Yazamadan edemezdim nedeni de; 1976 yılıydı, Milli Türk Talebe Birliği olarak Ayasofya’ya gitmiş namaz kılmıştık. Hiç unutmuyorum Milliyet gazetesinin İstanbul baskısında ön safta manşet haberde vardım. O Ayasofya ki Nazım Hikmet İstanbul’un fethini şöyle şiirleştirir. İslam'ın beklediği en şerefli gündür bu / Rum Konstantiniyye'si oldu Türk İstanbul'u Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi / Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi Girdi Eğrikapı'dan kır atının üstünde / Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah’ın / Belde-i Tayyibe’yi fetheden padişahın, Hak yerine getirdi en büyük niyazını / Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını! İşte o günden beri Türkün malı İstanbul / Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!

Yine benim kuşağın takip ettiği Şair, gazeteci, siyasetçi ve aksiyon adamı Osman Yüksel Serdengeçti idamla yargılandığı Ayasofya şiirinden birkaç dize Ayasofya ses vermiyor, Ayasofya bir hoş, Ayasofya bomboş ! Hani nerede? Şu muhteşem minberde, Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde, Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor? Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hale koyan kim? Seni çırılçıplak soyan kim? Ayasofya, Ey muhteşem mabet; Gel etme, Bizi terk etme !
Bizler, Fatih'in torunları, yakında putları devirip, Yine seni camiye çevireceğiz...

Dünyası asırlarca, Ayasofya’yı,1453 öncesine döndürüp, minarelerini yıkarak, kubbesine yeniden haç dikmenin hayalini kurdular. Çarlık Rusya’sı Osmanlı’nın yenildiği 93 harbi diye anılan savaş öncesinde İstanbul’u, Ortodoks Hristiyanlığın merkezi yapmak hayalleri vardı ve çizdikleri haritalarda İstanbul için Çargrad (grad slav dilinde şehir demektir) Çar şehri adını vermişlerdi. Ama başarılı olamadılar.

Amerikalı zengin bir iş adamı Charles R. Crane. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD başkanı Wilson’un talimatıyla Osmanlı coğrafyasını dolaşmıştı. Ülkesine döndüğünde hazırladığı raporunda “İstanbul artık Türkiye’nin başkenti olamaz.. Dünya barışı için şehir uluslararası bir güç tarafından yönetilmelidir” diyordu.

Fikir babalığını Thomas Whittemore’un yaptığı Bizans Enstitüsü’nün temelleri 1929 yılında İstanbul Beyoğlu’nda Tokatlıyan otelinde atılır. Whittemore; eşcinsel ve vejetaryendi. Boynuna doladığı büyük atkıları ve şapkaları ile dikkat çeken biriydi.

kişi Ayasofya Camisi’nin sıvaları altında kalan mozaikleri ortaya çıkarmak için 1931 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla izin almayı başarır. Kararın altında Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Başbakan İsmet İnönü’nün imzaları vardı. Bizans Enstitüsü’ne izin verilmesi Batı’da büyük ses getirmiş, bizim gazeteler haberi iznin verilmesinden 2 ay sonra New York Times’tan öğrenmişti.

Yukarıda alıntılar yaptığım Gazeteci Yıldıray Oğur yaptığı araştırmada Ayasofya’nın Camiden Müzeye düşürülmesini Prof. Dr. Semavi Eyice’den naklen aktarır.

“Muzaffer Ramazanoğlu’nun Ayasofya Müdürü olduğu zamanda bir tane Ayasofya Hatıra Defteri diye kocaman bir defter yapıldı. Bu defterin birinci sayfasına da ilk hatırayı Atatürk zamanında Milli Eğitim Bakanı olan zat el yazısıyla yazdı. Diyor ki orada: Atatürk bir akşam sofrasında yanındakilere ‘Ayasofya’yı müzeleştirsek ne dersiniz’ diye sordu. Malum yanındaki zevat, şak şak şak alkış, oldu da bitti maşallah. Diyor ki: ‘Ertesi gün Atatürk’ün arzusu bu merkezde diyerek Vakıflar İdaresine Milli Eğitim’den ilk yazıyı yazdık. Ayasofya’yı derhal cami teşkilatından çıkarıp, müzelere derhal teslim edin’ diye. Ben noktası virgülüne kadar bu defterin kopyasını aldım o zaman. Şimdi bu defter kayıp, bulamıyorlar”

O Ayasofya ki; Yahya Kemal Beyatlı: Bu devletin iki mânevi temeli vardır: Fatih’in Ayasofya’da okuttuğu ezan, Selim’in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur’an der.

Yunus Nadi Cumhuriyet Gazetesi’nde “Kendi kendimize mütemadiyen “Ne müzesi” diye soruyoruz. Ayasofya’nın kendisi zaten en güzel bir müze ve belki ondan daha üstün başlı başına bir tarihi abidedir. Bu abideyi herhangi bir müzeye çevirmeye bizim aklımız ermiyor”

O günkü gazetelere göre sadece Ayasofya müze olmayacaktı. Sultanahmet’in de bir kütüphaneye çevrilmesine karar verilmişti. (Bu gün CHP milletvekili bu düşüncenin varisi olarak meclis kürsüsünde aynı şeyleri söyledi) Bu nedenledir ki; Ayasofya Türkiye’de muhafazakar, milliyetçi, mütedeyyin kesimin müze olduğu günden bu yana yüreğini sızlatmıştır. Arif Nihat Asya’nın özetlemesi; Mahzun Ayasofya Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle, Fatih’in devrini bir nebzecik olsun söyle! Beş vakit loşluğunda saf saftık, Davetin vardı dün ezanlarda, Seni ey mabedim utansınlar, Kapayanlar da, açmayanlar da!

(DEVAMI YARIN)