ABD Başkanı Barack Obama, yazılı açıklamasında doğrudan "darbe" kelimesini kullanmazken, Mısır'da ordunun Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi iktidardan uzaklaştırma ve Mısır anayasasını askıya alma kararından derin endişe duyduklarını belirtti. (Cumhuriyet 4 Temmuz 2013)

Yazıya bu alıntı ile başlama nedenim; Kılıçdaroğlu dolayısıyla da kurumsal olarak CHP’nin PKK bir terör örgütüdür diyemeyişindeki kıvırtma cevaplardır. Neden terör örgütünün ismini belirtip lanetlemiyorsun sorusuna Kılıçdaroğlu, "terör örgütünün reklamını yapmak zorunda değiliz, kullandığımız dil devlet diline uygundur." Pes yani. PKK demek bu kadar zor mu? Efenim Genel Kurmay bölücü terör örgütü diyor, evet amma PKK da diyor. Bu kıvırtma lafları duyunca Obama mutasyon geçirdi de KK’ mı oldu dedim.

Arşivlere bakınca karşınıza CHP’nin 19 Ocak 1999 tarihli Algan Hacaloğlu başkanlığındaki komisyonun hazırladığı Doğu ve Güneydoğu Raporu çıkar. Rapor sorunlara genişçe yer verirken bir yerde çözüm için iki mega projeden söz edilir. Bunlardan birincisi Demokratikleşme ve Yerinden yönetim projesidir. Bu durum merkezin yetkilerinin yerele taşınması projesidir. Bunun bir adım ötesi öz yönetim, özerklik kavramlarını getirir ki HDP ve PKK çizgisi bu kavramları kullanmaktadır.  CHP bu raporu tam 22 sene önce yayınladı. Yani diyenler olacaktır. Anlatalım; 1991 Genel seçimlerinde Leyla Zana’dan Hatip Dicle’ye,, Ahmet Türk’ten Sırrı Sakık’a tam 21 HEP’li (o zamanki HDP) milletvekili SHP (dönemin CHP si) listelerinden meclise taşınmıştı. Diyeceğim o ki CHP bu yapıyla ulusalcı duruşunu ayaklar altına alarak seçim işbirliğine hep teşne olmuştur.

Ben çok iyi hatırlıyorum Sırrı Sakık TBMM kürsüsünde CHP’lilere bakarak “1999 yılında genel seçimlere gidiyoruz, CHP barajın altında. Sayın Genel Başkanınız bize elçi gönderdi; sizinle ittifak yapmaya hazırız diye. Oturduk konuştuk. Sayın Türk'ü, Sayın Sakık'ı, Sayın Yurttaş'ı kaldıramam, ama bana 20 tane militan gönderin onları aday edeyim dedi.

Gelelim bölücü terör örgütü PKK için yapılanlara, gerek Ak Parti öncesinde gerekse Ak Parti döneminde Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak yapılması gereken her şey yapılmıştır. İngiltere başbakanlarından Tony Blair  IRA terör örgütü ile pazarlık yaptığında “İngiltere’nin menfaati için şeytanla bile pazarlık yaparım demişti. Türkiye’de terörü bitirmek için her formül denenmiş ve görülmüştür ki; PKK kendisi ben silahı bırakıyorum dese bile silah bırakamaz” çünkü ipleri sözüm ona müttefik olduğumuz güçlerin elindedir. Bu durumda devletin yapması gereken tek seçenek vardır. Son terörist temizleninceye kadar kararlılıkla mücadele! Bu saaten sonra efenim onları da anlamak lazım PKK neden değil bir sonuçturgibi Kızıldeniz yarıldıktan, tövbe fırsatları heba edildikten sonra;  teröriste gusül aldıran, istiğfar ettirme gayretindeki laflar fantezidir. Bu sözleri söyleyenler ise Devletimizin gözünde net ve açıkça terör destekçisi olarak görülür.

Recai Kutan anlatıyor “1965 yılında GAP bölge koordinatörü iken Diyarbakır’a 2685 barış gönüllüsü geldi. Savaş olmayan yerde barış gönüllüsü ne yapar diye düşündüm. 2 yıl Diyarbakır’da kaldıktan sonra bölgeden ayrıldılar. Daha sonra PKK kurulduğunu açıkladı.  Anladık ki Amerikalılar 1965-1967 yılları (iki yıl boyunca) bölge insanını nasıl ayrıştırırız diye araştırma yapmışlar.

Gazeteci Güneri Civaoğlu anlatıyor 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan’dayım, ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ve Kuzey Irak’ı işaret ediyor. Avucunu o coğrafyada dolaştırırken şöyle diyor: “Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak. Giderken silahlarının büyük bölümünü bırakacak. Bunlar içinde ağır silahlar, roketler de olacak. Yöredeki Kürtler bu silahları alacaklar ve Türkiye’ye karşı kullanacaklar. Toprak isteyecekler. Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.”

Müttefik bildiğimiz vahşi batının bizim için yaptığı planlarının tarihi seyrinden iki anekdot aktardık. Eruh katliamıyla 1984 yılında başlayan PKK terörüne karşı Türkiye’deki bütün iktidarlar devlet siyaseti olarak “kaybettiğimiz 100 yılı geri almak ümidiyle  elinden geleni yapmış ama arkadaki güçler engel olmuştur.

Şimdi de madalyonun Tura kısmına bakalım. Obama’nın darbeye darbe diyemediği gibi KK neden PKK demiyor kıvırtıyor acaba? Bunun tek cevabı var; Dostu HDP kızmasın diye PKK için terör örgütü demiyor. Bunun başka bir izahı yoktur. CHP’de yüzde 52 oranında bir kesim HDP kapatılsın diyor. HDP ‘li dostlarını üzmeyeyim derken, partinin asıl sahibi ulusalcı dostlarını neden üzüyor derseniz; onlarla seçim alamıyoruz diyebilir.  Asıl önemlisi kurulan bu ittifak için genel algı şudur: Bu kurgu yerli değil, yurt dışında kurulmuştur. Patentinde Erdoğan’dan kurtulmak isteyen AB, ABD, NATO, FETÖ vardır. Bu nedenle KK bu kirli ortaklıktan ayrılamaz. Zaten geldiği koltuğa seçimle değil, kasetle gelmiştir. Bu nedenle borçludur, ödemezse haczederler!

PKK tarafından ölüm listesine alındığı bilinen Yazar ve Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu bir sohbet esnasında anlatmıştı. “2019 İstanbul Belediye seçimlerinde kampanya boyunca İstanbul’da çalıştım. Apo içeride olduğu müddetçe örgüt üzerinde hakimiyeti yoktur. İptal edilen Mart seçiminde 600 bin civarında HDP seçmeni sandığa gitmişti. Haziranda tekrarlanan seçimde ise bir milyon 100 bin HDP seçmeni sandığa giderek oy kullandı”  demişti. Bu formülle İstanbul ve Ankara belediyeleri el değiştirdi.

Bu nedenle KK kahrolsun PKK” diyemez. İki tane bakanı dinleyip kendilerine sorular sormadan çıkıp 13 şehidin sorumlusu CB Erdoğan’dır gibi karın gurultusu düzeyinde laflar etmeye devam eder.

Bilemiyorum amma; ekmek kırıntısına mı bastı bu millet, yıkandığı yere ve ya ateşe mi işedi bu millet ki KK gibi bir musibetle karşı karşıyayız.