Batı Hun İmparatoru Atilla, Roma üzerine yürüdüğünde, Roma’nın imparatoru nasılsa bunlar vebaya yakalanıp kırılır ve geri dönerler demiş. Ancak kayıtlarda hun askerlerinin vebadan fazla etkilenmediği yazılmaktadır. Bunun en önemli sebebinin hun askerlerinin fizik dayanıklılık gücünün çok olması ve her askerin matarasında kefir bulunmasıdır. Kefir, Avrupalı tarihçiler tarafından o tarihlerdeki kayıtlara sihirli, mucizevi içecek olarak geçmiştir. Macaristan , Polonya ve İskandinav ülkelerinde bugün çok yaygın olarak kullanılan kefir buralara Orta Asya'dan gelen Türkler tarafından getirilmiştir. Türkler yaklaşık 5 bin yıl önce bu içeceği bulmuşlardır. Kefir, koyun, keçi ve inek sütünden yapılmaktadır.

1900 lü yılların başında Kafkasyalıların uzun ve sağlıklı yaşamaları üzerine araştırmalar yapan ve 1908 yılında Nobel Tıp Ödülü alan Rus bilim insanı Elie Metchnikoff uzun ve sağlıklı yaşayan insanların kefiri bol miktarda tükettiklerini görmüş ve buradan yola çıkarak probiyotikleri keşfetmiştir. Probiyotikler vücudumuza faydalı olan canlı mikroorganizmalardır (faydalı mikroplar). Kefirde, sirkede, peynirlerde, turşularda, ekşime özelliği bulunan yoğurt ve sütte, bozada, şalgam suyunda bu canlı mikroorganizmalardan bol miktarda bulunur. Bağırsaklarımızda trafiğin düzgün işlemesi hep bu faydalı mikroorganizmaların sayesinde gerçekleşir. Bu faydalı mikroorganizmaların azalması ise trafiğin felç olmasına, kana kontrolsüz bazı maddelerin geçmesine ve sonuçta pek çok hastalığın doğmasına sebep olur.

Kefir yıllardır geleneksel olarak üretilmektedir. Patlamış mısıra benzeyen 0.5-3 cm çaplarında tanelerden oluşur. Bazı hastalık yapıcı bağırsak mikroplarını öldürücü etkiye sahiptir. Vücut direncini arttırıcı etkileri yanında kanser hücrelerinin oluşmasını engelleyen etkileri olduğu bazı bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir. Mide ve pankreas salgılarını düzenleyici etkileri vardır. Otizmi engellediği, yaşlanmayı geciktirdiği, depresyona iyi geldiği, bazı besin allerjilerini düzelttiği bilinmektedir. Günlük olarak yarım litre kefir tüketenlerde tansiyon düzenleyici etki yanında sinir yatıştırıcı özelliklerinin olduğu ve uykusuzluğa iyi geldiği de bilinmektedir. Zayıf ve iştahsız kişilerde kullanılması çok olumlu etkilere neden olmaktadır.

Kefir ve yoğurt türk buluşu olan ürünlerdir. Kefirin dünyada önemi giderek artmakta, bazı hastanelerde hastalara takviye ürün olarak yemekler ile birlikte verilmektedir. Çünkü bağışıklık sistemini düzenlediği ve bazı önemli vitaminlerin vücutta yapılmasında rol oynadığı çok iyi bilinmektedir.

Üzerine titrediğimiz çocuklarımıza bin yılların referansı ile günümüze kadar gelmiş bu geleneksel gıdamızı lütfen tanıtın. Önceleri tadından hoşlanmazlar ise yavaş yavaş sıcak yemeklerinize koyarak bunu vermeye çalışın. Çocuğunuza iyi bir eğitim verdirerek onu bir meslek sahibi yapabilirsiniz, çok zengin olmasını da sağlayabilirsiniz. Ancak bunlardan daha önce çocuğunuzun sağlıklı bir vücudunun olması için gayret gösterin. Bence bir anne babaya düşen en önemli görevi yerine getirmiş olacaksınız. Yıllardır söylenir: Can parayı getirir, para canı getirmez.

EGZERSİZ VE KANSER HASTALARI

Çoğunluğunu meme kanseri hastalarının oluşturduğu bir hasta grubunda egzersizin yararları araştırılmış. Bu konuda geçmişte yapılan bir çok çalışma da incelenerek şu sonuca ulaşılmış: Kanser hastalarında egzersiz uykudan, psikolojik destekten ve bu hastalarda kronik yorgunluğu önleyen ve merkezi sinir sistemini uyaran pek çok ilaçtan daha etkili bulunmuş. Bilinmelidir ki kronik yorgunlukla mücadele etmek kanser hastalarında ömür süresini belirgin şekilde uzatmaktadır.

KANSER VE OBEZİTE İLİŞKİSİ

Dünyanın en saygın tıp dergilerinden olan BMJ’de yayınlanan bir makaleye göre obezite kanseri adeta uçuruyor. 204 Çalışmanın sonuçları incelendiğinde şu gerçekler ile karşılaşıyoruz. Yemek borusu, kan (M.myelom), mide, kolon, safra kesesi, böbrek, pankreas, rahim, meme, yumurtalık kanserleri obezite ile yakın ilişkilidir. Her normalden 5 kilo fazlalık sindirim sistemi kanserlerinde % 50 lik bir artışa neden olmaktadır

Kadında normalden 5 kilo fazlalık meme kanseri riskinde % 11 lik artışa sebep olurken bel kalça oranında bel lehine artış rahim kanseri oranını çok fazla arttırmaktadır.