Obezite ve özellikle karın bölgesinde yağların birikimi insanı yaşamdan çabuk kopartıyor. Karaciğerde yağlanma, insülin direnci, kanda trigliserit denilen yağların fazlalığı, tansiyon ve şeker düzeylerinde olumsuz değişiklikler sonuçta en küçük damarlarımıza kadar bizleri etkiliyor. Hücrelerimizin beslenmesi bozuluyor. Kimimiz yavaş yavaş, kimimizde ani olarak ölüyoruz. Oysa sonuçta doyana kadar doğal gıdalar ve egzersiz yukarıda saydığımız tüm hastalık hallerini ortadan kaldırıyor.

Çoğu insanın, okumuşunun da okumamışının da aklında kalıplaşmış iki düşünce var ve adeta vidalanmış. İlki, ben hareket ederek zaten her yediğimi yakarım ve bu nedenle yerim. İkincisi de boğazımdan keser ve kalorileri kısıtlarsam zayıflarım ve fit kalırım. Oysa ikisi de yanlış. Hareket, zaten size verilen dünya kadar kasınızı çalıştırma adına bir göreviniz. Diğeri ise arabayı sürmek için gerekli yakıtınız. Yakıtınızı da motorun ihtiyacı kadar almalısınız, hatta biraz daha fazlasını. Çünkü durduğumuz yerde bile bir miktar benzin yakan bir makine gibi yaratılmışız. Hareket yapacak ve vücuda yararlı gıdaları yiyeceksiniz. Tek yol budur. Öyle hastalar gördüm ki mesailerini para kazanmak için harcarken kendilerine vakit ayıramadılar. Ancak hiçbir zaman başlarına gelene kadar, bu vücudun bir yedeğinin olmadığını bilmediler, bilmek istemediler.

Shakespeare’in Julius Sezar’ adlı eserinde Brutus ve en daim arkadaşı Cassius savaşa girecekler ve bu savaşta ölme ihtimalleri var. Brutus arkadaşında diyor ki; Uğurlar olsun Cassius, sonsuz uğurlar! Sonsuz zamanlara kadar uğurlar olsun! Yeniden buluşursak, güler yüzle buluşuruz. Buluşamazsak da güle güle ayrılmış oluruz.

Bu dünyadan giderken mutlu ve güler yüzle gitmek bizlere nasip olsun.

PARASIYLA DEĞİL Mİ KARDEŞ?

Kadınlarımızın ev toplantıları vardır. Kılık, kıyafet, konu komşunun durumu, biraz politika, sosyal konular ve demirbaş olarak da sağlık durumları genellikle ana konulardır. Az çok kültürel farklılık içerse de Avrupa ve ABD’de ki ev partilerinin bizdeki muadili gibidir bu toplantılar. Sofrasız da olmaz ve genellikle trans yağlı, unlu, şekerli gıdalar bu masalarda çoğunluğu oluşturur. Kolay kolay kimse yeşilliklere dokunmaz ama çörekler hemen tükenir.

Daily Mail’de yayınlanan bir çalışmanın haberi teyid etti ki, Junk food (ıvır zıvır yiyecekler) gerçekten bağımlılık yapıyor. Beyinde dopamin miktarını arttırıyor. Yani kadınlarımız o toplantılarda dopamin bombardımanı etkisi ile adeta mest oluyor, canlanıyor, haz alıyorlar. Alkol sofraları da bu konuda benzer etki gösterir. İnsanların bu duyguları tatması tabii ki çok güzel ama sadece gıda ile elde edilmiyor ki bunlar. Bu toplantılarda son günlerde konuşulan konulardan bir tanesi de şu: Yiyelim içelim, ölümlü dünya. Veririz parayı, ufaltırız midemizi. Bir hekim olarak, midemizin çapları hesaplanırken çok ince ve ayrıntılı hesaplamalar yapıldığından hiç kuşkum yok. Hepimize ufak mide verilerek bu iş kökten çözülebilirdi. Oysa o ufalttığımız midemizin o kadar çok fonksiyonları var ki. İçlerinde halen bilimin keşfedemedikleri de dahil.

Çok zorunlu ve ciddi riskler ile karşı karşıya kalmadan bu operasyonları yaptırmak ileride nasıl sonuçlar doğurabilir bunu iyice değerlendirmek gerekir. Sonuçta yemek yeme özgürlüğünüz sınırlandırılacak ve kas gücünüzü koruma adına hep kaçındığımız egzersizi seve seve yapacaksınız. Oysa biraz gayret ile, beslenme desteği, psikolojik destek ve vücudumuzun %45 ini oluşturan (ama ne hikmetse bir türlü çalıştırmadığımız) kaslarımızı çalıştıracak bir destek ile doyana kadar yiyerek zaten kilo veriyoruz. Pilates olur, yürüme olur, yüzme olur, tenis olur, bahçe işi olur, daha neler olur.

Bu ameliyatlar temel olarak yaşamı gerçekten tehlikeye girmiş ve başka bir yolu kalmamış obezler içindir ve ehil ellerde yapılmalıdır. Ehil ellere sahip meslektaşlarımın bu konuda seçici olduklarından kesinlikle eminim.

Obezite vücutta fazla oranda yağ bulunması demektir. Milyonlarca yıldır beynimiz, enerjinin fazlasını ileride ihtiyaç halinde kullanmak üzere depo ettirir. Bu depo edilen enerji ise kasların çalışması ile harcanır. Fizikte enerjiyi yok edemezsiniz ama başka enerjilere dönüştürebilirsiniz. Örnek verecek olursak ısı gibi. Motor pistonları gibi çalışan kaslarımız da ısı açığa çıkartırlar ve enerjiyi harcarlar. Kolaycılığa kaçış hiçbir konuda başarı getirmez. Tembellik sadece karnedeki kırık notlarla bırakmaz insanı. Yaşantısında da hep kırık notlar aldırır.

Doğanın düzenini bozduğumuz zaman bunun bedellerini bir şekilde ödüyoruz. Yaşadığımız heyelanlar, yangınlar, seller, hava kirlilikleri bir yana, içtiğimiz suların kirletilmesinin ve atmosferde yarattığımız ısı değişikliklerinin canlılar üzerinde hastalık oluşturucu etkileri, bozduğumuz sistemin bize cevap vermesi olarak algılanmalıdır. İnanın vücudunuzun doğal düzeni ile doğal olmayan bir şekilde oynadığınızda bunun karşılığı bir gün size hatırlatılır. Referans mı istiyorsunuz? İnsanlık tarihine bakın.

Bir kapının kapalı mı değil mi olduğunu anlamak için önce onu itmek zorundasınız (Montaigne).

2022 Yılı ülkeme sağlık ve mutluluk getirsin. Sağlıcakla kalın.