Ülkemizde bir kesim cumhuriyet öncesini yok sayar. Buna reddi miras denir. Oysa Cumhuriyeti hatta yeni devleti kuran kadro Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Osmanlı paşalarıdır. Selçukludan bayrağı teslim alıp Viyana önlerine kadar giderek, altı asır “düveli muazzama / büyük devletler” liginde yer alan, bu dönemde uzunca bir süre tek süper güç olarak dünyaya nizam veren devlettir Osmanlı.

Osmanlı bir imparatorluk idi ve sistem padişahlık (monarşi idi). 1876 yılında birinci meşrutiyetin ilanı ile anayasal düzene geçilerek Padişah ve Meclisin olduğu bir sistem (Meşruti monarşi / anayasal monarşi, parlamenter monarşi) kabul edilmiştir. Bu sistemle padişahın yetkileri kısıtlanmıştır. (okul kitaplarında astığı astık, kestiği kestik diye anlatılan bir padişahlık yoktur.)

Cumhuriyet rejiminde yönetim (başkan, şef, cumhurbaşkanı)  seçim yoluyla olur, hanedanlık yoluyla bir devir söz konusu değildir. Türk dil kurumu bu sözcüğü “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi” olarak açıklar.

Rejimleri İnsan hakları, hukuk ve demokratik gelişmişlikleri ile değerlendirmek zorundayız. Bunu yapmazsak yirminci yüzyılın en çok eleştirilen yönetimlerini, hatta yerden yere vurulan liderlerini baş tacı etmiş oluruz. İsimler noktasında açalım biraz. Eski Varşova paktı birlikteliği SSCB, Hitler’li Faşist Nazi Almanya’sı cumhuriyetti. Bu günkü İran, Saddam’ lı Irak, Kaddafi Libya’sı birer cumhuriyet rejimidir. Hele hele insan kasabı Stalin yine aynı rejimin liderlerindendir. Ama her iki taraf birbirini çok sert şekilde eleştirmiştir. Buna karşın demokrasi çıtası çok yüksek olan başta Birleşik krallık İngiltere ve Avrupa’da İskandinav ülkeleri gibi birçok ülke monarşidir.  

Peki diyerek cumhuriyeti nasıl ilan ettik ve ilk Cumhurbaşkanı seçimini nasıl yaptık ona bir bakalım. Tarihçi yazar Mustafa Armağan “1923’ün 28 Ekim gecesi cumhuriyeti Meclis’te bir baskın şeklinde ilan ettirmek için anayasa değişikliğine onay verecek vekillerle TBMM’nin toplaması kararlaştırılır. 29 Ekim günü üye tam sayısı 333 olan Mecliste sadece ve sadece 159 vekil hazırdır. 158 vekilin oyu ile cumhuriyet ilan edildi ve kanun daha Resmi Gazete’de yayımlanmadan, Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Burada da 158 vekil oyu vardır.”  Ak Partili bir cumhurbaşkanı seçilmesin diye 367 gibi bir uydurma yorumla, siyasi krize ortak olan dönemin Anayasa Mahkemesi kararı bile o seçime “işte örnek alınacak olayı buldum edasıyla”  bakar ve cesaret alır.

Şöyle ki; 333 milletvekili olan bir mecliste salt çoğunluk için (yarıdan bir fazlası) 167 milletvekili oyuna gerek vardır. Buna mukabil meclis salt çoğunluğun altında 159 vekille toplanmış, 158 oyla Cumhuriyeti ilan etmiş ve Cumhurbaşkanı seçmiştir.

Bu seçimin ben yaptım oldu çizgisinde bir seçim olduğu inkar götürmez amma “1920 Meclisinde Müdafaa-i Hukuk Grubu olarak adlandırılan grup, “teşkilatlı ve liderli” gruptu. Nutuk’ta da belirtildiği gibi “teşkilatsız ve başsız” olan II. Grup, kaçınılmaz olarak I. Grup karşısında mağlup olmuştur. Normal şartlarda mecliste bulunan ikinci grup teşkilatlı ve liderli olabilseydi; bu sonuçlar alınabilir miydi?

Kolay kolay alınamazdı.

Bundan sonrası tek parti döneminde çorap söküğü gibi gelmiştir. Dünya bir cihan harbi sonrasını yaşadığı için, demokrasi rüzgarları ikinci dünya savaşı sonrası gibi güçlü esmiyordu. Bizde de katı ve dayatmacı idare tarzı ve bu günden o günlere bakınca;  göstermelik seçimler yapıldığını görürüz.

Ne demek istiyoruz biraz açalım, 1923-1943 döneminde yapılan seçimlerde toplam 1037 milletvekili seçiliyor. 1032’si parti kimi seçtirmek istiyorsa onlar seçilmiştir. Sadece 5 milletvekili parti dışı seçilmiştir. Bunun neresi hür ve serbest seçimdir? Neresinde demokratik yarış vardır.

Keza Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Atatürk 1927, 1931 ve 1935 seçimlerinde karşısında rakip yoktur ve ittifakla seçilmiştir. İsmet İnönü 1938, 1939, 1943 seçimlerinde rakipsizdir ve ittifakla seçilmiştir. 1946 seçimlerinde ise ikinci dünya savaşı sonrası kurulan Yenidünya sisteminde yer alabilmek için batının dayatması sonucu zorunlu olarak çok partili sisteme geçilmiştir. Burada da dünya siyasi tarihine girecek bir hokkabaz seçim sistemi yapılmıştır. (Açık oy gizli sayım) CHP Kenan Evren’in bir TV beyanatında söylediği gibi” CHP o seçimi çalmıştır.” (sözü edilen genel seçim 21 Temmuz 1946)                                                                                  

Cumhurbaşkanlığı için 5 Ağustos 1946 yılında ise Demokrat Parti Fevzi Çakmak paşayı İsmet İnönü’nün karşısına rakip çıkarmıştır. İki hafta önce yapılan açık oy gizli tasnifli seçimde Mecliste CHP, çoğunluğu cebren ve hile ile aldığından İnönü seçimi kazanmıştır.

                                                                                                                                  

İlk seçildiğinde İnönü’ye destek son seçiminde ise rakip olan bir Fevzi Çakmak “Mustafa Kemal Atatürk ölünce ertesi gün (11 Kasım 1938) yapılan baskın seçime tek aday olarak İnönü girdi ve silah zoruyla seçildi. Fevzi Çakmak’ın bu işte günahı büyüktür ve sonradan İnönü’yü bu milletin başına musallat ettiği için pişmanlık duymuştur”. (Mustafa Armağan)

Bu güne kadar 21 Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 12 Cumhurbaşkanı seçtik Erdoğan’a gelene kadar yapılan CB seçimleri çok sancılı ve tartışmalı geçmiştir. Dayatmalar mecbur bırakmalar, yaşanmıştır. 1960 darbe sürecinde meclisi açmayız, seçim sonuçlarını kabul etmeyiz tehditleri, Ali Fuat Başgil ise resmen tehdit edilmiştir sonuçta Cemal Gürsel seçilmiştir.

Orta yol aday Fahri Korutürk’ün seçildiği 1973 CB seçimi öncesi “Faruk Gürler’i seçmezseniz tankla sizi ezeriz”, liderlere askerden ölüm tehditleri yapılmıştır.

Kenan Evren kendisini 1982 anayasası ile seçtirmiştir. E-Muhtıra ve Anayasa Mahkemesinin 367 kararı gibi vesayetin zifiri karanlığı yaşandı bu ülkede.

1924 ve 1961 Anayasalarında CB seçilmek için parlamenter olma şartı vardı.

1982 anayasasında ise Meclis dışından da (üye tam sayısının beşte bir teklifi ile) aday olmak mümkündü. Fakat bu üç anayasada da seçimi TBMM yapıyordu. Anayasada 207 yılında yapılan değişiklikle CB seçiminin TBMM’de değil halkoyu ile yapılması kararlaştırılmış 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılan seçimi Erdoğan birinci turda kazanmıştır.                                              

2017 yılında yapılan referandumla CB hükümet sistemine (Başkanlık) geçilmiş ve

24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimleri yine Erdoğan birinci turda kazanmıştır.

Halkoyu ile yapılan CB seçimlerinden sonra bir kesimin yaptığı tartışma şudur.

Son iki seçim seçilmiş cumhurbaşkanı, diğerleri TBMM tarafından atanmış Cumhurbaşkanı gibi duruyor.