Kıymetli okurlarım. Dünyada ve ülkemizde Tip 2 şeker hastalığı hem yaygın hem de giderek artış gösteren bir metabolik hastalık. Bu hastalıkta temel mekanizma şudur: Vücut ürettiği insülini etkili bir şekilde kullanamamaktadır. İleri aşamalarında vücut artık insülini üretemez hale bile gelebilir. İşte bu nedenle daha başlarında iken hem beslenme düzeni hem de düzenli egzersizler ile olayı tersine çevirebilmek mümkündür. Hareketin etkinliğini gerçekten anlamak çok kolaydır. Hareketten önce ve 25 dakika kadar kalp hızınızı ve solunumunuzu arttıracak bir aerobik egzersiz (iyi tempolu yürüyüş gibi) sonrası 2 kez kan şekerinizi ölçtüğünüzde aradaki farkı sizler de görebilirsiniz.

Bazı egzersiz önerileri olsa da severek yapabileceğiniz her egzersiz Tip 2 şeker hastalığını toparlamada yarar sağlar. Örneğin ABD Kalp Cemiyeti bu kişilere haftada en az 150 dakika orta derece fizik aktiviteyi veya yapabilenler için 75 dakika şiddetli aerobik egzersizleri önermektedir. Yılların verdiği birikimler ile ben hastalarıma sabah ve akşam 15-20 dakikalık yürüyüşler yanında kasları çalıştırmak adına yatmadan önce yapacakları 5 dakikalık kuvvet hareketleri öneriyorum. Verdiğim kişiye özel beslenme düzenine uyum ile birlikte bu hareketler yapıldığında hemen hemen bütün hastalarımda ilaç kullanımını çok azalmaktadır. Bir çok insülin kullanan hastam haplara geçmiş, hap kullananların büyük bir kısmı ise düzenli yaşam tarzı ile HbA1c düzeylerini normal sınırlara getirmeyi başararak ilaç kullanımını bırakmışlardır.

Ancak şu nokta unutulmamalıdır. Günümüzde maalesef sosyal medyada doktorculuk oynayan çok kişi var (tıp fakültesi kaynaklı olmayan). Bunların yanlış yönlendirmesi, bilgilendirmesi ile kişilerde göbek fıtığı, kasık fıtığı, ortopedik sıkıntılar ve kemik sistemini ilgilendiren fıtıklar gelişebiliyor. Hareketinizi mutlaka bir hekimin önerisi doğrultusunda ve eğer çok başarılı olamıyorsanız da bir spor eğitmeninin gözetiminde yapmanızda yarar vardır. Önemli bir diğer nokta da insanların yorgun hissettiklerinde egzersizden kaçınmalarıdır. 2008 Yılı’nda yapılan bir çalışma inanması zor gelse de yorgun olan bireylerin egzersiz yaptıktan sonra egzersiz yapmayan yorgun kişilerden (daha da yorgun olmalarını beklerken) daha dinç hale geldiklerini göstermektedir.

KIZILCIK SUYUNUN ÜRİNER SİSTEME (İDRAR YOLLARI) ETKİSİ

Kıymetli okurlarım. Bugüne kadar bilimsel temeli olmayan hiç bir bilgiyi sizlerle paylaşmadım. Erkeklerdeki % 12 oranına karşılık kadınlarda % 50 oranında hayatlarının bir bölümünde üriner sistemde (idrar yolları) bir enfeksiyon oluşabilmektedir. Bu enfeksiyonlardan bazıları inatçı özellikte olup iyileşme olmasına rağmen ardından tekrar oluşabilmektedirler. Bu nedenle bilim insanları antibiyotik tedavisine ek olarak bazı alternatif metodları da incelemişlerdir. Bunların başında kızılcık suyu veya kızılcık takviyeleri gelmektedir (Berry grubu meyvelerden olan cranberry). Kızılcık içinde bulunan flavonoidler ve fenolik asitler enfeksiyon yapan bakterilerin idrar yolları duvarlarına yapışmalarını engellemektedirler. J.Nutrition Dergisi’nde 2017 yılında yayınlanan ve daha sonra başka çalışmaları da dahil ederek ( Toplam 1498 kişi ile yapılan 7 çalışma) 4 Ekim 2021 Tarihinde yayınlanan bir makale, kızılcık suyu veya ürünlerinin tekrarlayıcı idrar yolu enfeksiyonlarının tekrarlama riskini % 26 oranında azalatmaktadır demektedir.

SEDEF HASTALIĞINDA YARARLI OLAN MOLEKÜLLER

Ağrılı alevlenmeler, kuru ve pul pul dökülen bir cilt ile karakterize olan bu hastalık yaygındır. Bir çok vaka tedaviye direnç gösterebilmektedir. İltihabi bir hastalık olduğu için ilk önce vücutta enflamasyona neden olabilecek sebepleri ortadan kaldırmak gereklidir. Verilen tedavilere ek olarak özellikle 14 Mayıs 2021 de yayınlanan bir çalışma hiç de küçümsenmeyecek bir oranda bazı vitamin ve moleküllerin sedef hastalığını önlediğini ve hatta tedavi edebildiğini ortaya koymaktadır.

A vitamini, C vitamini, B7 ve B12 vitamini, D vitamini, Omega-3 yağ asitleri, glukozamin ve kondroitin sülfat, metilsülfanilmetan gibi maddeler özellikle bilimsel temellere dayalı olarak sedef hastalığında kullanılmaktadır. Hepsinin belirli yararları olmasına karşın C vitamininin ayrı olarak değerlendirmesini yapmak istiyorum. Sedef hastalığı enflamatuar bir hastalık olduğu için serbest radikallerin artışı hastalığı daha da alevlendirecektir. C vitamini burada kurtarıcıdır. 6 aylık C vitamini takviyeleri ile tamamen ortadan kaldırılan vakalar vardır.

Tüm bu adı geçen molekülleri hekim kontrolünde kullanmanız gerektiğini bir kez daha üzerine basarak belirtmek isterim.