Kıymetli okurlarım. Hastalarımdan, eşimden, dostumdan ara ara bana sorulan sorular ve cevaplarından bir grup oluşturup sizlere yazmaya gayret ettim. Yararlı olacağını umar, saygılar sunarım.

1-KAFEİN VE ANNE SÜTÜNE GEÇİŞİ:

Kafein bir merkezi sinir sistemi uyarıcısıdır. 9 Ocak 2019 tarihli Lizzie Streit imzalı bir makale konuya çok açıklık getiriyor. Annenin günlük aldığı 350 miligram kafeinin % 1 kadarı süte geçse de bu bebeğin karaciğerinde birikime neden olabiliyor. Bebeğin bu miktardaki kafeini atması için 130 saate ihtiyacı olduğu belirlenmiş. Bebekler biraz daha büyüdüğünde anne sütü ile aldıkları kafeini daha kolay vücutlarından atabilmektedirler. Bu nedenle yenidoğan döneminde annenin kafein konusunda daha dikkatli olması önerilmektedir.

Sevindirici olan şu ki yapılan 3 çalışma günlük 2 fincan kahve içen annelerin bebeklerini güvenle emzirebileceklerini göstermektedir. Bu miktardan sonrasında sıkıntı başlıyor. Bu nedenle asıl sorun 350 miligram üzeri kafein alımındadır. 2-3 fincanda sıkıntı yoktur. Diğer korkulan konu ise kahvenin anne sütünü azalttığı yönündedir. Aksine günde 2-3 fincan kahve anne sütünü azaltmıyor hatta bazı çalışmalara göre ılımlı olarak arttırabiliyor.

2-KADIN VE ERKEKTE KİLO KAYBI HIZLARI FARKLI MI?

Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten adlı kitabın yazarı ABD’nin ünlü evlilik Uzmanı John Gray erkek ve kadının çok farklı olduklarını belirtiyor kitabında. Her 2 cinsin anatomileri ve metabolizmaları da farklı. Her iki cinste kilo verme esnasında son 10 yıla kadar farklılıklar görülmekte iken son 10 yıldır işler değişti. ABD Obezite Tıp Kurulu Direktörü Dr. Rekha Kumar özellikle son yıllarda obezite ve diyabetin aşırı artışı ile kilo verme özellikleri her iki cinste de birbirine yaklaştı diyor.

Eskiden erkekler daha çok kas yapmak, kadınlar ise kilo almamak için beslenmesine dikkat edip egzersiz yaparken şimdilerde bilinç tamamen yağların yakılmasına yöneldi. Bu nedenle eğitim, beslenme ve egzersiz kilo vermedeki farklılıkların makasını daralttı. Yağların azaltılması ortak noktası mars ve venüs benzetmesini bu konuda ekarte etti. Yani hem kadın hem erkek bir hedefe kitlenmiş durumda. Yansın yağlar.

3-ŞEKERİNİ HİÇ ÖLÇTÜRMEYEN AMA ŞEKER HASTASI OLANLAR NE GİBİ BELİRTİLER İLE BU DURUMDAN ŞÜPHELENİRLER: 

Şeker hastalığı Milattan Önce 2 binli yıllarda bilinmekte idi. Yine Milattan Önce 6. Yüzyılda ilk kez bu hastalıkla ilgili olarak basit bir sınıflama geliştirilmiştir. Bu sınıflamaya göre hareketsizlik, şişmanlık ile birlikte görülebilen ve hastaların idrarlarının çevresine karıncaların üşüşmesi ile tanımlanan hastalığa şeker hastalığı adını vermişlerdir. İbn-i Sina bu hastalığı ayrıntılı olarak tarif etmiş ve bazı hazırladığı karışımlar ile (acı bakla, çemen otu ve zerdeçal tohumu gibi) tedavi yoluna gitmiştir. 1900 lü yıllarda ise hastalığın pankreastan kaynaklandığı bulunmuş, 1922 de ise insülin bulunarak gerçek anlamda ilk hasta tedavi edilmiştir.

Sonuç olarak kanda şeker düzeyinin artışı ve bu artışın zamanla damar yapısını bozarak ilgili organların beslenmesinin bozulması, sonra da organların bozulması ve çalışmaması ile tarif edebileceğimiz bir hastalıktır şeker hastalığı. Ayaklarda his kusuru en erken belirtilerdendir. Göz bozuklukları, damar sertliğine ait belirtiler, cinsel aktivite bozuklukları, böbrek fonksiyonlarında bozulma belirtileri, beyin dolaşım bozukluklarına ait belirtiler ile kendini gösterebilir. Çok sinsi ilerler. İlk belirtiler ortaya çıkmadan 10-15 yıl öncesinde bile şeker hastalığı yuvasından çıkmış olabilir.

Şu cümleme lütfen dikkat edin: Genellikle açlık kan şekeri ölçümleri ile sende şeker yok dediğimiz insanların bayağı bir kısmı kan şekerinin asıl toklukta yükseldiğini ve bunun tahrip gücünün çok fazla olduğunu bilmeden yaşar giderler belli bir zamana kadar. Bu zaman zarfında darbeler toklukta gelir ve organ hasarları da yavaş yavaş oluşmaya başlar. Bu konuda kişi düzeyinde gerçekleştirilecek bazı akılcı durumlar vardır. Tedbir alınması ve ayrıntılı olarak araştırılması gereken kişiler şunlardır: Hareketsiz bir yaşam tarzına sahip olanlar, genellikle karbonhidrat (hele kan şekerini ani yükselten beyaz un, şeker, pirinç, makarna, bol meyve, fazla oranlarda bal ve pekmez gibi besinleri çok tüketenler) ağırlıklı beslenenler, seneden seneye kilo almaya devam edenler ve özellikle bu kiloları karın bölgesinde biriktirenler, ailesinde şeker hastalığı yaygın olanlar, bazı zamanlarda bazı ilaçları ve ehil olmayanların önerileri ile kullananlar, gıdayı duygusal durumunu bastırmak için kullananlar, bilinçli beslenenlerden değil ne olursa yerim mantığını taşıyanlardan olanlar.

Kıymetli okurlarım. Şeker hastalığı giderek artıyor. Bursa’mızda bu konuda ülkemizde hatırı sayılır bir noktada yer almakta. Tedbirinizi alın. Atın ölümü arpadan olsun diyenler atların nasıl öldüğünü görmeyenlerdir.