Kıymetli okurlarım. Obezite vücudumuzda bulunması gereken yağın normalden daha fazla olmasıdır. Ne yazık ki bir çok ülke halkları gibi bizler de bu durumu halen bir görüntü bozukluğu olarak görmekteyiz. Oysa daha önceleri de yazdığım gibi Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi en tehlikeli hastalıkların arasında gösteriyor.

Obeziteyi tedavi ederken yapılan en büyük yanlışların başında ne yaparsan yap bu kişiyi zayıflat düşüncesi yatıyor. Oysa 3 gün içerisinde bağırsakları tamamen boşaltan bir ilaç ile damardan yapılan kuvvetli bir idrar söktürücünün ardışık olarak uygulanması ile bile 5-10 kilo verebilirsiniz. Veya son zamanlarda ortaya atılan ve açlıktan nefesinizin kokusunun 5 metre öteden duyulduğu bir takım beslenme şekilleri ile yine çabuk kilo verebilirsiniz. Aşırı derecede kalori kısıtlayarak da kilo kaybı sağlayabilirsiniz. Ancak lütfen şunu düşünün. Bu yapılanların hepsi obezite bir hastalık ise hastalığı tedavi etmekmidir yoksa mevcut görünümü incelterek kozmetik etki sağlamakmıdır? Cevabınızı biliyorum ve ekliyorum. Eğer yukarıda sayılan durumları ve benzerlerini uygularsanız öncelikle suyunuzu, sonra kaslarınızı, vitamin, mineral ve antioksidanlarınızı kaybedersiniz. Dış şekli biraz incelmiş, suratı sapsarı, ayakta zor duran, dalgın, konsantrasyonunu kaybetmiş ama kilo vermiş bir kişi olur, kısa bir süre sonra da bunları fazlası ile geri alan biri haline gelirsiniz. Üstelik öncekinden daha da fazla yağlı olarak.

Kıymetli okurlarım. Bilim ve vücutlarımız yalan söylemez. Kasların görevi hareket etmektir, hareket organlarıdırlar (ilkokul bilgisi). Hareket eden her cisim bir enerji tüketmek zorundadır (fizik bilgisi). Vücudumuz enerji olarak kullanılmak üzere yağları depo eder (ilkokul bilgisi). O zaman denklemi siz oluşturun ve ben sizi hareket etmeden zayıflatacağım diyenlere bu doğa üstü olayı nasıl gerçekleştireceklerini lütfen sorun.

Ülkemizde yılda kitaba ayrılan para yarım dolardır. Gelişmiş ülkelerde bu 150 dolarlara çıkmaktadır. Yani kitap okumaya zaman ayırmıyoruz. Günde ise ülkemizde TV seyretmeye ayrılan ortalama zaman 5 saattir. Bu nedenle televizyon kanallarındaki programların bizleri etki altına alması çok doğaldır. Çünkü okumayan bir toplum gerçekleri (eğer verirlerse) sadece medyadan öğrenmektedir. Burada da inanılmaz bilgi kirliliği olmaktadır. Bir gün peynir ve yoğurdun zararlarından bahsedilirken bir diğer gün başka bir uzman bunları almayanlarda ciddi vitamin eksiklikleri oluşabileceğinden bahsetmektedir.

Siz kilo kaybederken eğer size kilo kaybettiren uzman bundan seneler sonra rahat yaşamanızı, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmamanızı, şeker hastalığı oluşmamasını, Alzheimer başta olmak üzere diğer bunama yapan durunmlara yakalanmamanızı, kas, eklem ve kemik sağlığınızı korumanızı kısaca sağlıklı yaşlanmanızı hedefliyorsa olay budur diyebilirsiniz. Kilo vermek kolaydır ama obeziteyi tedavi etmek herkesin harcı değildir.

KOENZİM Q 10 (CoQ 10)

Son zamanlarda görsel ve sosyal medyada adı çok geçen bu molekülü bir de ben sizlere anlatayım. Bir diğer adı da ubikinondur. Yağda çözünen vitamin benzeri bu molekül hücrelerin içerisinde enerji maddesi olarak bilinen ve aktivitemizi yaparken tükettiğimiz ATP denilen maddenin yapımında yer alır. Bu nedenle kabaca kaslara güç veren bir molekül gibi düşünülebilir. Bunun haricinde çok güçlü bir antioksidandır. Genetik şifremizin saklandığı DNA denilen maddenin hasarlanmasını önler, hasarlandığında da tamirine yardımcı olur.

Hücre içinde en çok mitokondri denilen küçük enerji santrallerinde bulunur. En çok bulunduğu yerlerden birisi de kalp kası hücreleridir. Bu nedenle kronik kalp rahatsızlığı olan kişilerde, kas hastalıkları olanlarda ve yaşlılarda eksikliğine sık rastlanılır.

Dışarıdan destek olarak alınabileceği gibi yağlı balıklardan (sardalya, uskumru, somon gibi), sakatat türlerinden, bazı sebzelerden (ıspanak, brokoli gibi), antep fıstığından, tahinden, berry grubu meyvelerden de belli bir miktar CoQ 10 elde edebiliriz.