Dünya genelinde çocuk, genç, yaşlı demeden her grupta şeker hastalığı görülme sıklığı giderek artıyor. Aslında çoğumuzun bildiği gibi hareketsiz yaşam tarzı ve boş kalorili, besleyicilikten uzak gıdalar ile beslenme kültürünün yaygınlaşması bu hastalığın artışında en önemli 2 neden. Kanımızın gittiği her vücut bölgesi bu hastalıktan zarar görüyor. Kaba tabiri ile saç telinden ayak tırnaklarına kadar. Sıfır asfalt olan yollardan sürekli geçen paletli ve ağır tonajlı araçlar bu yolları ne hale getiriyorsa şeker moleküllerinin kandaki fazlalığı da damarlarımızı o hale sokuyor.

Başlıca insüline bağlı olan (insülin vücutta üretilemiyor. Tip 1) ve insülin olmasına rağmen kan şekeri yüksekliğinin olduğu 2 ana tip şeker hastalığı var. En sık görüleni insülinin olduğu ama buna rağmen kan şekerinin yüksek çıktığı ve adına Tip 2 diyabet dediğimiz şeker hastalığıdır. Tedavisinde genellikle bu hastalığı ortaya çıkaran nedenleri ortadan kaldırmak temel ilke olmasına rağmen ne yazık ki hastaların büyük bir çoğunluğu bunun ilaçlar ile üstesinden gelmek isterler. Oysa çalışmalar göstermiştir ki basit bir takım önlemler ile kan şekeri düzeyleri normalleşebilmektedir. Bu önlemlerin bazılarını (ABD ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde) hekimler tarafından ilk başvuruda hastaya önerilenler başlığı altında sizlere aktarıyorum. Yıllarını obezite ve şeker hastalığı tedavisine yoğunlaştırmış bir hekim olarak bu ilkeleri uyguladığım bir çok hastamın ilaçlardan kurtulduğunu sizlere net olarak söyleyebilirim.

1-Çok hoşlanmasak bile düzenli egzersiz yapmak insülinimizi daha duyarlı hale getirir. Bu, kan şekerimizin hücrelerimiz tarafından daha etkin bir şekilde kullanılacağı anlamına gelir.

2-ABD Diyabet Derneği (ADA) karbonhidratlarımızı adeta sayarak almamızı öneriyor. Bir çok çalışma karbonhidrat alımınızı azalttığınızda daha düşük kan şekeri düzeylerine ulaştığınızı kanıtlamaktadır. Sağlıklı, lif içeriği yüksek ve kana hızlı şeker salınmasına neden olmayan karbonhidratlar (fasulye, mercimek, kepek oranı hatırı sayılır derecede arttırılmış ve makul oranlarda ekmekler gibi) tercih edilmelidir.

3-Gıdalarınızı alırken lif oranını arttırmaya dikkat etmelisiniz. Bakliyatlar, sebzeler, tam tahıllar, bazı meyveler, çiğ kuruyemişler, bazı kurutulmuş meyveler lifli gıdalardandır. Suda çözünen ve çözünmeyen lif grupları vardır. Her ikisi de yararlı olmasına rağmen çözünür liflerin kan şekeri düzeylerini daha iyi düzeltebildiği bilinmektedir. Elma, havuç, brokoli, mercimek, baklagiller, lahana suda çözülebilen lifleri içeren örnek gıdalardandır. Kadınlarda günlük alınması gereken lif miktarı ortalama 25 gram iken erkeklerde bu miktar 38 gramdır. Kaba bir hesapla 1000 kalorilik gıda başına 14 gram lif alınmalıdır.

4-Bol su içmek kan şekeri düzeylerinde azalma yapmakla birlikte vücudun susuz kalmamasına da yardım ederek metabolizmayı olumlu etkiler. Susuzluğu giderme adına içilen asitli ve şekerli gıdalar ise çok büyük tehlike yaratırlar.

5-Porsiyonların boyutlarının farkına varmak, daha küçük tabaklar kullanmak, yedikleriniz ile ilgili günlük tutmak, yemek yeme işini aceleye getirmemek de kan şekeri kontrolünde yarar sağlar.

6- Stres esnasında glukagon ve kortizol hormonları başta olmak üzere bazı şeker düzeyinizi arttıran hormonlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle stres ile mücadele yeteneğini kazanmak gereklidir. Bazı çalışmalar meditasyon, yoga ve benzeri yöntemlerin stresi azaltarak kan şekeri düzeylerinde azalmalara neden olunduğunu kanıtlamışlardır.

7-Yeterli düzeyde uyumak da kan şekeri düzeylerini olumlu etkiler. Az uyku iştahı arttırır ve genellikle boş kalorili gıdalara yönlendirerek kilo almanızı, insülin direnci geliştirmenizi sağlar.

8- Kan şekeri düzeylerinizi mümkün olduğunca sık aralıklar ile ölçüp durumunuzu gözlemelisiniz.