Uzun süredir sizlerle birlikte olamadık...

Malum Mart ayından bu yana ülkenin ve dolayısıyla da Ankara’nın tek bir gündemi vardı. Koronavirüs... 

Farklı bir süreçten geçiyoruz ancak çok şükür ki büyük bir devletimizin var olduğunu iliklerimize kadar hissettik. 

Yeni normalleşme sürecine giriyoruz. İnşallah kısa sürede de tam anlamıyla özlediğimiz hayatımıza dönebiliriz. Haziran sonuna kadar vaka sayısını sıfıra indirme gibi bir çalışmanın varlığı da ümidimizi daha da artırıyor doğrusu..

Yeni normalleşme süreci başlayınca birileri saklandıkları deliklerden de çıkmaya başladı. 

Babacan’dan bahsediyorum. “Partiyi kuracağız, kuruyoruz, bak hakkaten kurcaz. Bu çarşamba söz valla partimiz hazır. Çarşamba çarşafa dolanır diye partiyi kurmayı erteledik. Ama sözümüz söz kurmak üzereyiz” ifadelerini yakın dönemde epeyce duyduk kendisinden. 8-10 kez erteledikten sonra nihayet kurdu partisini ama tam gaza basacakken bu sefer de koronavirüs  süreci çıktı ortaya... 

Bir talihsizliktir gidiyor. Ekibin motivasyonu tam tavan yapıyor, bir engel çıkıyor karşılarına. Hafif hafif canları sıkılmaya başlıyor. Sabır taşı çatlıyor. Sonunda istenen rüzgar bir türlü yakalanamıyor. Olmuyor. 
Yakalayamamasının aslında çok net bir nedeni var. 
Tek bir kelime; ‘Samimiyet’.

Siyasette de, ticarette de, ilişkilerde de bağları sürdürülebilir kılan sihirli kelime. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarısının altında yatan gerçeğin ta kendisi. Kılıçdaroğlu’nun 25’i aşamamasının, Davutoğlu’nun sözlerinin tesirinin olmayışının ve yıllardır yapılan onca plana, darbe çabalarına rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ı yıkamamalarının ardındaki sihirli güç de bu kelimede saklı. 

‘140 journos’ tarafından yapılan belgeselini izledim Babacan’ın. İnce ince işlenmeye çalışılmış, Erdoğan karşıtı hemen her kesime selamlar çakılmış. Babacan’ın ODTÜ’lü olduğu pazarlaması yapılırken ilginç bir cümle dikkatimi çekti. ODTÜ standındaki ‘Devrim’ yazısına buğulu gözlerle bakıyormuş.  Bu söz üstüne yorum yapmama gerek yok bence... 
Şimdi bu Babacan partiyi kurmadan önce dedi ki; "AK Parti ile çok fazla kimse olmayacak partimizde."  Genel Başkan Yardımcılarına bakın mesela... 

Sadullah Ergin, Nihat Ergün, Mustafa Yeneroğlu, Mehmet Emin Ekmen ve İdris Şahin. Partinin en önemli noktaları eski AK Parti’lilerden oluşuyor.  Yine yorum sizin. 

Cüneyt Özdemir’le önceki gün bir mülakat yapmış. 

Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin ‘özgürlük’ olduğunu dile getirirken, "Bunu oluşturmak da siyasi irade meselesi. Bir parmak şıklatmadır, o kadar. Ve basın... Gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız, 'Arkadaşlar bundan sonra özgürsünüz, evrensel hukuk kuralları içinde istediğinizi yazın, çizin' diyeceğiz. 'Biz artık size karışmayacağız', bu kadar basit" diyerek kime göz kırptı anlamışsınızdır. Kimin ağzıydı bu sahi? 

Pekii 5 dakika önce ne dedi; “Bizim iktidarımızda yargı bağımsız olacak“ 

Bir karar ver mübarek. 

Babacan’ın kimseye ‘deva’ olamayacağı samimiyetsizliğinde saklı. Tıpkı daha öncekiler gibi... 

Gelelim Bursa’ya... 

Bursa Teşkilatı güçlü olmayan siyasi parti Türkiye’de de kabul göremez. Bunu yakın siyasi tarihimize bakarak çok net bir biçimde anlayabiliriz. Bursa’da kuruluşta AK Parti’ye gösterilen teveccühü hatırlıyorum. 
Yeni partilerde bu durum oldukça zayıf gözüküyor. Bakıldığında anlaşılacaktır. 

Yani ‘gelecek’te ‘deva’ bekleyenlerin biraz daha beklemesi gerekecek. 
Bunlardan olmaz...