Işığın gözlere gelmesi, gözün belirli tabakalarını aşıp retina denilen sinir ve renklere duyarlı tabakaya ulaşması ve buradan da görme siniri ile beynimize ulaşması görme olayını sağlayan aşamalardır. Buralarda meydana gelen bir hastalık durumu görmemizi ortadan kaldırır. Bu duruma körlük deriz. Kimse görmek istemeyenler kadar kör değildir diyor Jonathan Swift. Karşınızdakine doğru bilgileri verdiğiniz halde başka yollar arayan bir çok kişi ile hayatınızda karşılaşmışsınızdır. Son pişmanlık insan sağlığında geri dönülmeyen noktayı anlatır ve acıları beraberinde getirir. Meslek yaşantım süresince böyle hastalar ile hatırı sayılır düzeyde karşılaştım. İçlerinde çok üzüldüğüm, unutamadıklarım oldu. Mekânları cennet olsun.

Bir diş abseniz varsa, bir dolgunuz düşüp de diş kökünüz ağrımaya başlarsa, içinize ateşiniz çıktı ve öksürüğünüz başladı diye covid-19 şüphesi düşerse, memenizde veya boynunuzda, koltuk altında, kasıklarda daha önce var olmayan bir kitleniz ortaya çıkmışsa ne bindiğiniz araba, ne oturduğunuz ev ne de hayalinizdeki tatile bir sonraki gün çıkacak olmanızın hiçbir tadı kalmaz. Önemli olan sağlığın kıymetini bunlar başınıza gelmeden önce bilmek ve bu yolda gereken tüm önlemleri almak olmalıdır.

Çeşitli obezite konulu kongrelerde, toplantılarda belirtildiği üzere ülkemizdeki fazla kilolu ve obez olanların toplumun yaklaşık % 70 lik bir kısmını oluşturduğunu daha önceleri yazdım. Obezitenin oluşmasında biyolojik, psikoljik, davranışsal ve genetik etkenler rol oynar. Hareket azlığı, lezzeti ile beynimizde bulunan haz veren hücrelerin uyarılması, doymanın ötesinde yemek yenilmesi obeziteyi doğuran en önemli etkenlerdir. Ancak halen obeziteyi bir şekil bozukluğu olarak görmeye devam edersek bu konuda çok daha sıkıntılar çekeceğiz.

Uzun yıllardır İç hastalıkları uzmanlık konum olan obezite ve insan vücudundaki etkileri hakkında makaleler okur, sizlere bunları aktarmaya çalışırım. Ara ara tedavi ettiğim hastalar hakkında da bilgiler veriyorum. Yağlarınızdan kaybettiğiniz zaman (özellikle karın yağlarından) şundan emin olabilirsiniz: Sanılandan çok daha etkin bir şekilde tansiyonunuz normale gelebiliyor. 2 veya 3 ilaç kullanıyorsanız bunu günde 1 taneye düşürebiliyorsunuz. Hatta sıkı kontrol etme şartı ile ilaçsız dönemler yaşayabiliyorsunuz. Kan şekeri düzeyleriniz düşüyor, açlık insülin seviyeniz azalıyor ve kontrolsüz hücre büyümeniz (kalp kasında büyüme , kanda toksik ve damar sertliği yapıcı maddelerde artma sonucu damar sertliği gelişmesi ve kanser hücrelerinde artış gibi daha bir çok olumsuz faktör) azalıyor. Kalça ve diz eklemlerinize binen yük azalıyor. Kemik ve kas kaybınız ortadan kalkıyor ve travmalara, kamburlaşmaya, kireçlenmeye karşı daha dirençli oluyorsunuz. Yağınız azaldıkça beyin dokunuz kendisini toparlıyor. Bunamadan kurtuluyorsunuz. Daha satırlar dolusu gerçekleri bizzat hastalarımda gözlemliyorum ve az önce de belirttiğim gibi ilaçsız, korkusuz bir yaşama adım atıyorsunuz. Bunun verdiği özgüveni ve mutluluğu psikolojik yapınızı düzenleyen ilaçlar ile rahatlamanıza benzetebilirsiniz.

İnsülin direnci ve karaciğer yağlanmanızı yabana atmayın.Ciddi düzeyde insülin düzeyine sahipseniz yarın başınıza ne geleceğini yaptıracağınız bir çok testlere rağmen bilemezsiniz. Medyanın bu konuda çok aydınlatıcı etkileri vardır. Ancak bunun yanında dikkat edildiğinde sizlere gelgitler yaşatan sözde bilim insanlarının da medyada her dediğine inanmayın. Kimi para için, kimi nam için kimi de tatmin için yanlış bilgiler verip sizleri kör edebilirler. Siz gözlerinizi perdeleyen etkenlerden uzak durup ışığa yönlenin. Bu ışık atalarımızdan bizlere kadar gelen beslenme kültürünün ışığıdır. O zaman her şeyi net olarak görürsünüz.

ŞEKER HASTALIĞINI HAFİFE ALMAYIN

İngiltere’nin bir önceki başbakanı Teresa May Tip 1 şeker hastası idi. İngiltere’de bilinen 5 milyon civarı şeker hastası var. Bunun 1.5 milyondan fazlası son 10 yılda eklenmiş. Yılda 140 bin kişi de sayıya dahil oluyor. Şeker hastası olduğunu bilmeyen ve bilinmeyen vakalar bu sayıların dışında. Günde ortalama 20 hastanın şekerin çürütmesinden dolay ayakları kesiliyor. Son yıllarda bu korkuç artışın nedeni ise şişmanlık. Teresa May’in ilk açıklamalarından biri olayın ciddiyetini bildiği için şu idi: Ülke genelinde şeker hastalığının farkındalığı hakkında elimizden geleni yapacağız.

Sabah kahvaltılarında elinde bir simit, bir poğaça, bir miktar börek ve yanında bir bardak çay, bir kutu süt, bir kutu meyve suyu ile pek çok vatandaşımız kahvaltı yaptım sanıyor. Oysa beyin hücrene ne veriyorsun? Genç kızsan yumurta hücrene ne veriyorsun? Genç erkeksen sperm hücreni ne ile yapıyorsun? Vücudumuzda saniyeler içinde 2 milyondan fazla hücre, sayısı belli olmayan sayıda protein yapılmakta. Bu değişim ilkokul kitaplarında şöyle yazar. İnsan vücudu yaşamak için hem kendi yapısal değişikliklerini yapmak hem de enerji üretmek zorundadır. İlkokulda öğretilen bu bilgileri bizler öğrenememiş olmalıyız ki tam tersini uyguluyoruz hayatta.