Ekonomideki yüksek tansiyon, sıkıntılı süreç oluşturdu. Bazı çevreler, gece vaktiyle sokaklara çıktı, ama muhalefet; sağduyuyla taraf olmadı. 2001’deki tarihi krizin en yakın bir tanığı da, o dönemin deneyimle konuştu.

Piyasaları saran ve süregelen pahalılık ve döviz kurlarındaki yükselişle yaşanan bir tuhaflık da görülüyor.

Stoklardan satılan;

Bilgisayara, kur artışıyla doğru orantılı olmayan yüksek bir zam, aynı günde etiket değiştirtiyor.

Bir kot pantolona, bir gün öncesiyle ‘Gece zam geldi’ denilerek, 100 TL birden de artırılıyor ise, başka şeyler düşündürüyor.

Önceki gece…                                      

Farklı kentlerde, sivil toplum tepkisi gerekçesiyle sokaklara çıkan çevreler vardı ve ‘Gezi Parkı’ endişesi gündeme geldi.

Siyaseti ısıtan CHP ve İYİ Parti, yapılan bir değerlendirmeyle sokağa çıkılmasına ‘bazı nedenlerle’ taraf olmadı.
Anlaşılan;
Ağaçları koruma gerekçesiyle başlatılan, ama farklı mecralara kayan 2013’deki yaşananlardan, siyasi deneyim elde edilmişti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dün “Demokrasi içinde çıkış arıyoruz.” diyor.

…Ve!
Mersin’le mitinglere başlanacağının duyurulması, demokrasi ve hukuk kuralları içerisinde, yöntemsel bir düşünce değişimi refleksini gösteriyor.

Zira…

‘Gezi Parkı’ meselesiyle;

Devlet ve toplum ekonomisine yansımalarıyla oluşan tablo, dönemin muhalefet tarzını zor duruma düşürmüştü ve önüne getiriliyordu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, ‘erken seçim’ çağrısına dayalı olarak, Denizli’den mitingler başlatmıştı.

Bu arada…
Emniyet Genel Müdürlüğü, 271 sosyal medya hesabı hakkında, döviz kurlarına ilişkin olarak, ‘halkı kin ve düşmanlığa sevk eden, cebir ve şiddet kullanmak için halkı sokağa çağıran içeri, manipülatif ve dezenformasyon niteliğinde paylaşımlarda bulunulduğu’ değerlendirmesiyle yasal işlem başlattı.

Dün akşam;

CNN Türk’teki ekonomi gündeminde, DSP, ANAP ve MHP’li hükümetin önemli isimlerinden, DSP’li Masum Türker’i dinledik.

2001 Krizi’nin dönemi ve yakın tanıklığıyla yaşananları ve düşüncelerini, bugüne ışık tutmak üzere, kamuoyuna tekrar taşıdı.

Türker, ani kur artışlarına dayalı krizin, ‘Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Kitapçığı’nı Fırlatma’ davranışıyla değil, o günün sabahıyla başladığını söylüyordu.

Devletin bir bankasının, Merkez Bankası’ndan ihtiyacı olan parayı alamadığını ve bankalardan 1 günlük için aldığı para ve ertesi günüyle krize itici güç oluştuğunu anlattı.
Özellikle…

Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ı karşı karşıya getirebilecek refleksler geliştiğine dikkati çekiyor ve ‘Anayasa Kitapçığı’ meselesinin de, ‘hükümeti zora düşüren’ krize gerekçe yaratıldığını ifade ediyordu.
Bugüne bakıldığında…

Enflasyonla mücadele ve aşağılara çekilmesi gereken dönemde, Merkez Bankası tarafından faiz indirimlere gidilmesinin, sıkıntı yarattığını savundu.
IMF tarafından;

Pandemi nedeniyle ülkelere ‘karşılıksız para basma hakkı’ tanınmasına rağmen, AK Parti hükümetinin, böyle bir hakkı ve yöntemi kullanmak yerine, ‘olumlu’ bir  adımla İşsizlik Fonu’nu değerlendirdiğine işaret ediyordu.

Türker, ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye bilinçli olara zarar verdiği düşüncesi taşımadığı’nı ifade ediyordu.

Bu doğrultuda…
DSP’li hükümet döneminde, dönemin Başbakan’ı Bülent Ecevit’e yanlış bilgi ve yöntem telkinlerini örnekledi.

Ekonomi politikası ve uygulamaları açısından, Erdoğan’ın doğru  yönlendirilmesi ve bilgilendirilmesi gerektiğini belirterek, bürokrasi ve yakın çalışma kadrosunu işaret etti.

Türker, hükümetin anlatması gereken doğru adım ve uygulamaları da dahil olmak üzere, ‘algı’ ve ‘güven’ açısından, ‘şeffaf ekonomi’ çağrısında bulundu.