Ne pahasına olursa olsun bu kuşatmayı yarmalıyız. Birinci dünya savaşının galipleri bize yaptıklarını diğer mağlup devletlere yapmamıştır.

Karabekir ile İnönü yakın arkadaştır. Atatürk döneminde idamla yargılanıp gözetim altında olan Karabekir paşa İnönü döneminde Meclis başkanı yapılmıştır. İnönü “Macarlar ve Bulgarlar İtilaf devletlerine karşı harp ettikleri ve mağlup oldukları halde istiklallerini korumuş olmaları Hıristiyan olduklarındandır, biz İslam kaldıkça sömürgeciler daima aleyhimizde olacaklardır” diye bana anlattı demiştir.

Batılı müttefiklerimiz (!) bize "Türkiye soldukça sulanmalıdır, yükseldikçe budanmalıdır" penceresinden bakarlar.

Eski dışişleri bakanlarından Çağlayangil “Batı, Türkiye’nin nereye kadar güç kazanmasına izin verir?” sorusuna “ Yunanistan’ı ezmeyecek, İsrail’i tehdit etmeyecek kadar” cevabını vermiştir. Nitekim 1974 yılında Kıbrıs’a müdahale ettik ABD’de bize ambargo uyguladı. Hayırlı bir sonucu oldu ve 1975 yılında Aselsan kuruldu. Ak Parti iktidarına kadar olması gerekenin altında bir performans sergileyen kuruluşta Ak parti ile canlanma başlamıştı. Bu seferde tamamı cinayet olan intihar ve kaza süsü verilen mühendis ölümleri ile karşılaştık.   

Hüseyin Başbilen Gece görüş dürbünleri, keskin nişancı tüfekleri ve tanklar konusunda uzmandı. İşe giderken evden 50 metre ilerideki aracının içerisinde bileği ve boğazı kesilmiş halde bulundu. Aracın kapıları kilitli, el freni de çekikti. Ölümü dosyaya 'intihar' olarak geçti: Projelerinin olduğu kayıt cihazı bulunamadı.                                                                                               

Halim Ünsem Ural F-16 savaş uçaklarının modernizasyonu üzerine çalışıyordu. Kafasına sıktığı kurşunla intihar etti

Evrim Yançeken Microdalga ve istem görevleri teknolojilerinde görevli idi. Oturduğu binanın altıncı katından düşerek ölmüş

Bu üç mühendisimizin üçü de şifre çözücüydü. ODTÜ mezunu olan Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal ve Evrim Yançeken, özellikle şifre çözme konusunda oldukça uzman mühendislerdi. Uçak tanıma sistemlerinin ''millileştirilmesi'' konusundaki başarısından sonra, benzer bir başarıyı ABD güdümlü elektronik sistemlerin kontrol dışı bırakılması, uydu müdahalesinin bertaraf edilmesi, elektronik sistemleri geliştirilerek silahlı gücümüzün millileştirilmesi için çalışıyorlardı.

Başbakanlık teftiş kurulu “Telekinezi” olabilir diye Ankara savcılığına bildirimde bulunur. (elektro manyetik saldırı ile insanların istem dışı harekete sevk edilmesi)

Kısaca bütün bu ölümler intihar süsü verilmiş ölümlerdir.

Bu gün Askeri tesisler, MİT için yapılan KALE adlı bina gibi devlete ait güvenlikle ilgili binalar dışarıdan erişime kapalı binalardır. Yapım giderleri bazılarına abartılı gelse de zorunludur. Genelkurmay’da komuta odaları yerin altına yapılıyor artık.

Tarih boyu bu tip suikastlar hep olagelmiştir. Kafkas İslam Ordusu Komutanı olduğu dönemde Bakü ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtarmış Nuri Killigil Paşa, imal ettiği silah ve mühimmatı Milli Savunma Bakanlığı'na satıyor, yurt dışına da ihraç ediyordu. Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelere de silah, tapa ve mermi satıyordu. "Nuri Paşa, İsrail'in kuruluşuna karşıydı ve 'Devlet üstüne devlet olmaz.' Diyordu Nuri Paşa, silah fabrikasında 2 Mart 1949'da meydana gelen büyük patlamada (!) can verdi.  Patlamayla ilgili kapsamlı itfaiye ve adli tıp raporları kayıptır. TBMM'de gizli bir oturum yapılmış ama tutanakları gizlilik süresi dolsa da açıklanmamıştır.

Isparta’da 30 Kasım 2007'de düşen aslında düşürülen uçakta şehit olan Türkiye’nin Toryum madeni araştırmalarını yürüten beyinlerle ilgili sır perdesi aydınlatılamadı. Kaza sonrası iddia edilen rakam ülkemizin 120 Trilyon dolarlık bir Toryum zengini oluşudur. Bu projede çalışan Akademisyenler Engin Arık, Şenel Fatma Boydan, İskender Hikmet, Özgen Berkol Doğan, Mustafa Fidan ve Engin Abat'ı kaybettik.

Bilim insanlarımızın Isparta’da Üniversitede sunacakları bildiri ile ilgili kayıtlar, şahsi notlar, Bilgisayarları, çantaları kayıptır. Bu önemli bilgilerin hemen olay yerine gelen, kimler olduğu gizemli Amerikalı Mcdonnell Douglas uçak firmasının adamları tarafından toplanıp, götürüldüğü iddialarına net cevap çıkmadı. Uçağın kara kutusu ABD’ye gönderildi ve orada kayboldu nasıl olduysa.

Nuri Killigil Türkiye'nin kendi silahını kendisinin üretmesi gerektiğine inanıyordu. Biz tarih boyunca ne zaman kendi silahımızı ürettiysek hep muvaffak olup zaferler kazandık. Ancak başkalarının ürettiği silahlarla hep kaybettik diyordu.

Bu gün Türkiye’nin Batı bloğu tarafından kuşatılmasının tek nedeni; Savunma sanayinde kat ettiğimiz mesafedir. Yerlilik ve millik oranı yüzde 70’i geçti.

Keza ekonomik saldırıların tek gerekçesi vardır, çizgilerinden saparak milli hamleler yapmamızdır. Gezi olaylarından önce faizi yüzde beşin altına düşürmüştük. Bu günde küresel sisteme faiz ödemek istemeyişimizin savaşını veriyoruz.

Merhum Erbakan hoca “Siz Sanıyor musunuz ki Türkiye'ye tankla tüfekle uçakla saldıracaklar, Buna hiçbir ülke cesaret edemez. Onlar bizi terör İle yıkmaya çalışıyorlar, Ancak bunu da başaramadıklarını anladıklarında bir sonraki silahları ekonomik saldırılar olacaktır.” Tespitini yapmıştı ki her zamanki gibi haklı çıktı.

Batılılar sömürgen bir sülüktür. Asla ayakları üzerinde duran bir Türkiye istemezler İsteyen olursa; yerli işbirlikçilerini de devreye sokarak yok etmeye çalışırlar

Menderes ABD ve Amerika’dan alamadığı yardım için 1960 Ağustos'unda Sovyetler Birliği'ne gidecekti. Gidemedi darbe yaptılar, idam ettiler.

Demirel 19-29 Eylül 1967 Moskova’ya gitmiş Arpaçay Barajı, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Aliağa Rafinerisi, İskenderun Demir Çelik Fabrikası anlaşmalarını imzalamıştı: 1971 muhtırası ile indirdiler.

Ecevit 1980 öncesi ABD casus uçaklarının hava sahamızı kullanmasına izin vermedi. TÜSİAD devreye sokuldu. Gazetelerde aleyhine ilanlar verdiler. Tek kanal TV vardı. Bütün ülke onu seyrediyordu. Devamlı margarin reklamı yapılıyordu ama piyasaya margarin vermiyorlardı. Karaborsa oluşmuştu. Her yerde kuyruklar vardı.

Erbakan zaten yerli ve milli sanayi, ağır sanayi denince akla ilk gelen idealist. Hiç bir zaman ABD yörüngesine girmeyecek bir siyasetçi, Başbakan olduğunda ABD elçisi gelmiş görüşmüş ilişkiler için altı maddelik bir istek sunmuştu. Erbakan hoca da tam tersini yapmış gayr-i milli ABD yörüngesine hiç girmedi. 28 Şubat darbesi ile görevden ayrıldı, partisi kapatıldı, siyaseten yasaklandı. O dönemde Türkiye’de demokrasi şalteri indirilmiş, karanlıktan istifade devletimiz soyulmuştur.

Bu gün yerli ve milli silah sanayisinde, Erdoğan’ın kararlı adımları ile elde ettiğimiz başarı; bize silah vermeyen Batının ülserini kansere çevirdi. Bu nedenle ülkemize karşı yüzyılın kuşatması yapılıyor.