ABD’li Ünlü Yazar John Steinbeck diyor ki; Bir insan kapana kısılmışsa ve seçme şansı yoksa kapanın içini dekore etmeye girişir. Ne kadar haklı bir benzetme olduğunu aşağıdaki satırlarda sizlere anlatacağım.

Kıymetli okurlarım. Çocukluğum Bursa Altıparmak Caddesi ve ona bitişik sokaklarda geçti. Arkadaşlarımızın arasında bir tane şişman olan vardı. Salı Pazarı’nın merdivenlerini tırmanamaz, koşarken çabuk yorulur, mahalle maçlarına çok katılmak ister ancak istemeye istemeye onu kaleye geçirerek gönlünü alırdık. Çiko deyince herkes kim olduğunu bilirdi. Göbeği, yanakları ve kalçaları kocamandı. Oturduğunda bile zor nefes alıp verirdi. O zamanlar fast food kültürü yoktu, muhtemelen genetik bir yatkınlık ve beslenme kültürü etkisi ile kilo almıştı. Ama göbeği büyüktü. Neden ısrarla bu göbeği tekrar ediyorum acaba.

Bugün ABD’de bazı mağazalarda erkek sütyenleri 3. katta yazısını görmeniz mümkün. Ülkemizde de bu sektör yakında yerini alacaktır. Korseler ile başlandığına göre sütyenlere de sıra gelecektir. Yine ABD’ de erkek göğüslerini küçültücü cerrahi işlemler inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Son yıllarda obezite pandemisi ülkemizde de çocukları vurmaya başladı. Ancak erkek çocuklarda çok ilginçtir ki yağlanma hem meme hem de basen kısımlarında oluyor. Sebebi dikkatlice araştırıldığında bilimsel gerçek ortaya çıkıyor: Östrojen denilen kadınlık hormonunun erkeklerdeki etkileri…

Menopoz dönemine kadar kadınlarda yüksek düzeyde östojen hormonu bulunur. Yağ dokusundan da yüksek düzeyde östrojen üretilmektedir. Meme dokusunu uyaran bu hormon ciddi oranda yağı fazla kadınlarda bu nedenle meme kanserine yol açabilir (4 kat daha fazla). Kadınlara göre çok daha az östrojene sahip olan erkek ise östrojeni arttıran her şeye karşı aşırı duyarlıdır. Erkeklerde yağ oranı ne kadar fazla ise üretilen östrojen de o oranda fazla olur. Bu, memelerin büyümesine yol açar. Prolaktin denilen hormon da artıp süt oluşumuna bile neden olabilir. Ünlü Nöroloji Uzmanı Dr. David Perlmutter’ın ABD’li bir çocuğun yaşam kesitinden alıntılarını sizlere aktaracağım. Lütfen ülkemizdeki benzerlikle karşılaştırın ve giderek kapana kısılıp kısılmadığımızı düşünün. Bu empati belki de çok radikal kararlar alıp çocuklarımızı gerçek anlamda sahiplenmemize yol açar.

ABD’de annesinin bilgisi ve tercihi dahilinde bir kız çocuğu dünyaya gelir. Sadece mama ile beslenir. Çocukluğunda kulak enfeksiyonları, sinüs ve boğaz enfeksiyonları nedeni ile erken yaşlarda antibiyotikler ile tanışır. Hatta sıradan bir soğuk algınlığında bile kendisine antibiyotik verilir. Dünyadaki en sağlıklı besinlere ulaşma olanağı olmasına rağmen ona işlenmiş gıdalar, şeker ve trans yağlar içeren besinler verilir. 6-7 yaşlarında artık fazla kilolu bir çocuk olmuştur. Hatta gittiği hekimler ona şeker hastalığı başlangıcı tanısı koyarlar. Elektronik eşyaları kullanma konusunda çok ustadır. Disiplinli bir eğitim de almıştır ama ne hikmetse ergenlik döneminde antidepresan ilaç kullanmaya başlar. Odaklanma zorluğu çektiği için iş ve sosyal yaşamında sıkıntılar çeker. Bundan sonra bir takım sağlık sorunları peşini bırakmaz. Sindirim sistemi hastalıkları, otoimmun hastalıklar, migren, anksiyete bozukluğu ve ileride korkunç sona varmadan önce de Alzheimer.

Bağırsaklarımızla beynimiz kardeş hücrelerden türemektedir. Bağırsaklarımızda bulunan ve halen keşfedilmemiş çok daha yararlı etkileri olduğuna inanılan mikroorganizmalarımızın oluşturduğu mikrobiyom, bizlerin ortak yaşamak zorunda olduğumuz canlılarımızdır. Bunları daha yaşamın ilk günlerinden itibaren öldürmeye başlıyoruz. Buna klasik olarak yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımızla değiştiriyoruz denilir ki bu işin her zaman sonu kaybetmek demektir.

Kıymetli okurlarım. Her zaman üzerine basa basa söylerim ve yazarım. 30-40 TL ye aldığınız bir elektronik cihazın bile yanında kullanma kılavuzu veriyorlar. Amaç, cihazın daha uzun ömürlü olmasını ve tasarımına uygun çalışmasını sağlamak için sizi bilgi sahibi yapmak, uyarmaktır. İnsanın da kullanma kılavuzunda temel olay genetik yapısına uygun beslenmek ve hareket etmekten ibarettir. Bunun aksini yaptığınızda sonuç her zaman hüsrandır. Yukarıda anlatıldığı gibi…