Piyasalardaki zam furyası sürüyor ve dün de kurlarda yaşanan olağanüstü yükseliş nedeniyle şok etkisi oluştu. Merkez Bankası’nın faiz indirimleri eleştiriliyor, ama mesnet ve gerçeklikten uzak, zamlı etiketlerle karşılaşılıyor.

Derdine düşen;

Fırıncı esnafının, un üreticisi firmaların insafına kalan koşullar ve yüzlerce liralara ulaşan çuval un fiyatlarıyla hayat mücadelesini anlıyoruz.

Böyle gerçeğe rağmen…

Teknoloji marketlerinin, kur artışlarıyla doğru orantılı olmayan zamları görünce, hayret ediyoruz.

Masaüstü, dizüstü ve tablet bilgisayarların etiketlerinde, gün içerisinde yarım kat artışlarla karşılaşmayı, nasıl tercüme etmemiz gerekiyor?

Un temini darlığı ve buğdayı işleyen fabrikalara dayandırılan sıkıntıları anlıyoruz,  ama şeker pancarına dayalı, beyaz şeker zamları nasıl oluyor?

Üstelik…

‘Zam geldi’ denilerek;
Eldeki stok ürünlerin etiketlerini hemen değiştirmek ve yüksek rakamlara taşımak, ne demek oluyor?

Dünyada;

Uluslararası siyasi kriz yok, savaş yok, büyüyen petrol kavgası yok, ama altın dahi ihracat edilen Türkiye’de, kurlar ve altın fırladı.

Elbette ki…
Küreselleşmenin bir bedeli var.

Yabancı sermaye, yabancı bankalar ve fonlar, aramızdalar ve bu nedenle kurlarda, istemdışı talep ve yükselişlerle karşılaşmak, böyle koşulların doğasını oluşturmakla beraber, tedirginlik de yaratacaktır.

Yaşanan süreçte;

Aslında…
En çok;

Merak edilen…

Kur artışlarına götürebilen dövize talep ivmesinde, ABD Doları ve Euro’da hangi büyük sermayeler, bazı çevreler, ne kadarlık alımlara girdi?

Çünkü…

Ekonomide;

Üzülenler kadar, sevinenler de var!
Dün akşam…
Bazı çevreler, sokaklara çıktı ve ekonomi politikasına tepki gerekçesiyle protesto eylemlerinde bulundu.
Niyet;

Demokrasi ve hukuk normlarından sapmamak kaydıyla toplumsal düşünceleri ortaya koyabilmek ise, ‘demokrasi’dir.
Aksi durumda;

Çünkü…

Ağaçları koruma gerekçesiyle başlatılan ‘Gezi Parkı’ eylemleriyle gelişen vahim ve çelişkili fotoğraflar; neden olduğu faturayla acı deneyimdir.