Covid-19 Pandemisi sonrasında bir kez daha şu anlaşıldı ki vücut direnci iyi olan ve buna bağlı olarak bağışıklık sistemi iyi çalışan insanlar çok sık hastalanmıyor ve hasta olsalar bile bunu hafif atlatıyorlar. Bu yüzlerce yıldır bilinen bir gerçek ancak ne hikmetse sanki yeni duyulmuş bir bilgi gibi söyleniyor. Ben de buna dahil olayım ve bağışıklık sisteminin belki de en önemli idarecilerinden olan D vitamini (artık hormon da deniliyor)sizlere güncel bilgiler dahilinde anlatayım.

Eskiler daha D vitamini bilinmeden çok yıllar önce güneş girmeyen eve hekim girer demişler. Güneş ışığında bir keramet olduğunu anlamışlar. Güneşten yararlanan insanların daha az hasta olduğunu gözlemlemişler. Öyle ki bir zamanların en öldürücü hastalıklarından olan (ve halen bazı ülkelerde bu devam ediyor) verem hastalığında kişileri temiz havalı yerlerde kurulan ve adına sanatoryum denilen sağlık birimlerinde yatırır, mevcut tedavilerine ek olarak belli zamanlarda güneşlenmeleri sağlanırdı. Böylece güneşten elde edilen D vitamini verem hastalığında birkaç yolla olumlu etkiler gösterebiliyordu.

Güneşten gelen ultrviyole (UV) ışınları A, B ve C tiplerindedir. UVC çok tehlikelidir ve şükürler olsun ki ozon tabakası bunları tutup bizlere gelmesini engelliyor. Kanser yapıcı etki UVA dadır ve cildin dibine kadar iner, cildi yaşlandırır. UVB ise güneş yanığından sorumludur. UVB ler D vitamini yapımına yol açar. Cam, plastik gibi maddeler UVB yi tutar ve D vitamini yapımını engeller ancak UVA yı tutamazlar ve esmerleştirebilirler.

Yükseklere çıkıldıkça güneş ışığı daha az yol kat edeceği için daha iyi ölçüde D vitamini yapılabilir. Zenith Açısı denilen bir açı vardır ve bu açıya göre güneş ışınlarının saat 10-15 arası daha etkin D vitamini yapımına neden olduğu bulunmuştur. Ülkemiz 36-40. Paraleller arasındadır. Buna göre mayıs ve kasım ayları arasında D vitamini yapabilmekteyiz. Kirli hava UVB yi uzaya geri yansıtır. Bu nedenle havası kirli olan bölgelerde bu durum dikkate alınmalıdır.

Cildi koyu olan kişilerde cilt kanseri olasılığı açık olanlara göre daha azdır. Ancak cilt koyulaştıkça D vitamini yapma süresi de uzar. Yani açık tenli insanlar daha hızlı D vitamini yaparlar. Kapalı giyim tarzı da güneşten UVB yi almada sıkıntılar doğurabildiği için bu kişilerin belirli bir oranda ve uygun bulacakları ortamda güneşten yararlanmaları gerekmektedir. İleri yaşlarda ciltteki D vitamini öncüsü olan 7-dehidrokolesterol maddesi 5 kat daha azalmaktadır. Buna bir de kolesterol düşürücü ilaçlar eklendi ise bu yaştakilerin çok daha dikkatli olması gerekmektedir. Bugüne kadar 3 binden fazla incelenmiş makaleye göre D vitamini kanser hücre ölümlerini arttırmakta, kontrolsüz hücre çoğalmasını engellemekte ve tümör dokusunun beslenmesini azaltmaktadır.

Özellikle cilt kanserinden korunmak için kullandığımız güneş kremlerinden 20 faktör üzeri olanların D vitamini yapımını azalttığına dair çalışmalar vardır. Deniz, kum, beton ve kardan yansıyan güneş ışınlarından da UVB alabilir ve D vitamini yapabiliriz.

D vitaminini büyük bir oranda güneşten elde etmekteyiz (%90). Gıdalardan aldığımız D vitamini ise ince bağırsaklardan emilerek önce karaciğere uğrayıp işlem görmektedir. D vitamininin en çok bulunduğu besin soğuk su balıklarıdır. Birim ağırlığı başına bu vitaminden en zengin balık kılıç balığıdır. Ördek yumurtasında tavuk yumurtasının 5 katı daha fazla bulunur. Etler, sakatatlar, süt, yumurta, peynir, tereyağı, mantar da iyi D vitamini kaynaklarıdır. Sebzelerden ise ısırgan, maydanoz, yonca, semizotu ve yulaf D vitamini içermektedir.

Gelelim gerçeklere. Yapılan birçok çalışma özellikle kış aylarında ülkemiz kadınlarının tamamına yakınında D vitamini eksikliği olduğunu gösteriyor. Daha sayfalarca yazabileceğim yararları olan bu vitamin için maalesef gereken gayret gösterilmiyor. Tekrar tekrar ve sizleri sıkboğaz etmeden bir daha yazayım. Ne koyarsanız aşınıza o gelecektir kaşığınıza.