilir. Bunları hastalara anlatmak gereklidir.

Hastadan ayrıntılı bazı tetkikler istenir. Bu tetkikler düşündüğünüz ve obeziteye yol açan sebebi kesinleştirmede size yardımcı olur. Takip sırasında tedavinizin başarısını da bunlar ile ölçersiniz. Örneğin açlık insülin düzeyi, omega-3 ve bazı önemli vitaminlerin, minerallerin takibi gibi. Dışkının mantar açısından tetkiki, tiroid hormonlarının durumu, D ve B12 vitamin düzeyleri, kanda tuz oranı, trigliserit ve oksitlenmiş kolesterol hakkında mutlaka bilgi sahibi olunmalıdır. Toplumuzda acaba Alzheimer mı oluyorum diye hekim hekim dolaşan birçok kişide B12, B6, omega-3 düzeyleri çok düşük olabiliyor ve Hashimoto Hastalığı gözden kaçabiliyor. Bunlar aynı zamanda kilo alımına yol açan durumlardır. Hastanın durumunun ciddiyetini gösteren en önemli kriterlerden bir tanesi uyku apnesi olup olmadığıdır. Eşi ile beraber gelen hastalarda bunu kolayca tespit edebilmek mümkündür.

Özellikle karaciğer ve pankreas yağlanmasının olup olmadığının kontrolü için tüm batın ultrasonografisi çok değerli bilgiler verir. Tiroid dokusunda bozulmaların başlaması Hashimoto hastalığının önceden tanısı için altın değeri taşıyabileceğinden gerek görülen vakalarda tiroid ultrasonografisi de yapılmalıdır. Bütün tetkikler bir araya geldikten sonra hastaya tedavinin karşılıklı gayretler ile gerçekleşebileceği, bunu beyninde bitiremez ise küçücük bir mide yaptırsa dahi ileride yeniden kilo alabileceği mutlaka anlatılmalıdır.

Bugün Pandemi sırasında vatandaşlarına trilyon dolarlar hibe olarak veren ABD’nin obezitede başarılı olamamasının tek nedeni bu işin beyinde bitiyor olması noktasının yeterince uygulanamamasında yatmaktadır. Hasta hekimine inanacak, hekim de hastaya. Bakın nasıl iş bitiyor o zaman.