Bedensel ve ruhsal sağlığımızı konuşurken daha evrensel bir pencereden de bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Peki kendi sağlığımızı düşünürken dünyamızın sağlığını da düşünüyor muyuz? Yerküre ısınıyor, iklim değişiyor. Sel, heyelan, orman yangını gibi afetlerin sayısı artıyor. Yeni salgınlar ortaya çıkıyor. Yani aslında dünya, küresel ısınma sebebiyle yardım çığlığı atıyor!

Peki nedir bu küresel ısınma?

Günümüzde insanlığı etkileyen en önemli problemlerden biri iklim değişikliğidir. Bunun altında yatan en önemli sebep biz insanoğlunun yaşam şeklidir. Kısaca bizim ayak izimizdir. Bu etkenlerden en bilindik olanları da sera gazlarıdır. En basitinden anlatmam gerekirse, insanlar tarafından atmosfere salınan gazlar sera etkisi yaratır. Sera etkisiyle de dünyanın yüzeyinde meydana gelen sıcaklık artışına küresel ısınma denir.

Peki sera dediğimiz şey nedir?

Biliyorsunuz seralar, insanların tarımsal faaliyetleri için kullandığı camdan ya da naylondan duvarları ve tavanları olan yapılardır. Seraların içi kışın bile sıcaktır çünkü güneş ışınları içerisindeki bitkileri ve havayı ısıtırken ısı içeride muhafaza edilir. Sera gazları dünyadaki ısının uzaya kaçmasını engelleyerek dünyamızı yaşanabilir hale getirir. Bu ısı tutma olayına sera etkisi denir.

Sera gazı eksikliği dünyayı çok soğuk bir hale getirebilir ama aynı şekilde fazla olması da dünyamızı çok sıcak hale getirir. Bu da doğal afetlerin artmasına sebep olur. Mevsimlerin dengesi bozulur. Nasıl biz üşüttüğümüzde ateşimiz çıkar, vücudumuz kendini korumaya çalışır. İşte dünyada böyle kendini korumak için savunmaya geçer. Bir nevi dünyanın antikorları hareket etmeye başlar. Sıcaklık artınca, dünya dengesini korumak için küçük tepkiler verir. Ve bunlar dünyada küçük bir nokta olan bizler için büyük yıkımlar oluşturabilir.

Peki bu denge nasıl bozuldu ve bozuluyor?

Doğal küresel ısınma dengesi insanlar tarafından bozuldu. Sanayileşmeyle beraber fosil yakıtların aşırı kullanılması atmosferdeki karbondioksit ve metan gibi sera gazlarının miktarını en yüksek seviyeye çıkardı. Artan sera gazı miktarıyla sıcaklık arttı ve iklim kuşakları değişmeye başladı.

1980’den beri her on yılda bir hem karanın hem denizlerimizin sıcaklığının önemli oranda arttığını biliyor muydunuz? Bununla beraber daha fazla doğal afet yaşadığımızın farkında mısınız?

Durum bu şekilde devam ederse hava sıcaklığının 80 yılda 4 derece artabileceğini biliyor musunuz? Ve bunun doğurabileceği yaşam problemlerini? Böyle anlattığımızda belki çoğumuz bunun önemini ve sonucunu öngöremiyor. Ama emin olun bu daha fazla doğal afet, daha fazla ölüm, trajedi, sağlık problemi, ekonomik sıkıntı demek.

Peki bu sadece kendi günümüze, kendi ülkemize baktığımız yarı kör halimiz ne olacak?

İklim krizini hiç düşünüyor musunuz? Gezegenimizdeki atmosferimizdeki gaz oranlarının ne oranda ve nasıl arttığını… Daha önemlisi bunu engellemek için neler yapabileceğimizi… Bu da insani görevlerimizden biridir. Her türlü inancımıza, hayat felsefemize, bakış açımıza hizmet eden bir farkındalıktır. Sevgili okurlar en büyük sevabınız bunu düşünerek hareket etmek olacaktır.

Peki nerden başlayabiliriz?

Dünyama zarar veren ayak izlerimi azaltmak için en kolay nerden başlayabilirim? Ben neyden vazgeçebilirim? Mesela ben hemen plastik ve karton bardaklardan vazgeçebilirim. Kendime bir su matarası alabilirim. Banyoda, mutfakta, temizlik yaparken kullandığım suyu bir nebze de olsa azaltabilirim. Bunları siz de yapabilir misiniz? Bence önce kendimiz yapıp etrafımıza davranışlarımızla örnek olabiliriz. Belli ki bireysel olarak başlayıp ülkece hatta dünyaca hareket etmeliyiz. Asıl bunun için örgütlenmeliyiz. Kendi geleceğimiz içinde bunu yapmalıyız. Bizden sonrakiler ve sevdiğimiz canlılar için de... Dünyanın nefes alamaya devam etmesi için de...

İnsanın yaşam amacı neydi bunu hatırlamalıyız belki de. Bu dünyaya gelme amacımız ‘’aktarım’’ yapabilmektir. Gen aktarımı. Türümüzün devamını sağlamak. Bunu yaparken yaşanacak bir dünya bırakmakta en önemli görevlerimizden biri. Hayat amacımızı evrenselleştirmek zorundayız. Dünyaya bazı sınırlardan bakmayı bırakmalıyız. Uyanmalıyız. Daha güçlü, akıllı, çalışkan bir tür olmak zorundayız. İçinde bulunduğumuz anlamsız mutsuzluk hülyası da bizi ancak böyle terk edecektir.

Haydi dünyaya yararlı bir insan olma ihtiyacımızı evrenselleştirelim ve dünyamızın sağlığını da düşünelim. Buna çöpümüzü yere atmayarak, denizlerimizi kirletmeyerek su kullanımımızı azaltarak başlayabiliriz. Dolaylı olarak daha sağlıklı bir ömrümüz olacağına ve daha iyi hissedeceğimize eminim. Geçen yazımda söylediğim gibi hareket etmeyi ve öfkelenmemeyi de unutmayın. Her birinize sağlıklı bir ömür dilerim. Görüşmek üzere…