Kıymetli okurlarım. Yıllarca adı hastalık olmasına rağmen bizler obeziteyi genellikle bir kozmetik durum olarak algıladık ve maalesef bedelini de ağır ödedik. Oysa ciddi anlamda tıbbi tedavi gerektiren ve oluşma şartlarının tamamen ortadan kaldırılması halinde sağlığımıza kavuştuğumuz bu durum yıllarca sadece kalori kısıtlanarak çözülmeye çalışıldı. Kanser ile yağ dokusu ikiz kardeşe benzer. Aynı hırsızlığı yapan kanserin adı çıkmış iken yağ dokusunun adı daha o derece çıkmış değil. Sonuçta her ikisi de kontrolsüz büyüyerek ve vücutta hırsızlık yaparak bizi bitiriyor.

Sizlere sadece 2 durum anlatacağım ki bunlar tamamen gerçektir ve yıllarca neden kalori kısıtlayarak başarılı olamadığımızı gösterir. İlki şudur: ABD Tarım Standartları Enstitüsü Uzmanları çok uzun yıllar yaptıkları araştırmaların sonucunda derler ki, eğer bir kadın ve ergenliğe ulaşan bir çocuk 24 saat içinde 2500 kalori, erişkin bir erkek ise 2800 kalori almadıkça kesinlikle sağlıklı kilo veremez. Çünkü bu kalori değerlerinin altında beslenildiği zaman ya omega-3, ya çinko, ya B12 ya da herhangi bir molekül illâ ki eksik alınacak ve vücut bunu sizden bir şekilde geri almak için sizi yedirecektir. İkinci olarak da şu kanıtlanmıştır: Boğazınızdan ciddi oranlarda kesinti yaparak kilo vermeye çalıştığınızda tabii ki kilo verirsiniz. Ancak genellikle kaybedilen kiloların yarısı yağdan yarısı da kastan gider. Kas deyip geçmeyin. Sizi ayakta tutan, hareketinizi sağlayan ve matabolik gücünüzü belirleyen organlar kaslardır.

ŞEKER VE TRANS YAĞ İÇEREN GIDALAR NEDEN MUTLU EDİYOR

Beynimizde bulunan bazı algılayıcılar (opioid ve kannabinoid reseptörler adını veriyoruz) bu gıdalar ile uyarılarak beyin dokusunda ağrıyı azaltıcı ve sakinleştirici maddelerin salgılanmasına yol açıyorlar. Bu nedenle üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, hayal kırıklıkları, iş ortamında başarısızlık, endişe durumları aç olmasak dahi bizleri bu gıdalara yönlendiriyor. Yaşantımıza bir bakın. Her durum yemekle işaretlenmiş adeta. Düğünde yemek, nişanda yemek, cenazede yemek, kutlamalarda yemek, sinemada yemek, maçlarda yemek hep oturmuş birer davranış biçimi halini almış. Çocukluktan itibaren bu davranış biçimleri bizlere kazandırılıyor. Bisikletten düşen ve ağlayan küçük çocuğa anne bir çikolata verip ağlamasını unutturuyor. Oysa o acıyı haliyle yaşayamayan çocuk ileride her acı çektiğinde yeme güdüsü ile kendini rahatlatacaktır. Özellikle kız ergenlerde bu konuya çok dikkat edilmeli. Stresten kaçış için yemek yemeye başlayan bu kızlar ileri yaşlarda tıkanırcasına yemek yiyen birer obez hatta morbid obez (aşırı obez) haline geliyorlar. Anne ve babalar buna dikkat ederek gereken tedbirleri erkenden almalıdırlar.

Olayın bilimsel temeline bakıldığında hücresel düzeyde şu mekanizmalar işlemeye başlar. Dışarıdan bol glikoz (şeker) vücuda girdiğinde hücrelerimiz binlerce yıl olduğu gibi bunu bir bolluk olarak algılar ve çoğalma yoluna giderler. Tam tersine glikozun az alınması halinde ise hücre çoğalmaktan ziyade gen yapısını tamir etmeye, yani kendisini yenilemeye çalışır. O zaman şu bir gerçek olarak karşımıza çıkar ve obezitenin gıdasal anlamda sebebi de bulunmuş olur. Toplam kaloriden ziyade aldığımız toplam glikozun obezitenin oluşmasında önemi vardır. Bu nedenle kalori kısıtlayıcı diyetler genellikle başarısız olmaktadırlar.

VÜCUDUMUZUN YAĞLARI EN İYİ NE ZAMAN YAKAR

Her yemek yediğinizde yağ yakım mekanizmalarını durdurursunuz. 2016 Yılı’nda ara öğünlerin hem yağ yakımı hem de vücudun temizlik işlemlerini durdurabileceği gösterildi. Vücudumuz egzersize başladığında en önce glikozu yakar. Bu, karaciğer ve kaslarda bulunan glikozdur. Bir müddet sonra sıra yağları yakmaya gelir. Yapılan çalışmalara göre spor yaptıktan sonra 90 dakika daha bir şey yemeden durmanız halinde yağ yakımını daha da arttırmış oluyorsunuz.

YAZIKLAR OLSUN YAZIKLAR OLSUN

Kapanma dedik ki bundan sonra esnafımız, çoluğumuz çocuğumuz, sağlık çalışanlarımız velhasıl tüm vatandaşlarımız bir rahat nefes alsın, ekmeğini, aşını kazansın, eğitimini sürdürsün. Cerrahpaşa 87 mezunları grubumuz Bodrum ile ilgili bir yazı paylaşmış. 30 yoğun bakım yatağı, 300 normal hasta yatağı bulunan Bodrum’da nüfus 500 bini geçti diye. Ne ekersen onu biçersin demiş atalarımız. Bodrumda evinde kalacak olanlara diyecek sözüm yok. Ama aksi halde biçilecek çok can olacak. Bodrumun güneşi değil, eve düşen ateşler çok yakacak.